“Diyarbakır etrafında Ülkücüler var...”
Leyleği havada gördüğüm için yine yollardayım. Nasrettin Hoca misali kızım Aybikehan: “Babama çok geziyor diyorlar, çok gezmiş olsa arada bir eve uğrardı” sözleri ile gol atarken hapisteki tek gazeteci olan Müyesser Yıldız’a selam söyledi. Müyesser’in malum davanın savcılarına karşı açtığı dava haberlerini Yenitan ve Güncelmeydan’dan detayları ile okuyabilirsiniz. Beni umutlandıran duyarlı gazetecilerin Müyesser’i yalnız bırakmayışı. Can Ataklı, Ferai Tınç, Ruhat Mengi, Banu Avar’ın yanında, Ankara’dan Ahmet Erhan Çelik ve Necdet Pekmezci ile beraber yaklaşık 50 kişi “Müyesser çıkacak yine yazacak” sloganları atarken İlim’in yani Müyesser’in oğlunun onurlu duruşunu görmeliydiniz.
Sabahın erken saatlerinde Silivri’ye uğradım.İn-cin top oynuyordu salonda... Alparslan’ın Aslan meczup görüntüsü devam ederken izleyici sıralarında sadece 6 kişi vardı. Veli Küçük cezalı olduğu için duruşmada olmamasına rağmen eşi ve avukat kızı Zeynebi oradaydı. 8-10 ayrı suçtan yıllardır hapishanede olan sözde tanıklardan biri hazırlanıp ezberlediği aptal senaryosunu anlatırken sıkıldım. Kapasitesi yükseltilen Hasdal Askeri Cezaevinde rehin tutulmakta olan Yörük Ali Paşa ve Mustafa Önsel Albaya selam verip Üsküdar sahiline attım kendimi. Henüz soruşturma aşamasında telefon dinlenmeleri yandaş medyaya itina ile servis yapılan ülkücülerin durumunu görüştüm dostlarla. Herbirini yakından tanıdığım gençlik önderleri ile ilgili Diyarbakır’da olay çıkaracaklar iddiası sadece gülünç değil, tezgâhın daniskası!.. Kaset komplolarını bile üstlerine yıkmaya çalışırlarsa hiç şaşırmam. Aralarında hukukçu arkadaşım Av. Mehmet Taşdelen’in de bulunduğu zanlılar adliyeye sevkedildi. Karar gece yarısını bulabilir. Endişem bilgisayarlarına virüs atılarak delil diye ortaya konması. Kamuoyunun takipçisi olacağı bu vakayı sonuna kadar takip edeceğim.
Gelelim Diyarbakır’a... MHP’nin Diyarbakır mitingini engelleme planları ters tepti. İnadına Diyarbakır’a gideceklerin sayısı tarihe geçecek. Bu sütunların okurları bilir. Neredeyse iki yıldır her ay gidiyorum etrafında bağların olduğu güzel kente. Albay Cemal Temizöz davasını takip ederken bir nevi fahri Diyarbakırlı oldum. Şehrin dokusunu özümsediğimi belirtmeliyim. Gerçek durumunu defalarca yazdım. Yarın (Pazar günü) Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun hitap ettiği kalabalığın en az iki-üç katına konuşacak. İşgüzar gazeteciler kentin BTP yahut PKK kontrolünde olduğuna dair zırvalar sıralaya dursun. Kesinlikle olay çıkacağını sanmıyorum. Binlerce yıllık gelenek buna izin vermez. Diyarbakırlı emniyet güçlerinden daha fazla çaba göstererek gerginliğe müsaade etmez. Misafirperverliğini sergiler. Ve buradaki ülkücüler bütün Türkiye’ye moral verir.
Gazi’nin “fikir babam” dediği Ziya Gökalp’ın memleketi Diyarbakır’da Türk kültürünün ölümsüz eserleri halen ayakta. Türküleri dillerde... Ramazan Şenses’in derlediği,
“Diyarbakır etrafında bağlar var,
Fitil işler yüreğimde yaram var aman,
Sen gidersen benim başka kimim var,
İsterim ki bir gün evvel gelesin amman...
Oldüm, bittim, eridim, kül oldum aman...” diye devam eden türkü bugün daha fazla anlamlar taşıyor. Bir an evvel gelmesi için gözleri yolda olan Türk Milliyetçisi-ülkücüler şimdi bu güzel türküyü “Diyarbakır etrafında ülkücüler var” diye terennüm ediyorlar... Hasretle küle dönmeden Diyarbakır’da olmak artık görev haline geldi. Etnik bölücülükten, mezhep ayrımcılığından medet umarak “Sivas’ın öte yanına gidemiyor” diyenlere Diyarbakır’dan yedi düvelin duyup göreceği Osmanlı tokadı yakışmaz mı?
Not: Sevgili kardeşim Ahmet Sezdirmez genç yaşta geçirdiği kalp krizinden sonra girdiği yoğun bakımda hayata tutunamadı. Cuma namazından sonra Ankara Karşıyaka Mezarlığından uğurlanan Ahmet’e Allah’tan rahmet, Sezdirmez ailesi ve dostlarına başsağlığı diliyorum.