Doğu Akdeniz'de küresel oyunlar
Yıllardır Doğu Akdeniz havzasında bulunduğu tahmin edilen zengin doğalgaz rezervleriyle ilgili olarak yeni keşiflerin ortaya çıkması, Türkiye dışındaki kıyıdaş ülkeler arasında ittifaklar kurulmasına ve küresel güçlerin de bölgeye akın etmelerine neden olmuştur.
Doğu Akdeniz'deki enerji yataklarının siyasi ve ekonomik boyutlarının bilincine varan batılı ülkeler, Kıbrıs açıklarındaki sularda Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) 2003 yılındaki arama çalışmalarına uluslararası meşruiyet kazandırabilmek için kıyıdaş ülkelerden Mısır başta olmak üzere, Lübnan ve İsrail ile ikili anlaşmalar yapmışlardır.
Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi 2011 de aynı konu ile ilgili olarak GKRY sözde kendine ait olduğunu iddia ettiği Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) olarak adlandırılan açık sularda 13 adet saha için doğal gaz arama kararını ilan etmiştir. Daha sonra GKRY, ABD'nin Noble Enerji ve ExxonMobil şirketlerinin yanı sıra İtalyan Eni ve Fransız Total şirketlerine MEB parsellerinde petrol ve doğal gaz araması ile ilgili anlaşmalar yaparak ruhsatlar vermiştir.
2019 Ocak ayında batılı ülkelerin yönlendirmeleriyle meselenin boyutu daha da genişletilerek Kahire'de bir araya gelen GKRY, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Mısır ortaklaşa olarak Doğu Akdeniz Forumunu kurmaları, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler nezdinde sert itirazlarına sebep olmuştur.
Bu arada Rusya da Suriye'deki konumu itibariyle pusuya yatmış beklemektedir. Bu bağlamda Türkiye kendini haklı gördüğü sahalarda sondaj çalışmaları ve askeri tatbikatlar yapacağını ilan etmiştir. Böylece Ankara'nın yukarıda sözü edilen forumda yer alan ve ihtilaflı olduğu bazı ülkeler ile ilişkileri daha da karmaşık bir hale gelmiştir. Ankara hem Türkiye'nin hem de KKTC'nin haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile ilk önce Fatih ve daha sonra da Yavuz sondaj gemileri ile arama faaliyetlerini başlatmıştır.
Türkiye'nin attığı adımlardan rahatsız olan Avrupa Birliği (AB) ve ABD'nin üst düzey yetkilileri bu adımların gerginliği arttıracağını ileri sürerek arama faaliyetlerimizin illegal olduğunu ve durdurulmasını istemektedirler. Öte yandan Yunanistan ve GKRY bölgede askeri tatbikatlar yapmakta ve tehditkâr açıklamalar da bulunmaktadırlar.
Türkiye aleyhine yapılan çalışmalara ilaveten ABD Senatosuna sunulan ortaklık tasarısı adı altında ABD, İsrail, Yunanistan ve GKRY arasında enerji işbirliğini koordine edecek bir merkezin kurulması kararlaştırıldı. Dışişleri Bakanlığımız ise, üçüncü tarafların kendilerini adeta uluslararası mahkeme yerine koyarak Doğu Akdeniz deniz sahalarını kullanma çalışmalarını kabul etmediği gibi, sondaj çalışmalarına da devam edileceğini duyurdu.
Enerji uzmanı ve Washington Enstitüsünde görevli olan Simon Henderson 2 Mart 2019 tarihinde yayınladığı makalede; ''ExxonMobil'in Katar petrol şirketi ile % 40-60 ortaklık esasına göre Kıbrıs'ın 100 Mil güney batısında yapılan arama sondaj çalışmalarında 5 ile 8 Trilyon Kübik Kadem (feet) doğal gaz keşfettiğini ilan etmesinin Orta Doğu oyun kaideleri üzerinde köklü değişiklikler meydana getireceğini'' ileri sürmektedir. Aynı yazara göre, bölgede toplam doğalgaz rezervinin 20 Trilyon Kübik Kadem (feet) olduğu ve Kıbrıs ile bölge ülkelerinin kaderini değiştireceğini de iddia etmektedir. Yapılan tahminlere göre Doğu Akdeniz doğal gazı Avrupa ve bölge ülkelerine 30 yıl boyunca enerji sağlayacaktır. Exxon Mobil'in bu keşfinden sonra İtalyan Eni ve Fransız Total petrol şirketleri Doğu Akdeniz'deki doğal gaz arama çalışmalarını hızlandırmışlardır. Bu arada İsrail ile Lübnan arasında ihtilaflar olmasına rağmen yabancı petrol şirketleri doğal gaz arama çalışmaları yaparken Arapları küstürmemek için bazı parsellerde hak sahibi görünen İsrail'i kısmen izole etmeye çalışmaktadırlar.
ABD'nin Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve GKRY'yı ve Suriye'nin kuzeyinde PKK'yı stratejik müttefik olarak görmesi, S-400 alımından vaz geçilmesi yönündeki zorlamaları ve F-35'leri teslim etmeme şeklindeki operasyonları Türkiye'yi kuşatma projesidir. Türk askeri uzmanlarına göre; Türkiye bu oldubitti karşısında arama sondaj çalışmalarına devam etmeli, KTTC'de deniz ve hava üsleri kurmalı ve Doğu Akdeniz'de uluslararası yasalar kapsamında kontrol mekanizmasını kullanmalıdır.
Son olarak Türkiye Doğu Akdeniz'de neredeyse savaşın eşiğinde olmasına ve ülkemizin bekası tehdit altında olmasına rağmen Türk medyasının aylardır Belediye Başkanlığı seçimlerine kilitlenmesi ve seçimlerin sonuçlanmasına rağmen halen televizyonlardaki açık oturumlarda da aynı tartışmaların devam ettirilmesi düşündürücü değil midir?
G-20'de Osaka'da yapılan Trump-Erdoğan görüşmesi görünüşte samimi olmasına rağmen Amerika şu ana kadar sürdürdüğü politikalarının devam ettirileceği kanaatindeyim.