Diren, Cem Aziz Çakmak
Ülke olarak ne güzel beceriyoruz bazı şeyler hiç yaşanmamış gibi yaşamayı! 5 yıl ‘Silivri’yle yatıp kalktıktan sonra mesela, üzerine en çok çene çalanlar dahil hiç soruyor mu; ne oldu? Zulmün mağdurlarına ne oldu? Zalimlerine ne oldu? Ordumuz komutansız bırakıldı, istihbarat ağımız kevgire çevrildi, devlet sırlarımız ifşa edildi, ölüme tahliyeler gördük, mezarda beraatlar; ve bitti mi yani? “Sonra”ya hiç mi iz bırakmadı!
Böyle olduğuna inananlar var belli. Yoksa illa çığlığa dönerdi, ancak bir inilti gibi duyabildiğimiz “Diren Cem Aziz Çakmak” sesi...
DKK Harekat Başkan Yardımcısıyken tutuklanmıştı Çakmak. Silivri kanser etti. “Tutuklu” başladı tedavisi. Kızını “tutuklu” evlendirdi; öyle ağlamıştı ki Tuğçe, her şeyden bihaber nikâh memuru “zorla evlendiriyorlar” sanmıştı genç kızı.
Sonra işte...
Doktorları isyan etti; infazı ertelenerek tahliye edildi. Esaretini binlerce sahtelik, bunları belgeleyen onlarca raporun değil de 3.5 santimlik tümörün bitirmiş olmasını sindiremedi... Erimişti.
Beraat... Torun Cem Poyraz... Şahane(!) kemoterapi sonuçları... Yaralı bir asker, yaralı bir babaya şifa olmadı; birkaç gün önce yoğun bakıma kaldırıldı. Mahkeme Heyetine “Yargılanacaksınız. O zamana kadar ölmek yok” demişti savunmasında. Umudum; bakmayın “paralel”bir hukuksuzlukla Silivri’ye atıldıklarına; “kumpasçılar” hakkında asrın iftirasından dolayı bir tek suçlama olmamasında!
Diren Cem Aziz Çakmak; Murat Özenalplere, Ali Tatarlara verebileceğin bir “müjden” yok ki daha!