Diyanet, hutbeleri denetleyemiyorsa açıklasın!

Malatya’da Turgut Özal Camii’nde imam Müftülüğün belirlediği hutbe yerine kendi yazdığını okumuş ve olay çıkmış. Cemaatin tepkisiyle hutbeyi tamamlayamadan inmiş ama söyleyeceğini eksiksiz söylemiş Maşallah!
“Hilafetin kaldırılmasıyla dinin başka mecralara çekildiğini” söyledikten sonra Cumhuriyet’e vermiş veriştirmiş, memlekette dinle ilgili ne zulüm varsa “85 yıldır yapılan zulüm bitecek” demiş.
Cemaat namazdan sonra dışarıda da tepkisini sürdürünce polis gelmiş, Malatya Müftü Vekili Cengiz Yağcı “İmamın istifasını aldıklarını ve işleme konduğunu” açıklamış ama bu “kasıtlı şekilde, bilerek görevi kötüye kullanma” için sadece istifa yeterli midir?
Malatya’daki bu “keyfi hutbe” tek olay değil, benzer şekilde “Diyanet’in belirlediği hutbeleri değiştiren veya aralara kendi kafasına göre cümleler ekleyen” imamlar hakkında sık sık mektuplar geliyor.
Kur’an Müslümanlığın kutsal kitabıdır, çağdaş bir hukuk devletinde “kanun değil, inanç alanı” dır. “Kur’an kanundur, başka kanun tanımıyoruz” demek ise tamamen “şeriat devletini” savunmaktır. Hutbeleri değiştiren, bu ve benzeri cümleler ekleyen, dini ve görevini “beyin yıkama yapma fırsatı” olarak kullanan imamların “istifa yanında” bir de sorgulanması gerekir.
Bakalım savcılar harekete geçecek mi?
Bakalım Diyanet hiç değilse bundan sonra imamlarının okuduğu hutbeleri kontrol edebilecek mi?
Ruhat Mengi / Vatan

+++

İmralı’dan alkışlar
Bayram haftasına damgasını vuran isim Hüseyin Çelik oldu. TSK’ne karşı kişisel eylem planını açıkladı.
Buyurun, kaçıranlar varsa onlar da okusun:
a) Genelkurmay, Savunma Bakanlığı’na bağlansın.
b) Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi kalksın.
c) Jandarma Teşkilatı’nın yapısı değişsin.
d) Ege ve 1. Ordu gözden geçirilsin -Ne demek
istiyorsa?
e) Profesyonel orduya geçiş bir an önce gerçekleşsin.
f) Mecburi askerlik tartışmaya açılsın
-Sonra da kalksın.
g) Askerde kötü muamele devri bitsin.
i) Okullardaki Milli Güvenlik Dersi okutulmasın.
j) Kremlin tipi askeri araçlı kutlamalar sona ersin.
k) Mustafa Muğlalı Paşa’nın adı askeri kışladan silinsin -Burası Çelik’in memleketi Van’dadır-.
Politik hayatının son dönemecine giren siyasetçinin bu mesajlarla jübile yapma hazırlığı hayırlı olsun. Deklarasyonun BDP’liler tarafından imzalanacağını tahmin zor değil. İmralı’dan hatta Kandil’den alkışlar yükseleceği kesin.
Burhan Ayeri / Akşam

+++

SİZDEN GELENLER
Cadı mahkemelerini geçti

1600’lü yıllar Avrupa’da ve ABD’de çok sayıda kadının cadılıkla, büyücülükle suçlanıp yargılandığı yıllardır. O devirde büyücülükle suçlanan kadınlardan birisi de ünlü bilim adamı Johannes Kepler’in 74 yaşındaki annesidir.
Kepler’in annesi “boş konuşan, her şeye burnunu sokan, öfkeli ve sürekli her şeyden şikayet eden” biridir. Ama bu özellikler bir kadını büyücü yapmaya yetmez.
Kepler’in annesinin büyücülükle suçlanmasını sağlayan kişi aynı şehirdeki bir camcının karısı Ursula Reinbold’dur. Bu kadın evli olduğu halde başka erkeklerle de ilişki kurduğu için Kepler’in annesinin hakaretine uğramıştır. Bunun sonucunda Ursula, Kepler’in ailesinden nefret etmeye başlar. Gayri meşru ilişkisinden olan hamileliği sonlandırmaya çalışırken yakalandığı hastalıkları Kepler’in annesinden alıp içtiği “cadı şurubu” na bağlar. Ursula’nın kışkırttığı ve mahkeme görevlisi olan abisi, Kepler’in annesini ölümle tehdit eder. Bunun üzerine anne onları mahkemeye verir. Mahkeme aşamasında çok sayıda kişi anne Kepler aleyhine tanıklık yapar. Reinbold’lar davanın bir ceza davasına dönüşmesini sağlar. Yüksek Mahkeme anne Kepler’in tutuklanmasını ve gerekirse işkence altında sorgulanmasını emreder. Yaşlı kadın zincire vurulur ve haftalarca hapishanede yargılanmayı bekler. Anne Kepler işkencecinin karşısına çıkarılır. İşkenceci aletlerini gösterir ve çok acı çekeceği tehdidi ile gerçekleri söylemesini emreder. Anne Kepler’in buna rağmen tüm suçlamaları reddetmesi suçsuzluğuna bir kanıt olarak görülür. Anne Kepler serbest bırakılır ama altı ay sonra ölür. Bu olay bize 1600’lü yıllarda bile mahkeme ve hukuk sürecinin çalakalem değil ince bir şekilde yürüdüğünü gösterir. İşkencenin bile uygulanmasının kuralları var. Avukatlar var, yüksek mahkemeler var, hukuk fakültelerinden alınan görüşler var. Bir de 2011 yılındaki Türkiye’ye bakın. Çok sayıda subay, rektör, gazeteci, dört milletvekili yıllardan beri garip suçlamalarla hapislerde bulunuyor. Hapiste tutulma nedenleri delil karartma ve kaçma şüphesi.
İnsan 1600’lü yılların cadı mahkemelerini arıyor doğrusu.
Murat Yıldırımoğlu

+++

Yüreğimizi çıkarıp elimize verdiler
Ateşle yıkadık o yüreği
Elimizdeki kan, üstümüze sinen barut kokusu
Kurtulmak için çırpınmamız
Kimse görmesin diye
Yağmurlarda ağlamamız.
**
Bizim hiç sevdalımız, yarimiz olmadı
Sırtımızda parkamız, belimizde silah
Her gün defalarca öldük ama ölmedik
Geçip geldik kan gölünden, ceset aralarından
Ve bitti dedik her defasında
Yeter dedik yetmedi
Birileri bizi hedef gösterdi
Günah keçisi olduk
Artık yetti
Tüm iyiye dair hayallerimi
Elimdeki kanı, gözyaşlarımı
Acı ve yoklukları
Olduğu gibi size bırakıyorum
Varsa ömrüm ileride, kendim için
Ailem için,
Babamın, amcamın adlarını
vereceğim oğullarım için
Basma entarili, elleri soğan kokan
Çile abidesi anamın adını vereceğim
kızım için yaşamak
Biz hayaller için çok gerçekleri yitirdik
Şimdi hayallerimde oğullarım ve kızım
Bir de gözlerinde yitip gideceğim eşim
Gerisi sizde kalsın
Hayalerim bana yeter!
Mustafa Koç
(Ülkücü şehit Nurettin Koç’un oğlu)
Kırıkkale E Tipi Kapalı Cezaevi

+++

PKK şimdi de plajları bombalamaya başladı. Anlaşılan PKK, elinde viskisiyle yanında sevgilisiyle gezinen BDP’li Bengi Yıldız’a çok sinirlenmiş uyarı atışı yapıyor!
Engin Balım

+++

Nerem doğru ki selamı
Bayram kutlaması sırasında çekilen malum fotoğraftaki selamlama şeklini asker-sivil, bilen biri izah edebilir mi?
Baş selamı ise vücut neden eğik?
Japon geleneği icabı vücut selamı ise baş neden eğik?
Bu yeni selamlama şekline “nerem doğru ki selamı” diyebilir miyiz?
Erol Badaş / Moskova

+++

Haydi kızlar okula, erkekler askere...
6111 sayılı torba yasa ile üniversitelerinden herhangi bir nedenle ilişiği kesilen binlerce insan tekrar üniversitelerine dönme hakkı kazandı (mı?).
Yasada bir önceki afta olduğu gibi askerlik teciline ilişkin bir madde var.
Affımızın adı : Haydi kızlar okula, erkekler askere...
6111 sayılı torba yasa der ki:
Müracaat süresi içinde askerlik zamanı gelmiş olanların askerlikleri tecil edilmiş sayılır.
25 Temmuz geldi ve üniversiteler daha müracaatları kabul edip etmediğini bildirmeden, aftan yararlanacak öğrenciler henüz kayıtlarını bile yaptıramadan otomatik olarak asker kaçağı konumuna düştüler.
Yani binlerce kişi kayıt bile yaptıramadan askere götürülecek veya götürüldü.
Zaten bir sürü insan önceki afta mağdur olmuştur. Şimdi daha kötü bir durumla karşı karşıyayız. Sizin ustalık anlayışınız kalfalıkta yaptığınızdan daha kötüsünü yapmak mıdır?
Demir Suhan

+++

Ekümeniklik
sözü mü verildi?

Fener Patriği Bartholomeos gazetecilere verdiği demeçte “Doğru yoldayız,daha iyisini de göreceğiz” demiş. Patriğin daha iyisini göreceğiz ifadesiyle ne demek istediği bence apaçık ortada. Yıllardır ekümeniklik unvanını isteyen patrik için daha iyisi herhalde bu olsa gerek.
Selahattin Sekban

+++

“Ev”liye şantiye
suyu kazığı

Müteahhitler imarsız iskansız tapu satıp başka yerde aynı şekilde yine inşaat yapıyor. Şantiye suyu ile binayı vatandaşa veriyor. Belediyelerde iş bitim kağıdı alındığı halde milyonlarca vatandaş “şantiye suyu” adıyla kazıklanıyor. “İmarsız, iskansız daire satılamaz” denmiyor. Ülkemizde usulsüzlük, hukuksuzluk düzeni olduğu anlaşılıyor....
Mehmet Emin Güneş
(1.365.15 TL su bedeli gelen vatandaş!)

Yazarın Diğer Yazıları