Dokunulmazların cinayetleri
Dokunulmazlık zırhına bürünen insan sayısının TBMM çatısı altındaki milletvekillerinden oluştuğunu sanıyordum. 8 yıllık AKP iktidarı bize çok şey öğretti. 550 milletvekilinin yanında dokunulmazlığı olan bürokratları, belediye başkanları, doktorları, hâkimleri, savcıları, memurları da öğrenmiş olduk. Başbakan, bakan, müsteşar, vali izin vermeyince suç işleyen memur hakkında soruşturmanın açılamayacağını da her gün tanık oluyoruz. Allah rahmet eylesin Kuddusi Okkır göz göre göre ölmese belki de dokunulmazların işledikleri cinayetlerden haberdar bile olmayacaktık. Müfettiş raporlarına rağmen Okkır’ın ölümüne sebep olan doktorlar ve cezaevi yöneticilerinin yargılanmasına Vali soruşturma izni vermediği için başlanamıyor.
Cinayet denince Türkiye’de, ölümle sonuçlanan adli vakalar cinayet olarak tanımlanır. Oysa Azerbaycan’da adli suçların tamamına birden (Gasp, soygun, rüşvet, yaralama vs...) “cinayet karlık” denmektedir. Güzelim Azerbaycan Türkçesindeki bu tanımı beğeniyorum. Cinayet ille de fiilen adam öldürmekle olmuyor. İhmalin de cinayet ile eşdeğer olduğunu bizler ne yazık ki Kuddisi Okkır vakasında anlayabildik. Merhum ölürken bile Türkiye’de çok önemli bir ders verebileceğini tahmin etmiyordu. Ancak değerli eşi Sabriye Okkır sadece 35 yıllık eşinin değil, memleketteki 70 milyonun haklı davasını sürdürerek uyanışa vesile oluyor. Silivri’de üç yılı aşkın süredir devam etmekte olan malum davanın para kasası olduğu iddia edilen Kuddisi Okkır’ın hastane masraflarını ödeyemediği, cenazesinin belediye tarafından kaldırılıp ailesinin yakınlarının himmetiyle geçinebildiği gerçeğiyle tanışan Türkiye bu tür bir cinayete tanık oldu. “Cinayeti Gördük” isimli kitap belge oldu artık. Kuddisi beyin tutuklama anılarının ve şiirlerinin de bulunduğu kitabı kaleme alan Sabriye Okkır ile telefonda görüştüm. Kelimenin tamamıyla hukuk cinayetini dinledim. Hukuk mücadelesinden asla vazgeçmeyen Sabriye hanımın çalmadığı kapı kalmamış, çalmaya da devam ediyor.
Kuddusi beyin vefatından sonra İstanbul’da dava açmış. Malumunuz söz konusu davanın hakim ve savcıları için yüzlerce dava dilekçesi bakanlık ve valiliğin soruşturma izni vermemesi üzerine görülemiyor. Tam yargı davası için Ankara İdare Mahkemesi’nde açılan dava heyetin Tekirdağ’a sevkiyle sonuçlanmış. Tekirdağ İdare Mahkemesi ise neredeyse iki yıldır dosyayı incelemekte. Bu arada dava Yargıtay’da görülsün diye verilen dilekçeye de cevap yok. Görevi ihmal ile suçlanan doktorların zan altından kurtulması için dosyanın sağlık şurası tarafından incelenme talebi 30 Kasım’da ele alınacak. Oradan da bir sonucun çıkmasını beklemek iyimserliktir. Bütün bu karmaşanın arasında vekâlet görevini yerine getirmeyen bir avukatı Yalova Barosu’na şikâyet eden Sabriye Okkır’a Baro iki yıldır herhangi bir cevap vermiyor. En sonunda AİHM’e müracaat eden Okkır, AİHM’in kararı için kaç yol bekleyeceğini bilmiyor.
Bu kamuoyunun yakından takip ettiği olay ile ilgili durum. Bir de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde henüz su yüzüne çıkmayan buna benzer binlerce vakayı düşünün hele. Kaymakam izin vermiyor diye soruşturmanın açılamadığı devlet memurlarının yaptıkları yanlarına kar mı kalacak? Haklarında yüzlerce dava dosyası olan bazı belediye başkanları İçişleri Bakanlığı izin vermediği için yargılanamıyor. Hâkim ve Savcılar için Adalet Bakanlığı izin vermiyor. İnsanımızın hakkını aramak için takati kalmıyor böylece.
Allah Sabriye Okkır ve onun gibilere kolaylık ve sabır versin. Bu arada on binlerce dokunulmazlı da sona ersin. Başta da milletvekillerinin ki tabii. İktidara gelmeden önce dokunulmazlıkları kaldıracağım sözünü veren Recep Bey’in dokunulmazlığı kaldırmaya niyeti yok.