''Direniş'' görmesek inanacağız
İktidarın, Atatürk ve Cumhuriyet''le hesaplaşmayı yahut hesaplaşma arzusunu ifşayı artık adet haline getirmiş akıl hocalarından biri, dün bir kere daha "Türk modernleşmesinin, Türklerin İslam''dan uzaklaştırılması projesi" olduğunu iddia etti.
Son 200 yıla atıfla yazdığı için "Türk modernleşmesi"nden kast ettiği sadece Cumhuriyet, Türk Milliyetçiliği düşüncesinin siyasi bir beden bulma serüveni aslında; ete kemiğe bürünme süreci.
Böylece bütün "medeniyet iddialarını terk etmiş" Türkler!
Bu zata göre, Cumhuriyet kadroları ve Cumhuriyet''in kurucu ideolojisinin teorik aklı "devşirme" iken, devşirmelerin işgaline karşı direnenler, teslim bayrağı çekmeyenler kimmiş dersiniz?
*
Mesela…
ABD ile Amerikan ordusunun, doğrudan veya dolaylı bir saldırı karşısında Türk topraklarına gelmesi gibi hükümleri de içeren ikili anlaşmalar imzalayan…
IMF ile ilk stand-by anlaşmasını imzalayan…
Marshall Planı''yla dayatılan bağımlılığa razı olan…
Türkiye''nin kaynaklarının yabancılara satışı perdesini açan…
Menderes…
*
Mesela…
Hiç "Kürdistan" mevzularına, "eyaletleşme" merakına filan girmiyorum bile…
Darbecilerden birinin 12 Eylül arifesindeki ABD gezisinde, "kulağına fısıldanan isim" olduğu ileri sürülen…
24 Ocak kararları üzerinden Amerikan emperyalizmi ile "ulus devleti liberalleştirme" sözleşmesi imzalayan Özal…
*
Paris''teki "bohem" hayatını, "Gün doğarken yatıyor, gecenin başlangıcında da hafakanlarla yatağımdan fırlayıp kulübe koşuyordum…Herkes benim kumarı kumar için oynadığımı sanıyor. … Halbuki ben kumarı, düşünmemek için oynuyorum. Ruhuma üşüşen sabit fikirlerin, beyin zarımı yırtan vehimlerin biricik ilâcı olarak onu buldum. Kumar oynayamayacak hâle geldiğim gün intihar etmekten başka çarem kalmayacaktır" diye anlatan Necip Fazıl…
*
Direnmeyi, böyle bir şey sanınca…
Ne anlasın hürriyet uğruna canından geçebilmeyi…
Kabul edilemez ama anlaşılır bir idraksızlık hali!
AYARSIZLIK İKRARI…
Günlerdir, iktidar yanlısı, yanaşması, yakını gazete ve televizyonlarda, ve dahi internet medyasında aynı nakaratlar tekrarlanıp duruyor topluma:
- AK Parti özüne dönüyor
- AK Parti fabrika ayarlarına dönüyor
- AK Parti kurucu vizyonuna dönüyor ("İleri" tasavvuruyla bütünleşik bir kavram, sayelerinde ilk defa anlamını çooook geride arıyor…)
Ne demek oluyor bütün bunlar?
"İktidar, çok uzun bir zamandır yanlış içinde, hata üstüne hata yapıyor, "ayarsız" davranıyor" demek oluyor.
Buz gibi ikrar.
E madem öyle; o hatalar yapılırken, yanlışa batılırken, bütün kantarların ayarları bir bir bozulurken neredeydiniz?
"Yanlış" diyemediğiniz "yanlış"lardan dönülmesini alkışlamak nasıl zavallı bir hale düşmektir?
YENİ VİZYON… ESKİ MİSYON…
Demirören''e, Doğan Medya''yı satın alsın ve buradan iktidarı üzmeyecek yayınlar yapsın diye, çiftçi dayanışmasını esas alan "Memleket Sandıkları"nın devamı olarak kurulan Ziraat Bankası''ndan yüklü miktarda kredi verilirken, Kemerköy''deki golf sahasının da bulunduğu yeşil alan "teminat" sayılmıştı.
Alan imara kapalıydı.
Kredi borcu ödenmeyince; açıldı!
Haliyle konu yargıya taşındı.
İstanbul 4. İdare Mahkemesi''nin "yürütmeyi durdurma" kararı, dün, iş makinalarının, yüzlerce polis eşliğinde yeşil alana daldığı dakikalarda çıktı.
Mahkeme kararına rağmen, iş makinaları alandan çıkmadı.
Emniyet görevlileri, müdahalelerinde, iş makinalarını değil hukuksuz duruma tepki gösteren vatandaşları hedef aldı.
Ve bütün bunlar, AK Parti iktidarının, "Gelin, Türkiye Yüzyılını yeni bir milli mutabakat zemini haline dönüştürelim. Gelin, Türkiye Yüzyılında demokrasimizi, katılımcı demokratik bir Cumhuriyet kimliğiyle taçlandıralım. Gelin, Türkiye Yüzyılı''nda erdem ve adalet devletini zirveye çıkartalım" diye, güya yeni vizyonlarını ilan etmelerinden sadece 2 gün sonra yaşandı.
Hiç değilse, kağıt üzerinde demokratlığın, kağıt üzerinde tahammülün, kağıt üzerinde milli iradeye saygının mürekkebi kurusaydı.
Pek ironik oldu; bu son doğa, sınır, hukuk tanımazlığın zamanlaması!
SORU-YORUM
Sırf meraktan soruyorum:
TOGG coşkusunun tek kaynağı, "yerli ve milli teknoloji" hamlesi gururuyla alakalıysa, Türkiye''de televizyon, buzdolabı, derin dondurucu, fırın, klima, bilgisayar, akıllı telefon da ilk defa bir Türk şirketi/markasınca üretildiğinde benzer bir bayram havası estirilmiş, o şirket/marka, alanının adeta "bayrak taşıyıcısı(!)"na dönüştürülmüş ve en azından medyada, her türlü rekabet ilkesinden muaf tutularak kayıtsız, şartsız desteklenmiş miydi acaba?