Dinlenme sorunu!
“Dinlenmek istemiyorsanız konuşmayın” anlamına gelen sözleri en yüksek seviyedeki yönetici söyledi. Kulaklarımıza inanamadık. Sonra Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi yasaya aykırı biçimde kendisinin dinlendiği iddiasıyla yetkili mercileri harekete geçmeye davet etti. ’Bu kadar da olmaz’dedik. Sonra Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, dinlendiğimden “Hiç şüphe etmiyorum” demiş. İyiden iyiye şaşırdık.
Bu durum şu veya bu biçimde Türkiye’de herkesin ve her kesimin dinlenebilir olduğunu göstermektedir. Bunun doğal sonucu olarak ülkede hiçbir gizli, saklı ve mahrem sır kalmamış gibidir. Ülkenin en stratejik kuruluşlarının başında bulunan kimselerin dahi dinlendiği ya da dinlenme kaygısı taşıdığı bir yerde ciddi bir güvenlik sorunu var demektir. Nitekim bir süreden bu yana Genelkurmay Başkanlığından sızan ya da sızdırıldığı söylenen “andıçlar” , “günlükler” ya da diğer gizli bilgiler durumun vahametini göstermeye yetmektedir.
Türkiye’ye karşı yabancı servislerin psikolojik operasyon aracı olarak faaliyet gösteren bir yayın organının Dağlıca Baskınının hemen ardından “Genelkurmay açıklamazsa biz açıklayacağız!” tehdidinde bulunması ve ardından da İsrail yapımı uçağın çektiği görüntüleri yayınlaması ciddi bir tehdittir. Yetkililerin bunun üzerinde durmamaları ve kamuoyuna bu yayın organın görüntüleri Heron aracından aynı andan nasıl aldığını açıklamamaları da ilginçtir.
Milli güvenlik sorunu!
Dinlenme konusundaki söylentilerin ne kadarının gerçek olduğu konusunda herkesin kafası karışıktır. Ancak unutmamak gerekir ki bir atasözü ’şuyuu vukuundan beter’ yani söylentisi olmasından daha kötüdür, der. Bu bağlamda dinlenmekten daha kötüsü dinlenmek kaygısı taşımaktır. Bu kaygıdan da hiç kimsenin muaf olmadığı anlaşılmaktadır. Devletin tepesinden sıradan vatandaşa herkes bir dinlenme kaygısı taşıyor. Türkiye’de artık bu ’dinlenmek/izlenmek/görüntülenmek’sorununun bir milli güvenlik sorunu haline geldiği ortaya çıkmış bulunmaktadır. Vatandaşın büyük bir kısmı dinlenme kaygısı taşıyorsa yetkililerin görevi, bu kaygıyı ortadan kaldıracak güvenceyi vermek olmalıdır.
Türkiye iç dinlemelere yoğunlaştığı için dış yabancı servislerin dinlemelerini gözden kaçırmaktadır. Emekli Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın görev başındayken dinlenmiş olduğu kanaatini taşıdığını söylemesi, bu bakımdan önemlidir. Eğer dinlenme olgusu ilgililerin söylediği gibi ise bu durum, ülkede bir ’Milli Güvenlik Sorunu’ olduğunu gösterir.
Kuşkusuz bu sorun bir süre önce telekomünikasyon alanında gerçekleştirilen bazı özelleştirmeleri dikkatle irdelemeyi gerektirir. Bilindiği gibi Telsim adlı GSM şirketi, Yunanistan’da ABD adına casusluk yaptığı iddialarıyla hakkında dava açılan Vodafon şirketine satılmıştı. Vodafon şirketi Telsim’i satın aldığında, hakkında ABD adına Yunanistan’da casusluk yaptığı iddiasıyla açılan dava sürüyordu. Bu şirketlerin bilgi sızdırmayla ilgilerinin olup olmamasından daha çok böyle bir imkânın var olması kaygı vericidir.
Türkiye, bu bağlamda inanılmaz ölçüde uluslararası servislerin yönlendirme ve operasyonlarına açık bir ülke haline gelmiştir. İstihbarat bakımından Türkiye, tam bir açık devlete dönüşmüştür. Türkiye, iç ve dış servislerin yasal ya da değil herkesi dinleyebildiği bir ülkedir.
Türkiye, sırlarına sızılmasına ve dinlenmelere karşı zaman geçmeden bilgi-iletişim sistemini yeniden yapılandırmalıdır. İktidar, halkı yasa dışı dinlemeye karşı korumayı öğrenmelidir. Devletin varlığı ve güvenliğiyle rejimin geleceği buna bağlıdır.