Doğa katliamı nasıl olur?
Doğa’nın da kendini savunma stratejileri var... Hep birlikte yaşadığımıza bir örnek, Marmara denizindeki kirlilikle ilgilidir. 1990’lı yıllarda Marmara denizi üstünde, kirliliği gösteren kırmızı şeritler oluşurdu. Sonraları bunlar kayboldu... Uzmanlara göre Marmara denizi bu kirliliğe karşı yeni bakteri geliştirdi. Bu bakteriler kirliliği önledi.
Bir başka örneğe ben şahit oldum. 300 senelik olduğu söylenen bir meşe ağacının tüm yapraklarını tırtıllar yedi. Ziraatçılara sordum. Ağacın yaprakları olmayınca, güneşten nasıl kloroform alacak. Bu mevsimden sonra ağaç yeni yaprak açar mı? Çoğu kişi umutsuz olduğunu söyledi. Ne var ki, ağaç Temmuz ayı ortasında yeniden yapraklandı.
Bundan 30-40 sene önce, İstanbul’da orman ve yeşil denilince, herkesin aklına Belgrad ormanları gelirdi. Belgrad ormanlarını hovardaca yok ettik. Bugün hâlâ yaşayan ormanlık ve yeşil alan, Ömerli kaldı.
Ömerli’nin bir Belediyesi vardı. Belde belediyeleri iptal edildi. Çekmeköy Belediyesine bağlandı. Çekmeköy’le Ömerli arası 22 kilometre. Ömerli yolları delik deşik... 6 yıldır yapılmakta olan duble yol inşaat halinde... Pazar günleri her saat başı kaza var. Jandarma canla başla çalışıyor. Ne var ki altyapı yoksa kim ne yapabilir?
Ömerli ormanlık... Ne yazık ki taş ocakları ormanları yok etmek üzeredir. Uzaydan çekilmiş fotoğraflara bakanlar, Ömerli çevresindeki orman tahribatını açıkça görebilir. Önceki yıl Mayıs ayında Ömerli Beldesi’nde taş ocakları, çevreye verdiği zararlar nedeniyle, halk tarafından protesto edildi. Arkasından, Ömerli’deki taş ocakları sorunu yazılı ve sözlü basında yer aldı. Ömerli’de 8 taş ocağı var... Taş ocaklarının getirdiği tahribat ölçüye gelmeyecek kadar büyüktür:
1) Taş ocakları Ömerli Barajı’nı tehdit ediyor. Toplum susuzluktan korkarken, taş ocakları mevcut Ömerli Barajı’na zarar veriyor.
Ömerli Belediyesi ve halkının bu konudaki değerlendirmesi şöyledir:
“Taş ocakları, Ömerli Beldesi’nin yaklaşık 5-6 bin metrekaresini işgal etmektedir. 300 metreye yaklaşan derinlikte yer kabuğunda kraterler oluşmaktadır. Bu derinliklere inmek için patlayıcılar kullanılmaktadır. Patlamalar neticesinde ortaya çıkan tozlar baraj havzasını kirletmektedir. Ayrıca taş ocaklarından çıkan katı ve sıvı atıklar da baraj havzası ve içme suyu kaynağını kirletmektedir.”
2) Taş ocakları, bölgedeki ürünleri ve insan sağlığını tahrip ediyor.
Geleceğimiz ipotek altında, Uluslararası Bern Sözleşmesi gereği, Ömerli Havzası, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Derneği (WWF) tarafından zengin habitat ve tür çeşitliliği açısından koruma altına alınmıştır.
Bölgede koruma altına alınan bu ürünler taş ocaklarının çıkardığı aşırı tozdan zarar görmektedir. Aynı zamanda patlamaların ortaya çıkardığı toz insan sağlığına zarar veriyor ve “Siklosiz” olarak bilinen bir tür akciğer kanserine sebep oluyor.
3) Yine patlamalar binaların, depreme karşı evlerin temellerine zarar veriyor.
Mevcutların zararı yetmiyormuş gibi Ömerli’de şimdi yeni verilen taş ocağı izni, Şile otoyoluna 3000-3500 damperli kamyonun girmesine neden olacaktır. Trafik sorunu tırmanacaktır.
Ormanın içinde taş ocağı izni vermesinden dolayı Hazine’ye gelen bir gelir var. Taş ocağının işletmesinden, özel sektöre giden bir kazanç var. Ancak toplum, bunu sağlığı ile ödüyor. Orman, varlığı ile ödüyor. Toplumun geleceği ipotek altına alınmış oluyor.
Özet olarak; doğanın köküne kibrit suyu sıkılıyor. Doğanın dengesi bozuluyor... Doğanın kendini yenilemesi önleniyor.
İstanbul’un akciğerlerinden birisi daha yok ediliyor...