“Direnişi başlatmak”
Türkiyemizdeki siyasi partiler yasası dünyanın hiç bir ülkesinde yok. Genel Başkanlara verilen yetki, ne padişahlarda ne de cunta liderlerinde var. Belki de bu yüzden son seçimlerde sandığa gitmeyen seçmen sayısı yüzde 26’yı geçti. CHP Kurultayını izlerken, “özgürlük ve demokrasi”söylemini öne çıkaran parti yönetiminin “ortada kuyu var, yandan geç”anlayışı ile demokrasinin sadece sözde kaldığına tanık oldum. Partinin üç dönem milletvekili, grup başkan vekili, en çalışkan vekilinin konuşmasına tahammül edilemeyişi Muharrem İnce’nin eleştirilerinin ıslıklanması yakışmadı.
Cumhuriyeti kuran irade olan CHP delegesi belki de ülkenin kaderini elinde tutarken resmen kandırıldı ve kandırılmayı kanıksamış göründü. Şöyle ki, CHP’de asıl yarışın Parti Meclisi listesinde olacağı beklenirken ne tüzük değişikliği gündeme geldi ne de Parti Meclisi listesi oylandı. Öncelikle Genel Başkan seçimi yapılıp ertesi güne bırakılacak olan Parti Meclisi resmen delegeden saklanmış oldu. Genel Başkan seçilince de büyük ihtimal “yönetim kurulunu kendi belirleme hakkı var”dayatmasıyla karşı karşıya kalınacak.
Bu yöntemin geçer akçe oluşuna alışığız. 2 yıl önce MHP’nin kurultayında da aynı sahneyi yaşadık. MYK listesi için 600’den fazla delegeye söz verilmişti. Önce Genel Başkan seçilince çıkan MYK’da kendi adını yedekte bile bulamayan 400’den fazla delegenin bir kısmı oy kullanmayıp salonu terketmişti. Kılıçdaroğlu da aynı yöntemi takip ediyor. Bir saatlik konuşmasında “ben” kelimesini 100’den fazla telaffuz ederken, CHP’ye demokrasiyi getiren, CHP’yi iktidara koşturan kişi hüvviyetine büründü. “Ben... ben... ben...” ama sonuç ortada... “Biz” bile diyemediğine göre bugünkü Parti Meclisi seçimi Tayyip Erdoğan yöntemiyle örtüşecek. Yani tayin edecek, atamış olacak adayları belirlediği gibi,“ben yaptım oldu” diyecek. Baskın kongre ile 2015 listesini de garantilemiş olacak. Kısacası, yazık olacak...
Bu satırların yazıldığı sırada henüz Genel Başkanlık seçim sonuçları belli olmamıştı. 944 oy ile aday gösterilen Kılıçdaroğlu’nun bu rakamdan nasıl fire verdiği şimdiden belli. 177 imza ile aday olan Muharrem İnce’nin ise bu rakamı fersah fersah geçmesi demokrasimizin perişan halinin göstergesi olur...
Gerek Kılıçdaroğlu gerekse İnce öncelikle delegeyi hedef alan konuşma yaptılar. Oysa iktidar olmak isteyen parti böylesi kongrelerde tüm seçmenlerin dikkatini çekmek zorundadır. Her iki aday da CHP’li olmanın ölçüsünü “devrimcilik”le sınırlandırdı. Oysa 6 Ok’ta, Atatürk’ün ilkelerinde “Cumhuriyetçilik, Laiklik, Halkçılık, Devletçilik ve Milliyetçilik” te var.
Kongrenin sonucunu belirleyen en önemli etkenlerden biri de “salon hakimiyeti” dir. Parti yönetimini elinde bulunduran Kılıçdaroğlu’nun salon hakimiyetini elinde bulunduracağı belli olmasına rağmen, Muharrem İnce taraftarlarının zayıf kalması, İnce’nin alması muhtemel oyların düşmesine sebebiyet verecektir. “Baskın seçim” ile durumu şimdilik kurtarmış gibi görünen CHP’de, Kurultay burada bitmiş olmayacak. Haziran 2015 seçimlerinden hemen sonra bu defa kıran kırana bir kongre yaşanacaktır. Tabiatın yasasıdır... İki yumurtayı birbirine vurunca biri kırılırsa diğeri çatlar. Ne yazık ki CHP ile ilgili umudum artmıyor. Umarım bizim duyduğumuz endişeyi CHP yönetimi de hisseder. Zira salonda atılan “Halkın umudu Kılıçdaroğlu” sloganının sokakta karşılığı yok. Ne yazık ki bu yüzden AKP seçimlerden bir şekilde galip çıkıyor. “Direnişi başlatıyorum”diyen İnce bu kongrede olmasa bile önümüzdeki günlerde hedefine ulaşacaktır.