Dış açıklar hepimizden götürüyor

TÜİK Eylül ayı dış ticaret verilerini açıkladı; Geçen yılın Eylül ayına göre;

*İhracat yüzde 9,2,

*İthalat yüzde 38,1

*Dış ticaret açığı yüzde 268,1 oranında arttı.

Ocak Eylül arasında geçen 9 ayda da aynı şekilde dış ticaret açığı yüzde 156,3 oranında arttı.

Aklı başında bir hükümet bu tablodan tedirgin olur. Hemen dış ticaret politikasını gözden geçirir ve önlem alır. Bizde ise;

Ticaret Bakanı Muş, ''''ihracatta yeni rekor kırdık '''' dedi. Yandaş Medya''nın tamamı ''''ihracatta rekor tazeledik'''' dedi.

Dış ticaret açığını yok sayanlar, dış ticaret tek başına ihracattan ibaretmiş gibi halkı aldatıyorlar.

Dış ticaret açıklarının bir kısmı turizm gelirleri gibi gelirlerle kapatılıyor. Geriye cari açık kalıyor. Açıklar toplum refahını düşürüyor.

*Dış ticaret açığı olmasaydı, turizm geliri halkın refahına yansıyacaktı.

*Dış açık, kaynak ve servet kaybıdır; bu kayıp tüm toplumun kaybıdır.

*Dış açıklar dış borçla kapatılıyor. Açık arttıkça döviz ihtiyacı artıyor ve yüksek faiz nedeni ile dış borçlanma maliyetleri artıyor. Yine ithalat için döviz talebinin artması kur artışları yaratıyor. TL değer kaybediyor. Bu nedenle Türkiye''de ekonomik istikrar bozuldu. Enflasyon arttı ve halk geçim sıkıntısı çekiyor.

Türkiye olarak AKP iktidarında 2003''ten beri 19 sene 9 ayda 914,6 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. 670,8 milyar dolar da cari açık verdik. Bu açıklar Türkiye''nin bir yıllık GSYH''sı kadardır. Yani Türkiye olarak 19 yıl 9 ay kendimize bir yıl yabancılar için çalışmışız. Bu kadar sömürü işgalde bile olmaz.

Bazı aklı evveller, Batı emperyalizmine takmışlar, Rusya ve Çin tehlikesini görmüyorlar. Gerçekte ise Ocak-Eylül 2022, 9 ayda;

*Avrupa Birliği''ne ihracatımızın toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 41,2 oldu ve 9 milyar dolar fazla verdik.

*Rusya ve Çin''e ihracatımızın toplam ihracatımız içindeki payı 4,3''ü oldu ve bu iki ülkeye 68,2 milyar dolar açık verdik. Bu açık toplam dış ticaret açığımızın yüzde 82,1''idir. (Aşağıdaki tablo.)

Türkiye, Rusya ile doğal gaz anlaşmasını yenileyerek, Çin''den incik boncuk, plastik eşya, bisiklet, bavul gibi ithalatına sınır getirerek bu açıklardan kurtulabilir. Eğer Şanghay İşbirliği Örgütü''ne girersek Rusya ve Çin''in Türkiye üstüne ekonomik egemenliği artacaktır.

Bugünkü iktidarın bu kadar Çin sever olmasının iktisadi yarar açısından bir açıklaması yoktur. Demek ki bazı çıkar grupları, ithalat lobileri hükümetten de destek alarak Türkiye''nin değil, kendi çıkarlarını gözetiyorlar.

Kaldı ki; Türkiye''nin bu kadar dış ticaret açığı vermesinin başka bir nedeni de üretimin ithal girdiye bağımlı olmasıdır. Başka bir ifade ile üretimde kullanılan ithal ara malı ve ham madde oranının yüksek olmasıdır.

Mamafih bu yılın ilk dokuz ayında toplam ithalatın yüzde 10,7''si yatırım malı, 81,4''ü ara malı ve ham madde, yüzde 7,9''u tüketim malından oluştu.

Üretimde ithal girdi payını azaltmak için; içeride bu malların üretimine yüksek teşvik vermeliyiz. Gerekirse bu malları geçici olarak devlet üretmelidir.

Bir diğer önemli sorun; ihracatımızda yüksek teknoloji ürünlerinin payının düşük olmasıdır. Çünkü Türkiye artık yüksek teknoloji üretmiyor, ithal ediyor. Bu nedenle 2006 öncesi yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 6 iken bu pay giderek azaldı ve şimdi 2,8''e geriledi. Yüksek teknoloji yükte hafif pahada ağırdır. Dış ticaret açığının önlenmesi için bu payın en az yüzde ona çıkarılması gerekir.

Bunun için yapılması gereken, üniversiteleri, araştırma ve geliştirmeyi, eğitimi, siyasi İslam ve tarikatların hegemonyasından çıkarmak, yüksek öğrenime, araştırma kurumlarına bağımsızlık vermektir.

Yazarın Diğer Yazıları