Dışı havuç içi üvey annenin zehirli elması
Dışı havuç. Mmhhh mis mis, kütür kütür, nasıl da lezzetli gözüküyor. İnsanın ağzının suyu akıyor;
- Dün sabah haberlerinde elindeki gazeteyi sallayarak, “Bir hukuk devletinde suçu sabit olmayan insanlar bu kadar kolay itham edilemez. Ne demek casus, şantajcı, kirli kukla? Böyle bir yargı kararı mı var?” diye soran spiker, aynı zamanda son 7 yıl boyunca aynı ekranda, suçu sabit olmayan başka insanları “darbeci, çeteci, terörist” olmakla itham eden spiker çünkü!
- Kelepçelerini “şeref madalyası” ilan eden polis müdürü, komutanlara, gazetecilere, akademisyenlere, savcılara, avukatlara “Silivri şeref madalyası” nı takan polis müdürü!
- Bugünün “zalimleri” ile “mağdurları”nı, “bir yanda İsrail ve AKP, diğer yanda vatansever insanlar” diye kategorize eden gazeteci; WikiLeaks sızıntısını delil gösterip dünün zalimleri ile mağdurlarını “Bir yanda Atlantikçiler ve AKP, bir yanda vatanseverler” diye tanımlayanları, “davayı sulandırmakla” suçlayan gazeteci.
- “Taşları bağlamışlar, köpekleri salıvermişler” diye isyan eden kadın; “teröristleri kahraman, kahramanları terörist yapan” lara tam da bu cümleyle “taşları bağlamışlar, köpekleri salıvermişler” diye isyan edenleri “tut, tut, tut” diye hedef gösteren kadın.
- “Reza! Bu gece rahat uyu. Bak seni yakalayan polisleri kelepçelediler. Sana verilen sözler tutuldu” diyen yazar, “Öcalan bu gece rahat uyu. Bak seni yakalayan askerleri kelepçelediler. Sana verilen sözler tutuldu” diyenleri barışın katili ilan edip algıda vampirleştiren yazar!
- “Bayramı göstermediler” diye zamanlama eleştirisi yapan kişi, 5 Ağustos 2013’te Ramazan Bayramı’na sadece üç gün kala, Ümraniye Davası’nın Silivri’de yapılan karar duruşmasında yağdırılan “müebbetleri” çılgınca alkışlayan kişi!
Dün de yazdım mevzubahis “Ramazan”, “sahur”sa; Adil Serdar Saçan gözaltına alındığına Kadir Gecesi’ydi!
- “Darbe dönemlerinden farksız” diye dövünenler, düne kadar iktidarın uygulamalarına “darbe dönemlerinden farksız” diye karşı çıkanlara zulmü “ileri demokrasi” diye yutturmaya çalışanlar!
- “Ne kaçma şüphesi ne delil karartma ihtimali söz konusu” diye çığlık atanlar, “hukuk bir gün size de lazım olacak” diye atılan “sessiz çığlık”lara kulak tıkayanlar. Hakkında 16 yıl hapis cezası çıktığını bile bile Hint Okyanusu’ndaki gemisinden ilk limanda, Birleşik Arap Emirlikleri’nde inip, kara yoluyla Dubai, oradan hava yoluyla İstanbul’a gelerek “teslim olan” subaylarımızı “yakalandılar” diye manşet yapanlar!
- “Sulh ceza hakimliği sırf bunun için ihdas edildi” diye yargının dizaynını diline dolayanlar, sırf Silivri süreci için ihdas edilen Özel Yetkili Mahkemelerin “destan yazdığını” savunanlar.
- “Karşı operasyon”dan yakınanlar “karşı devrim” leriyle gurur duyanlar.
- “Hırsızlar utansın” diyen anneleri, eşleri kutsayanlar, “siz vatanınızı satmadınız, başınızı eğmeyin” diyen başka anneleri, başka eşleri, kız çocuklarını itibarsızlaştıranlar. “Üzgün görünmek, kamuoyunu etkilemek için mahkemeye makyajsız geldiler” diye rezil satırlara imza atanlar.
Ha bir de hâlâ ders almamışlar. Kendilerini sorgulama, özeleştiri ihtiyacı, pişmanlık duymuyorlar. Silivri mağdurları “müstehak” yerine “dileriz ki bize yaşattıklarını yaşamazlar” dedikleri halde, “onlar” hâlâ “Ergenekon lobisi ellerini ovuşturuyor”, “ulusalcılar çok mutlu”, “Ergenekon Terör Örgütünü çökerten kahramanlar”, “Başbuğ’u o araca bindiren kahraman” gibi ifadelerle “ötekileştirmeyi”, “düşmanlaştırmayı” körüklüyor; katmerliyorlar.
Dolayısıyla;
Zemin “diş bilemeye” müsait.
İktidar, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, büyük ihtimalle “Erdoğan karşıtı” blokta yer alacak bu kitlenin psikolojisine oynamayı akıl edebilecek kadar kurnaz.
Havucu uzattı.
Isırmadan önce kendi kendinize şunu sorun bana kalırsa:
Bu polisler, “sıradaki hakim-savcılar”, bize reva gördükleri haksızlıklardan, hukuksuzluklardan dolayı mı hesaba çekiliyorlar?
“Havuç” diye ısırıp da “tahtı ele geçirmek isteyen zalim üvey anne”nin zehirlediği elmaların tadını almadan önce, sorun;
Böyle mi tecelli eder adalet hukuk
devletinde?