Dış baskıya karşı ne yapmalı?
Şu "Kıbrıs ve petrol arama" meselesini netleştirelim...
İsrail ve Mısır, Akdeniz'de kendi sahalarında petrol ve doğal gaz arıyorlar.
Rum yönetimi de onlara katılıyor... Yanına emperyalizmin dev şirketlerini alıp Kıbrıs Ada'sının sularında sondaj çalışmaları yapıyor!
Oysa Kıbrıs Rum Yönetiminin böyle bir yetkisi yok! O sahalarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de hakkı var!
Ömrünü Türkiye'nin uluslararası arenadaki çıkarlarına adamış, emekli duayen diplomat Onur Öymen'i arıyorum. Bakın ne diyor;
"Yalnızca kendi sahalarında değil, Türkiye'nin sahasına da taşarak arama faaliyetlerini sürdürüyorlar! Sonra Türkiye kendi arama gemisini gönderince Kıbrıs müzakerelerinde masayı terk ediyorlar! Sanki onlar haklıymış gibi... Biz de masada oturmaya devam ediyoruz, bu son derece yanlış!"
Öymen Kıbrıs'ın tamamında Rumların tek başlarına doğal gaz-petrol aramasının mümkün olmadığının altını çiziyor. Bu noktada tavizsiz haklarımızı savunmalıyız.
***
Demirel ABD'yi postalamıştı...
Artık gizli, saklı, örtülü değil...
Bu nedenle hiç görevleri ve hadleri olmadığı halde büyükelçiler de Türkiye'yi tehdit etme küstahlığında bulunabiliyorlar...
Dünyadaki güç dengelerinin hatları giderek kalınlaşırken bölgede çıkarı olan devletlerin daha kaba saldırılarına tanık olacağız!
Bölgedeki planın oyuncağı Mısır da bu kanlı koroya katıldı. Mısır'ın Rum Büyükelçisi Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki haklarını savunması üzerine, "umarız bölgede askeri güç kullanacak noktaya gelmeyiz" diyerek Türkiye'yi tehdit etti.
Tehditler savuran İsrail, Mısır, ABD Büyükelçilerine Millî Güvenlik Kurulu toplantısının ardından "haddinizi bilin" anlamında bir karşılık verildi.
İsrail'in bölgedeki jandarması ABD; Suriye'den İran'a, Kıbrıs'tan Orta Doğu'ya kadar İsrail'in güvenliğini ve çıkarlarını savunmaya yönelik açık bir strateji izliyor.
ABD giderek daha üst perdeden konuşuyor ve uluslararası camiayı adeta bir mahalle kabadayısı gibi tehdit ediyor.
Onur Öymen, Trump'ın Alman Lider Merkel'i nasıl tehdit ettiğini hatırlatıyor;
"ABD diplomasiyi kullanmıyor. Tehdit ederek sorunları çözebileceğini sanıyor. Geçmişte Johnson mektubunu hatırlayın. 'Kıbrıs'a çıkarma yaparsanız, Rusya'nın olası saldırılarına karşı NATO sizi korumayacak' diye tehdit ve hukuk dışı ifadelerle dolu bir mektup yazmıştı ABD Başkanı... 1 Mart tezkeresine karşı da çok sert bir tutum almışlardı... Türkiye bunlara kararlılıkla karşı koydu! Sonuç alamadılar. "
ABD, Türkiye'nin S-400 füze savunma sistemi almasına karşı çıkıyor. Ancak Yunanistan aynı füzelerin bir alt modeli olan S-300'leri Ege'de Türkiye'ye karşı konuşlandırdı! Batı'nın sesi çıkmıyor.
Öymen bir tarihi gerçeğin daha altını çiziyor... Türk askerinin Kıbrıs çıkarmasının ardından ABD'nin Türkiye'ye silah ambargosu uyguladığını söyleyen duayen diplomat, Demirel'in buna karşılık tüm ABD askerlerini Türkiye'den çıkardığını, askeri üsleri kapattığını hatırlatıyor;
"1975'te Demirel Başbakan'dı... Kararlılıkla karşılık verdi. ABD üç yıl silah satmadı ama daha sonra kendileri vazgeçmek zorunda kaldı. Bakın Kıbrıs konusunda spor ambargosu bile uyguluyorlar! Dünyada örneği yok! Hiçbir ambargoyu karşılıksız bırakmayacaksınız. 'Bunları kaldırmadan sizinle masaya oturmayacağız' demelisiniz..."
*
Türkiye'yi çok taraflı olarak sıkıştırıyorlar!
Ekonomik durum, İran meselesi ve Doğu Akdeniz; Türkiye'nin en kırılgan üç zemini...
En kötü senaryoya karşı hazırlıklı mıyız? Özellikle Doğu Akdeniz'deki haklarımızın savunulmasında olası çatışmaya karşı bir stratejimiz var mı? Büyük krizleri nasıl karşılayacağız?