Dışişleri bürokrasisinin 'kare as'ı
En yüksek derecedeki ateşte hazırlanan gündem maddelerine siyasi ve askeri boyutta bakarken, Dışişleri koridorlarını biraz görmezden gelebiliyoruz.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Büyükelçi Murat Özçelik’in büyük gürültü koparan Kürt açılımlı istifasının ardından Dışişleri Bakanlığı boyutunda gelişmelere dikkat çekecektik ki; araya başka sıcak gelişmeler girdi.
Murat Özçelik, şimdi inzivaya çekildiği köşesinden Dışişlerinin haziran kararnamesini bekliyor. Bu kararnamenin, dış politikadaki bugünkü gelişmeleri de dikkate aldığımızda nasıl önem taşıdığını ayrıca izah etmeye gerek yok.
Dışişleri Bakanlığı’nda görüştüğüm kaynaklarla fotoğrafı ortaya koymaya çalışacağım.
Dışişleri bürokrasisinde 4 kritik kişi var. Bunlara Dışişleri Bakanlığı’nın “kare as”ı deniyor. Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ndan istifa eden Murat Özçelik, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan ve gazeteci Fehmi Koru’nun kardeşi Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru. Koru, dışındaki üçlü, 5 yıl öncesinden Dışişleri bürokrasisinin 10 yıllık planını çıkardı. Yani geçmiş 5 yıl onlar tarafından planlanmıştı. Gelecek 5 yıl da bu plan çerçevesinde yürür mü?.. Bekleyip,
göreceğiz.
Bu isimleri daha yakından tanıyacak olursak; mevcut Müsteşar Feridun Sinirlioğlu’nun yıldızı, 1996-2000 yılları arasında yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başdanışmanlığı görevinde parladı. 5 yıl boyunca Tel Aviv Büyükelçiliği görevini yürüten Sinirlioğlu, 2009 yılından bu yana Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürütüyor.
Büyükelçi Namık Tan da önemli yükseliş gösteren bir isim. 2001 yılında Dışişleri Bakanlığı’nın Amerika Genel Müdür Yardımcılığı’nda daire başkanı olan Namık Tan, 2002’de Enformasyon Dairesi Başkanlığı’nda daire başkanı olarak görev aldı. Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde ise bakanlık sözcülüğü ve elçi sıfatıyla Enformasyon Dairesi Başkanlığı görevlerinde bulundu. Namık Tan, Aralık 2006’da Feridun Sinirlioğlu’nun yerine Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’ne atandı. 22 Ocak 2007’de güven mektubunu İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav’a sunarak, yeni görevine başladı. Büyükelçilik görevi sırasında İsrail ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler normal düzeyde seyrederken, Recep Tayyip Erdoğan’la Şimon Peres arasında 2009 yılının başında yaşanılan Davos Krizi ile darbe aldı. Tan, Temmuz 2009’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı’na getirildi. Namık Tan, Washington büyükelçisi Nabi Şensoy’un Aralık 2009’da istifa etmesinden sonra, bu göreve atandı. 25 Şubat 2010’da güven mektubunu Başkan Barack Obama’ya sunarak, yeni görevine başladı. Tan, halen Washington Büyükelçisi.
Son günlerin konuşulan ismi Büyükelçi Murat Özçelik de 2005 yılında Enformasyon Dairesinde Dışişleri Sözcü Yardımcısı oldu. Özçelik, 2007 yılında buradan Irak Özel Temsilcisi olarak görevlendirildi. 2009 yılında Irak Cumhuriyeti Nezdinde Bağdat Büyükelçiliği görevine getirilen Özçelik, 22 Ekim 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan büyükelçiler kararnamesi ile merkeze atandı. Özçelik, merkeze atanmasından yaklaşık bir ay sonra Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı olarak görevlendirildi. Sonrası malumunuz!..
Aslında bu “konseyin” içinde, Washington eski Büyükelçisi Nabi Şensoy da vardı. Şensoy’un geleceğinin çok parlak olduğu ve gelecekte Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na geleceği konuşuluyordu. Ancak Şensoy, Başbakan Erdoğan’ın 2009 yılında yaptığı ABD ziyaretinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ters düşerek istifa etti. Böylece Şensoy’un müsteşarlığı gerçekleşmedi. Şensoy’un yerine Müsteşarlığa Feridun Sinirlioğlu gelmişti.
Feridun Sinirlioğlu’nun görev süresi 1-1,5 yıl sonra dolacak. Dışişleri koridorlarında şimdiden kimin müsteşar olacağı konuşuluyor. Dışişleri’nde en önemli koltuk bakanlık değil müsteşarlık koltuğu. Bir anlamda Türk Hariciyesini yöneten birinci güç Müsteşar. Bütün işi Dışişleri bürokrasisi yapar. Bu bürokrasinin kuralları, bazen askerden bile katıdır. Bakanın çok fazla müdahil olması istenmez. Örneğin; bir Bakan göreve geldiğinde hemen çok sayıda dış ziyaret planlanır. Eğer, Bakan bu ziyaretlere itiraz ederse, hemen içeriye uygun bir planlama hazırlanır. Böylece ne yapılır edilir Bakan, Bakanlıktan uzak tutulur. Dışişleri bürokrasisi, işleri kendisi yürütür.
Dışişleri Bakanlığı’nda konuşulanlara göre; “Haziran kararnamesi öncesinde konsey çatırdadı”. Feridun Sinirlioğlu’ndan sonra Murat Özçelik’in müsteşarlığı öngörülüyordu. Aralarındaki mutabakat böyleydi. Ancak, Dışişleri koridorlarında Feridun Sinirlioğlu’nun pozisyon değiştirdiği konuşuluyor. Sinirlioğlu’nun bu pozisyon değişikliğini neden yaptığı konusunda ise iddialar muhtelif.
Şimdiden Müsteşarlık için 3 isim arasında kıyasıya rekabet başladı. Bu isimler için Dışişleri bürokratlarının yorumları şöyle:
Namık Tan: “Namık Tan, pragmatist olarak biliniyor. Abdullah Gül’e yakınlığını avantaj olarak görüyor. Güç kimdeyse ona yakın duruyor. ABD’de bazı okulları ziyaret etmesi bu özelliğine bağlanıyor.”
Murat Özçelik: “Asıl düşünülen müsteşar adayı Murat Özçelik’ti. Ancak Abdullah Gül’le çok yakın olduğu bilinen Beşir Atalay ile kavga edince Müsteşarlık için büyük risk almış oldu. Önümüzdeki dönemde Büyükelçi olarak Kanada’ya gönderileceği belirtiliyor.”
Naci Koru: “Koru’nun da Müsteşarlık için oynadığı biliniyor. Bakan Yardımcılığı görevine, Cumhurbaşkanı tarafından, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun başının üstünde bir demoklesin kılıcı pozisyonunda getirildi. Ancak Koru, Sinirlioğlu, Tan ve Özçelik’ten oluşan ve konsey olarak adlandırılabilecek yapının dışında olmasına rağmen güçlü bir aday.”
Bu değerlendirmeleri lütfen bir kenara not edin Haziran kararnamesinden sonra gelişmelere yeniden göz atacağız.
Vatandaş takla atarsa...
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu’nun 144’üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle organize ettiği törenler evlere şenlikti!.. Karakullukçu, gün boyu oldukça medyatik bir gösteri yaptı. Gazetecilere ve televizyonculara yeni diktirdiği cüppesi ile birlikte parmağına taktığı kocaman Sultan yüzüğünü tanıttı. Başbakanı, “Memleketim” , Cumhurbaşkanını “Mehter Marşı” ile karşıladı. Polis Bandosu diğer gelenleri pek kazımadı ve “dandini dandini dastana” mahiyetinde müzikler seslendirdi. Hüseyin Karakullukçu hızını alamadı basına dağıtılan metinde olmamasına rağmen Tayyip Erdoğan’ın gözünün içine baka baka, “Başkanlık sistemi Sultanlık değildir. Olsun varsın”
dedi.
Yargının siyasallaşmasından şikayet edenlerin çıtı dahi çıkmadı. Fakat Karakullukçu’ya naçizane bir hatırlatma yapmak isterim. Tayyip Erdoğan; Cumhurbaşkanına “Mehter Marşı”, Başbakan’a “Memleketim” şarkısı şeklinde idare-i maslahatçı numaralarını yemez. Gül için pek fark etmez ama Erdoğan, bir tek kendisine biat ister. Benden söylemesi!..