Dinle, inançla savaş olmaz
Türkiye’yi kutuplaştırmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Dinî millî, ahlakî ve insanî değerleri bir bütün olarak ele almayan herkes, bu kötülüğe alet oluyor demektir. Herkesin olan değerleri, belirli bir kesimin mülkü haline getirmek ise yanlışların en büyüğüdür. Değerler üzerinde tekel olmaz.
Türkiye, onlarca yıldır başörtüsünü sorun olmaktan çıkaramamıştır. Bu ülkede birisi çıkıp da ‘önemli olan başın nasıl bağlandığı değil, başın nereye bağlı olduğudur’ diyemedi. Başı, bir zamanların İngiliz Muhibbi Cemiyeti üyeleri gibi İngiltere’ye ya da bugün olduğu gibi ABD’ye bağlı olan bir kişinin başının, açık ya da kapalı olmasının ne önemi vardır?
Kahir çoğunluk itibarıyla bu ülkede insanlar inançlıdır. İnananların büyük çoğunluğu da Müslüman’dır. Müslümanlık bu dine inanan herkesin dinidir, peygamber herkesin peygamberidir. Kur’an herkesin kitabıdır. Türklük de öyledir. Atatürk, herkesin milli değeridir ve herkese aittir. Osmanlı da öyle Türkiye Cumhuriyeti de...
Bugün Türkiye’de iki ana akım vardır bunlardan birisi “Türk milleti” derken, bir diğeri de “Müslümanım” derken sıkıntı çekmektedir. Bu iki kesimden birisi devletle bir diğeri ise milletin değerleriyle kavgalı bir görüntü sergilemektedir. Birisi tarihle diğeri milletle kavgalıdır. Birisi Abdülhamitçi diğeri Atatürkçüdür. Her iki tutum da yanlıştır, hem de yanlış oğlu yanlıştır.
Din de devlet de Atatürk de Abdülhamit de millet de tarih de bu coğrafya üzerinde yaşayan herkesindir. Herkesin olan değerlerin bir kısmına bir kesimin, diğer bir kısmına ise diğer kesimin sahiplik etmesi anlaşılır gibi değildir.
Milliyetini, tarihini ve atalarını tanımayanlarla dinini, peygamberini, Kur’an’ını tanımayan her iki grupta da bir şeyler eksiktir. “Türküm” derken sıkıntı çekmeyenlerin “Müslümanım” derken de sıkıntı çekmemesi gerekir. “Müslümanım” derken sıkıntı çekmeyenlerin “Türküm” derken de sıkıntı çekmemesi gerekir.
Elbette ayrı din, mezhep ya da etnisitelerin aidiyet duyduklarıyla amel etmeleri de son derece normaldir. Bu ülkede Müslüman olmayan küçük grupların varlığı, Müslümanların kendi kutsal kitabını, peygamberini ya da değerlerini öğrenmesine engel değildir. Herkes kendisi için, inanç herkes içindir.
Bir insanın dilini, dinini, peygamberini, kitabını bilmesinden, öğrenmesinden daha doğal bir şey olabilir mi? Kitabını, peygamberini, inancını bilen insandan zarar gelir mi? Kulaktan dolma edinilen inancın, bilerek ve anlayarak, inanmayla değiştirilmesinin neresi yanlıştır?
İnancından dolayı sınırlandırılan ya da engellenen insanların olduğu yerde demokrasiden ve özgürlükten bahsedilemez. Herkesin inancı saygındır. İnsanların nasıl inanması gerektiğini belirlemek, siyasetin işi değildir. Siyasetin görevi, insanların inançlarını özgürce öğrenmelerinin önünü açmaktır.
Ticaret, kız meslek, endüstri meslek, spor okulu vb. ne ise imam hatip okulları da odur. Hepsi cumhuriyetin okullarıdır ve bu ülkenin çocukları bu okullara eğitim almak için gitmektedir. Hakeza başı açık ya da örtülü olan çocuklar da bu ülkeye aittir.
Başı örtülü diye bir çocuğun okuma hakkı elinden alınabilir mi? Bunu hangi vicdan ya da ahlak anlayışı kabul edebilir?
İmam hatip okullarını hedef almanın, onların orta kısımlarını kapatmak için bütün eğitim sisteminin canına okumanın mantığı var mıdır?
İmam hatiplere uygulanan ambargonun kalkması, Kur’an dersleri ve peygamberimizin hayatının okullardaki müfredatlara girmesi, neye inandığını bilen nesillerin yetişmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Bu durum inanç hortumcularının, şarlatanların ve hurafeyi din diye pazarlayanların sonunu getirecektir. Kimsenin dinini öğrenen nesillerden korkmasına gerek yoktur. Aksine; hurafeyi ve Batı’nın batılını din diye yutturanlar, dinî yönden bilinçli nesillerden korkmalıdır.