Döneklik Geni
Kispet giydin, yağlandın, sağlam gördüm bünyeni.
“Aslan yürekli ve pek gürbüz, camuşu yandan atar” deyu, cazgır saydı künyeni.
Fakat bir oynak hava, çekiverdi fünyeni.
Her yanın bir yana, her yanın oynar. Peşrev yerine, er meydanında atılan göbek.
Dümbelek dümbelek dümbelek...
Civelek civelek civelek...
İş bu devr-i dönekte, dönüver de meydan senindir aman.
Dönüver sendeki döneklik geni.
Dönüver alnına para yapıştırsınlar, dönüver kispetine para sokuştursunlar.
Düm teke düm teke düm tek...
Kurtlarla dans edecek göbek dansıyla...
Eder ya, kurtlar ne ederler onu...
Bu hoyrat yaratığa bir hoyratım var. O anlamasa da anlayan anlar:
Yol ayrı mı?
Dâvâ bir, yol ayrı mı?
Yoldaşa yol olurum
Dönekle yol ayrımı
Sen yoluna, ben yoluma... Yolum yine o yol: Uzun ve çetin... Döneklerin son model ciplerinin dönemediği, giremediği yol. “Biz siyaseti vatan aşkı olarak biliriz” diyen liderin yolu...
Yollanma Manzaraları
Puslu bir 29 Ekim sabahında
Yol içime çile olarak sarılıyordu.
Kocaeli horluyordu
Sapanca Gölü daha uyanamamış
Düşünde gülüyordu.
Sakarya nehrinin üstündeki köprüden açıkça gördüm
Bezgin ve durgun akıyordu bu uzun gâzi
Belli ki coşkusunu içine atmış.
Alçaklarda kavak sarısı git git
bitmiyor
Yükseklerde kirli sarılar (sarılsam kirlerine)
Güz sonu defilesini seyretmek güzel
Bu sarılar adamı sarı-hoş eder.
Her dakika bir fabrika
Toprağın yeşilini sıyırıp kurulmuşlar
Yeşilden çıkacak ekmekle yetinemezsin
Hamdım, piştim ve metalaştım
Metalaşmak var etmek, var olmak demek
Yan koltukta iki genç kız uyuyor
Biri mavi bluzlu, Sapanca Gölü renginde
Öbürünün gömleği kavak sarısı.
“Doğanın mucizesi genç kızdır” diyen
Cengiz Aytmatov’u hatırlatıyorlar bana.
İçi oyuk Bolu Dağı’nın içinden neler geçer neler
Şimdi ben geçiyorum
Bir Köroğlu nârâsı geçiyor içimden
Atamıyorum.
Gerede önlerinden sonrası yayla
Neftî çam dallarına ak çiyler düşmüş
Diyesin İç Anadolu’da bir Sarıkamış
İğne yapraklı anılar göklerine üşüşmüş
Ankara’nın yoluna bak
Yollananın haline bak
Gider gelir gider gelir
Gider-gelirden kâr ummayarak