Diyorum ki..
Duam, “Allah ömrümün bir saniyesinde bile beni bu İsrail’le yan yana göstermesin” diyedir.
Bir de AKP’ye...
‘Sermayenin rengi olmaz’ diyerek Türk limanlarına özelleştirme kılıfı altında İsrail’in sokulmasını eleştirenlere ‘ırkçı’ damgası vurduğu.. Mayınların temizlenmesi kaşlılığında Türkiye-Suriye sınırının 49 yıllığına İsrail’e devredilmesi hesapları yaptığı.. AB’nin ‘Dicle ve Fırat sularında İsrail’in de söz hakkı olsun’ önerisine ses çıkartmadığı, üstelik bu çirkin öneriye, bu nehirlerin sularının İsrail’e akıtma düşüncesi içinde olduğu’ve bütün bunlara paralel nice İsrail yanlısı icraat ve ifşaatları sebebiyle karşı olduğumun bilinmesini de isterim.
Ayrıca..
Siyonist olmadığı sürece ne Türkiye ne dünyanın herhangi bir yerindeki bir Yahudi’ye asla düşmanlık beslemediğimin altını çiziyorum. Fatih fethettiğinde İstanbul’da Yahudilerin var olduğunu bilecek kadar tarihe aşınayım. Yani, sadece İspanya’daki Hıristiyan zulmünden Osmanlı’ya sığınan Yahudiler değildir bu topraklarda bugün Türk vatandaşı olarak yaşayan Yahudiler. Bir şey daha söyleyeyim: Türk vatandaşı Yahudilerin bir İsrail Devleti olmasını istemelerine saygı duyarım. Çünkü ben, kendi için istediğini başkaları için de istemeyi gerektiren bir inancın mensubuyum. Dünyanın hiçbir yerinde bir Türk devleti olmasa ve ben herhangi bir devletin içinde bir Türk olarak yaşasam dünyada bir ‘Türk Devleti’ var olsun isterdim. Ama dünyanın herhangi bir noktasındaki yahut Türkiye’deki bir Yahudi veya bir Türk İsrail’in Arz-ı Mev’ud değirmenine su taşırsa, buna asla anlayış göstermem. Çünkü Arz-ı Mev’ud’un sınırları içerisine benim vatanımın en az üçte biri girmektedir ve kim ki Arz’ı Mev’udu istiyor, Türkiye’nin parçalanmasını istiyordur. Bu kişi ister Türkiye’de yaşayan bir Yahudi olsun, ister İsrail’de. Bu kişi ister Türk olsun, ister Peygamber soyundan bir seyyid. Çünkü Arz’ı Mev’ud isteyen kimsenin ne Türklükle alakası kalmış olur, ne Peygamber akrabalığı ile.
Ve yine ayrıca...
Türkiye’yi İsrail’in heronlarına, Türkiye’yi İsrail’in yenileyeceği tanklara muhtaç eden siyasilere de, askerlere de AKP’nin bugüne kadarki İsrail yanlısı icraatlarından daha fazla içerlediğimin bilinmesini hele meselâ Çevik Bir’in, “Türkiye, İsrail ilişkilerinde en zor sınavını 1996’da Erbakan hükûmeti zamanında yaşadı. Bazı uzmanlar, Erbakan’ın seçilmesinin bu ilişkiye ağır bir darbe indireceğini düşündü. Fakat bu gerçekleşmedi. Ordu, Erbakan’ın İsrail’le ilişkileri tehlikeye düşürmesine izin vermedi” ifşaatını asla içime sindiremediğimin... Ve Türk ordusunun bir dönem de olsa İsrail’le böylesine iç içe olmasının Türkiye’nin en mahrem nokta ve kan damarlarında MOSSAD’ın dolaşması ve bunun Arz’ı Mev’ud’a giden yollara Türkiye’nin kendi eli ile taş döşemesi olarak kabul ettiğimin de bilinmesini istiyorum.
Bir de..
Gönlümün ve dualarımın Gazze’ye yardım götüren gemilerde olduğunu da ilân ediyorum. O gemide olanların hiç birinin ABD’nin Irak’ın işgaline destek vermediğini, aksine lanet ettiğini de biliyorum. Kimse aksine bir örnek gösteremez. Irak’a niye yardım götürmedi diyenlere sorarım, Irak’ı yönetenlerin ABD’nin ülkelerinde olmalarından memnun olduklarını, “Sakın gitme” duaları ettiklerini bilmeyen var mı? Müstevlinin Irak’a girişine, “Bizi Saddam yöneteceğine Şaron yönetsin” diyerek destek verdiklerine kulaklarımla şahit oldum.
Tarihi bir öneri!
İşte size bir yandan Türk-İsrail kapışmasını bitirirken diğer yandan Ortadoğu’ya barışı götürecek, esaslı bir öneri: Türkiye’deki Yahudilerin önderliğinde Gazze’ye bir insani yardım seferberliğinin düzenlenmesi ve içinde sadece Türk Yahudilerden oluşan yolcularla o geminin Gazze’ye ulaşması.. Geminin Türk, İsrail ve Filistin bayrakları ile donatılması geminin her tarafına, “Dünya Barışı ve Türk, İsrail, Filistin Kardeşliği” ve “İsrail’in Bekası için” pankartlarının asılması..