Dış politika: Savrulma ve sadeleşme
AK Parti iktidarıyla birlikte Türkiye dış politikada çok ciddi bir savrulma yaşamıştır. Bu savrulma çok hızlı bir biçimde bir ucu ABD'de diğer ucu Rusya'da olan bir sarkaç misali gidip gelmiştir. Bu savrulmayı S-400 ile Patriot, Süleyman Şah Türbesini taşımakla Barış Pınarı harekâtını gerçekleştirmek arasında gidip gelmek olarak da özetlemek mümkündür.
AK Parti iktidarının son on beş yıllık dış politika stratejisinin özeti şudur: Kıbrıs'ta "çözümsüzlük çözüm değildir", Ermenistan'la "yüz yıllık tarihi sorun tarih olacak", ABD ile "eğit-donat", terör örgütüyle gerekirse 'baldıran zehri içeceğiz, barışı sağlayacağız' adı altında başlatılan "Çözüm Süreci", komşularla "Sıfır sorunlu dış politika", ilişkiler yönetilirken "bir adım önde olmak" bağlamında planlara "yes be Annem" diyerek sonuç alınacağı hesaplanmıştı.
Geleneksel olarak "üç tarafı denizle dört tarafı düşmanla sarılı bir ülkeyiz" gibi bir paranoya paradigmasından çıkılacak, "monşerler diplomasisi" terk edilecek söylendi. Suriye sınırındaki mayın temizliği, bu ülkeyle ortak bakanlar kurulu toplantılarının ardından geldi. Hem de bu mayınların temizlenmesi işi "sermayenin dini yoktur" adı altında İsrail'e verildi.
Böylece "Ortadoğu'da Türkiye'nin izni olmadan yaprak kıpırdamayacak", ABD ile BOP'da "eş başkanlık" yapılacak, "medeniyetler arası ittifak kurulacak", gerekirse Şam'da "Emevi Camiinde namaz kılınacak"tı.
Böylece geleneksel diplomasiden değil akıl ve gerçeklerden de kopuk bu dış politika sonucunda Suriye'den "Süleyman Şah Türbesi" taşınacak, YPG/PYD'li Salih Müslim Türkiye'ye davet edilecek, peşmergelerin Türkiye üzerinden Kobani'ye geçmesine izin verilecekti. Uygulanan AK Parti siyaseti sonuçta Suriye'den beş/altı milyona yakın mülteciyle Türkiye'yi başbaşa bırakacaktır.
Bu politikaların Türkiye'yi getirdiği yeri yine iktidar yanlıları tarafından "Değerli Yalnızlık" olarak tarif edilecekti.
Türkiye'nin müttefiki olan ABD, Patriotları vermediği gibi Türkiye'ye karşı PYD/PKK'yı silahlandıracaktı.
Mavi Vatan Akdeniz'de Türkiye'yi sahile sıkıştırmak için Kıbrıs Rum Yönetimi ABD/Fransa/Mısır/İsrail'le sondaj provokasyonlarına başlayacaktır.
Gelinen süreçte Türkiye, Rus uçağını düşürecek ardından Astana/Soçi süreçleri yaşanacaktır.
Türkiye, Patriotları vermediği için S-400'leri Rusya'dan alacaktır. Bu süreçte ABD'nin F-35 tehditleri, ekonomik ambargo ve şantajlarına karşı Rusya'dan teşvik ve cesaretlendirme adımları gelecektir.
Sonuçta iktidar Türkiye çıkarları noktasında sarkaç politikasını terk etmek zorunda kalmış, dış politikada kendi çıkarlarına yoğunlaşarak sadeleşmiştir.
Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı harekâtlarıyla Türkiye burnunun dibinde olana bitene sessiz kalmayacağını ortaya koymuştur.
Bu bağlamda Mavi Vatan'da Kıbrıs Rum ve Yunan operasyonlarına sondajlarla karşılık verilmiş, Kıbrıs'ta doğrudan SİHA'larını üstlendirmiştir. Ardından da Akdeniz'de Libya'yla münhasır bölge anlaşması imzalamıştır.
ABD'nin PYD/PKK'yı silahlandırıp, ordulaştırıp donatması Türkiye için milli çıkar bir yana milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Türkiye, ABD'nin emri vakilerine karşı gerekli adımları atıp kuzey Suriye'de terörist kantonların arasına TSK'yı sokunca ABD gerçek yüzünü göstermiştir.
ABD, elli yılı aşkın müttefiki olan Türkiye'ye karşı PYD/PKK'yı tercih ettiğini göstermiştir. Bu durum Türkiye'yle Rusya arasında çok yoğun ve çok yönlü ilişkilerin kapısını aralamıştır. Astana/Soçi mutabakatları, Türk Akımı, nükleer santral gibi ekonomik ilişkileriyle yoğun telefon diplomasileri Rusya'yla İdlib'de Türkiye karşı karşıya gelince birden bire tersine dönmüştür. Aynı şekilde İran da, İdlib'de milislerini Türkiye'ye karşı harekete geçirmiştir.
Rusya, İdlib sorununda tercihini Şam rejiminden yana koymuş ve Türkiye'nin karşısına dikilmiştir.
Sonuçta Türkiye, ütopik/romantik sarkaç politikasından "kendi göbeğini kendi kesen" sadeleşmiş bir politikaya dönmüştür.
Emperyalist güçlerin desteğinin de kösteğinin de sahte olduğu, güven duymaya gelmeyeceğini yaşanan olaylar göstermiştir.
"Ey Türk titre ve kendine dön!" sözü boşuna söylenmemiş!