Domates suyu değil, Türk'ün kanı
Çifte standardın her alanda yaşandığı dünyada bunlar oluyor da Türkiye’de yeterince tepki yansıtılıyor mu? Her şeyin cılkını çıkarmakta tek mahir olan Türkiye’li medyanın katliama bakış açısı televole sınırlarına takılıp kaldı. Gazete ve televizyonların hepsi birden, Çin mallarının boykot edilmesinin imkansız olduğunu, ekonomik açıdan bu ülke ile mücadelenin mümkün olmadığından dem vurarak teslim bayrağını çektiler bile.
Senelerdir planlı olarak süren soykırımı “Tecavüz, taciz” gibi adli sebeplere bağlayarak basite indirgemek, “Etnik yaklaşımlardan, PKK yüzünden zarar görebiliriz” kompleksine kapılmak gibi garabet yaşıyoruz. “Bu konuda ABD ne der ? AB’nin tavrı ne olur, ne olacak?” beklentileri ile talimat bekleyenlerin telaşına ne demeli. Dedik ya söz konusu Türk olunca kimsenin çıtı çıkmıyor. Söz konusu Türk olunca Türklerin de sesi çıkmaz oldu çünkü işgalden habersiz Türk. Dünyanın neresinde bir Türk’ün ayağına diken batıyorsa orada işgalin olduğunu Türk’ten bile saklıyorlar çünkü.
Adını telaffuz etmenin bile yasak olduğu Doğu Türkistan’da 60 yıldır işgal var, işgal. Toprakları, vatanları işgal altında olan insanlara bomba yağıyor yarım asırdır. Peki ya Çeçenistan kimin toprağı? Kaç yıldır işgal altında Çeçenya. Kimler ne için bomba yağdırıyor? Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu kimin işgali altında? Türkmeneli coğrafyasında kim kime bomba yağdırıyor? Kim kimi niçin vuruyor? Azerbaycan topraklarında Ermeniler organik tarım mı yapıyor? Karabağ’ı Mars’tan gelenler mi işgal etti? Hocalı’da akan kan domates suyu mu?
İnsanlarımızın merhamet duygularını sömürerek şirketler kuran sözde insan hakları kuruluşları, yardım derneklerinin sesi çıkıyor mu? Devletin tepesinden halen “Türkiye-Çin Dostluğu” na dair beylik sözlere “Kaygı ve endişe” kelimelerini eklemek devletin sorumluluğu mu yoksa acziyetin ta kendisi mi? İstanbul Sultanahmet’te can dost Servet Kabaklı’nın gayretleriyle yapılan “İsa Yusuf Alptekin Parkı” ve orada bulunan “Doğu Türkistan Şehitleri Anıtı” na dahi tahammül edilemeyen canım memleketimde Çin’e kafa tutmak kimin harcı öyle mi?
Çin’in devlet başkanına MKE yapımı altın tabanca hediye edip Üstün Hizmet Madalyası veren çağdaş milliyetçilerin görevli kontrolü söz konusu olunca bize bir şeylerin olması da doğal oluyor tabii.
Urumçi’de oluk oluk kan akarken Türkiye’de insanlar sokağa taşıp dünyanın dikkatini çekemiyorsa bize bir şeyler olmamış mıdır? Bize bir şeyler olmadığı için mi dün Cuma namazında bütün dünyayı ayağa kaldırabildik.
Doğu Türkistan’da katledilen insanların gıyabi cenaze namazlarının kıldığı cami avlularındaki görüntülere tanık oldunuz mu? İstanbul’da cami avlularında kaç kişi vardı? Başkent Ankara’da Kocatepe’nin muhteşem avlusunun kaçta kaçı doldu? Bu muydu Türk’ün dayanışması, bu muydu Müslüman’ın yardımlaşması? Çok şükür ayıbımızı Kayseri örttü. Hunat Camii’ni dolduran 10 binler yakalarına taktıkları Gökbayrak ile Uygur Türkünün yalnız olmadığını kanıtladılar. İstanbul, Ankara ve diğer şehirlere mesaj yollarken zedelenen onurumuzu okşadılar. Başta Kayseri Türk Eğitim Sendikası olmak üzere Ahde Vefa Derneği ve Türk Ocakları yöneticilerini yürekten kutluyor, bu dik duruşun Erciyes Kurultayı’na yansıyacağına da inanıyorum.
Gün geçtikçe yokluklarını arıyoruz. İsa Yusuf Alptekin’in omuzdaşı, merhum Alparslan Türkeş hayatta olsaydı Doğu Türkistan’ın sesi böylesine cılız kalır mıydı? Helikopterde şehit olan Muhsin Yazıcıoğlu yalnız başına da olsa Çin Seddi’ni sarsmaz mıydı?
Bize bir şeyler oluyor a dostlar. Türk’ün kanı akarken seyretmek yakışmıyor.