Dink, milliyetçilerin direnmesini engellemek için mi öldürüldü?

Ümraniye Soruşturması gibi Hrant Dink’in öldürülmesi de, Kürt açılımı ve benzeri girişimlere karşı direnç gösterecek milli güçleri etkisizleştirmek için kara propaganda malzemesi olarak kullanıldı


İçinde Orgeneral Hurşit Tolon’dan yazar İlhan Selçuk’a kadar pek çok ismin bulunduğu Ergenekon operasyonunun niçin başlatıldığı artık daha açık görülüyor. Yeni Şafak Gazetesinin pazar günkü sayısında Prof. Mithat Sancar ile görüşen Murat Aksoy, bu yönde ilginç ayrıntılar veriyor. Prof. Sancar; Ergenekon davası ile kürt açılımı denilen son gelişmeler arasında bir bağ olduğunu belirtip şunları söylüyor: ‘Ergenekon davası, Kürt sorununda çözümün yolunu açmıştır. Bugün çözümü bu kadar somut konuşabiliyorsak, bu yönde devlet içinde ciddi hazırlıklar yapılıyorsa, büyük ölçüde bu dava sayesindedir.’
Prof. Sancar, bununla da kalmıyor ve Ak Parti’nin Kürt açılımının tamamlanması için bir şans olduğunun altını çiziyor.


5 Kasım’ın yansımaları
Bizim eskiden beri vurguladığımız bir gerçeği nihayet liberaller de dolaylı yoldan itiraf ediyorlar. Biz; Ergenekon davasının özünün hukuki değil siyasi olduğunu belirtiyorduk. Hükümet; bir takım sabıkalı tiplerin yanına ABD’ye, AB’ye, AKP’ye karşı muhalefet yapan isimleri koyarak onları darbeci-çeteci diye yargılatacak ve dikensiz gül bahçesi yaratacaktı. Bunun kararı da 5 Kasım 2007’de Washington’da Başbakan Erdoğan’ın dönemin ABD Lideri Bush ile yaptığı gizli toplantıda alınmıştı. O toplantıdan sonra Başbakan Erdoğan ‘Terörist kamplarının dağıtılmasında, liderlerinin yakalanmasında ve lojistik desteğin engellenmesinde yapılabilecekleri konuşma fırsatımız oldu. Sorumluluk mevkisinde olanların diplomatik, siyasi, askeri olarak müşterek çalışması önemli. Temenni ediyorum ki, bu çalışmalar meyvesini verecek. Çünkü, Irak’ın istikrarı bunu gerektiriyor’ demişti.
Hatırlayınız; Bush da ilk kez PKK’yı terörist ve ABD’nin düşmanı olarak göstermiş ve yapılan işbirliğini belli etmişti. Cumhurbaşkanı Gül de zaten büyük bir şevkle bu yönde girişimlerde bulunuyor...


Ordu ne tarafta?
Öyle anlaşılıyor ki, Kürt açılımı adı verilen yeni süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri de hükümetin izlediği politikanın yanında durmaktadır. Önceki genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt’ın hükümete karşı sivri çıkışlar yaptıktan sonra suskunlaşması da adımların daha o dönemde planlandığını gösteriyor. Şimdiki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da 14 Nisan’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada şöyle demişti: ‘Terörle mücadele, sadece terörist odaklı olarak görülmemelidir. Terörle mücadele, devlet tarafından topyekun şekilde, milli gücün bütün unsurları kullanılarak, koordineli ve etkin bir şekilde yürütülmelidir.’
Başbuğ, aynı konuşmasında Türkiye’nin Irak yönetimi ve ABD ile birlikte çalıştığını da vurgulamıştı. Konunun siyasi ayağının oluşturulması sürecinde Türkiye’de yeni bir kimlik yaratılmamasını isteyen Org. Başbuğ, şu uyarılarda bulunmuştu: ‘Bireysel özgürlüklerin sınırının, azınlık ve grup hakları ile kesişmesine, yeni azınlıklar ve üst-kimlikler yaratılmasına izin veremeyiz. Tarihsel hafızamız, ulusumuzun mutlu ve müreffeh geleceği ve anayasal düzenimizin korunması bunu gerektirmektedir. İkincil kültürel kimliklerin anayasal ve yasal çerçevede tanınması - ki bu grup hakkı tanınması - anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ulus-devlet ve üniter-devlet yapısı içinde bu mümkün değildir. ’
Devletin, yurttaşını mutlu etmesi için her türlü adımı atmasını desteklediklerini belirten TSK Başkomutanı’nın;Kürt açılımı konusundaki çekincesi; uygulamada ne ölçüde etkili olacaktır? Onu zaman gösterecektir.
Benim özel sorum ise şudur:
Kürt açılımı yapmak için bazı yurtseverleri, milliyetçileri Ergenekon kapsamında etkisizleştirme sürecinin yan kolları da var mıdır? Mesela Hrant Dink; milliyetçileri kamuoyu gözünde kötü gösterip de Kürt açılımına direnmelerini engellemek için mi öldürtüldü?
* Rıza Zelyut / Güneş


Dink’in ölümüyle Türk bayrağı ırkçı sembol, onu hedef alan etnikçi ve azınlıkçılarsa demokrasi havarisi gibi sunulmuştu. Kitlesel bir öfkenin hedefi yapılan milliyetçilerin hareket alanı kısıtlanmıştı.


++++++


KEL GÖRÜNDÜ
Yumurtlama mevsimi
‘30 Ağustos yaklaşırken’ başlıklı “bakla kaçırmalar” erken başladı. Demek ki liberaller yumurtlama sezonunu açtı. Bakın Eser Karakaş nihai hedefin ordu-millet bağlantısını kesmek olduğunu nasıl anlatmış:
“Komutanlar mutlaka ve mutlaka 30 Ağustos törenlerinde tonlarını düşürmeli. Siyasi otorite de bu konuda askeriyeyi uyarmalıdır. Basın da bu konuşmaları manşetlere taşımamalı, televizyon ekranlarından naklen vermemelidir. Nihai hedef, vatandaşların yüzde 99.99’unun Genelkurmay Başkanı’nın adını bilmediği bir Türkiye’dir.”


++++++


Yeni demokrasi tipi : Korsanlık ve şantaj
Bakınız geçen yıl Ergun Özbudun’a hazırlattırılan Anayasa taslağında HSYK’nın şekli nasıl tasarlanıyor: “Bu Kurul, on yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurul’un tabii üyesidir. TBMM, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar arasından üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile beş asıl ve bir yedek üye seçer...”
İktidar partisine bağlı 6 kişinin kafadan 17 kişilik HSYK’ya girmesi tasarlanıyor. Bağımsız yargının kalan bağımsızlığı sizlere ömür...
Bir unsuru daha keşfettik; devletin güçlü bir gizli dinleme teşkilatı gibi güçlü bir gizli kamera ekibi de var... HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’u Ergenekon sanığı ile görüntüleyen ekip, fotoğrafı arşivlemiş, zamanı gelince iki yandaş gazeteye servis yapıvermişti... Ertosun şöyle diyordu: “... Devlette görev alan bazı kişiler ne yazık ki yüksek hâkimleri izleyip gizlice fotoğraflarını çekiyor ve bunları da servis ediyor...”
Hiçbir resmi yanıt gelmedi. Demek ki hükümet bu tür korsanlık ve şantajı artık olağan görüyor...
* Melih Aşık / Milliyet


++++++


Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da...
“Kürt açılımı” konusunda zihni bulanık olmayan tek kişi Emre kod adlı komiser yazarmış. Öyle diyor eski gerilla Cengiz Çandar. Emre’nin “konu aktörün kim olacağı” saptamasını referans alıp yine “cesaret” telkin ediyor iktidara: “Büyük İskender’in “Gordion Düğümü”nü çözmesine benzer bir atılım gerekli hale geliyor. “Açılım”dan ziyade “atılım”... Devlet adamlığı ve siyaset cesaret ister...”
Böyle bir benzetmeyi Çandar’dan başkası yapamazdı. Devletten öküz arabasını sütuna bağlayan sarmaşıkları ayırmak yerine kılıçla kesip atmayı tercih eden Büyük İskender tavrı bekleyen Çandar, madem mitolojiden feyiz alıyor, İskender’in erken ölümünün düğümü çözme sabrı gösterememesinin akıbeti sayıldığını neden hatırlatmıyor?
Hoca’nın dediği gibi kazanın doğurduğuna inanıp, öldüğüne mi inanmıyor, yoksa milletin kulağına kar suyu kaçırmamaya mı çalışıyor?


++++++


Aynı kuyuya düşmüş gibiler
Hürriyet İmralı canisinin övgüsüne mazhar olduğunu önceki gün manşetinden duyurdu. “Bebek katili” ile aynı çizgide buluşmak günah geliyor insana. Büyük bir utanç gibi. Böyle bir gaflet hatta ihanet anında suçüstü olsanız, yerin dibine sokasınız gelir kendinizi...
Bünyesindeki seçmece kalemşorlerden Sıhhıye orduevinin bombalanması olayının itirafçısı Hasan Cemal’in Kandil ulaklığına, Ertuğrul Özkök’ün İmralı postacılığına, eski gerilla Cengiz Çandar’ın açılımcıbaşılığa soyunduğu Doğan Grubu’nun amiral gemisi Hürriyet bırakın utanıp sıkılmayı, teröristbaşı ile nasıl bir uyum yakaladıklarını gerinerek aktarıyor: “Ertuğrul Özkök benim hakkımda daha önceleri terörist, terörbaşı benzeri kavramlar kullandığını ama bugün bunun doğru olmadığını belirtmiş. Evet ben de eski ben değilim. Hürriyet Gazetesi de eski Hürriyet değildir. Devlet de eski devlet olamayacak.. ”
Muhataplığı sürdürmek için yemeden içmeden “mesaj alınmıştır” teyidini yayımlıyorlar Özkök: “Herkes değişiyorsa, herkes samimi olmalı, cesur olmalı. Eğer siyasiler şu veya bu nedenle, oy korkusu veya şahsi korkudan bu sorunu çözecek cesareti gösteremiyorsa, artık halk, aydınlar, sivil toplum örgütleri ayağa kalkmalı. ”
Bu satırlar Özkök’ün hangi kimliğinin mahsulü sizce? Gazeteci mi? İşadamı mı?
Kendisi “işadamı gibi düşünmesi gereken bir CEO” biliyorsunuz. Ki “Gazeteci nasıl işadamı gibi düşünebilir?” sorusuna cevap niteliğindeki icraatlarıyla bu alanda basın tarihine geçmiş biridir aynı zamanda. (Bkz.“Doğan Holding İcra Kurulu üyesi olarak işadamı kimliğiyle Güneş Taner’den teşvik istediği” görüşmeler...)
Doğan Grubu ile Erdoğan arasındaki gerilim anında “röportaj” bahanesiyle araya girip, ‘Fenerbahçesine, kravatına, oturuşuna, gülüşüne methiye dizisi “ yazması da, ilginçtir, İddia ihalesi ve rafineri krizi arifesine denk gelmişti. Tesadüfler peşini bırakmıyor olmalı ki bu kez de ‘bebek katili ile aynı çizgide buluşması’ holdingin Kuzey Irak’ta petrol aramak için 80 milyon dolarlık yatırıma soyunduğu haberlerinin hemen ertesinde gerçekleşti.
Birkaç gün önce Behiç Kılıç’ın yazdığı gibi “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmiyor” olabilir mi?
Eğer öyleyse bu kez “gıdaklayan” sadece meslek ilkeleri değil, insanlık onuru ve vicdan da...
Özkök diyor ki “Hayat sadece bu mücadeleden, bu fedakárlıklardan, bu hoyratlıklardan mı ibaret?”
Ünlü neo-con Daniel Pipes’ın “Ilımlı Müslüman mısınız?” testinde şöyle bir soru vardı: “Sivil düşmanlarını öldürmek için kendilerinden vazgeçen/can verenleri kınar mısınız?”
Ortadoğu’daki direnişçileri kastediyordu, ama özde varılan nokta potansiyel sömürge coğrafyalarında yaratılmak istenen toplum yapısını ele veriyordu. İşgal altındasın, hergün üzerine bomba yağıyor ve sana kendinden vazgeçip geçmeyeceğini soruyorlar. Sürüklenmek istenen asıl çıkmaz, kendini mi, milletini, devletini mi yaşatmak istersin? Özkök bu çıkmaza düşmemiş gibi geldi bana. Varsın Türkiye Türkler’e bırakılmasın, o yeni bir küresel rekabet yöntemi olarak teröristlerle masaya oturup, kendini ve holdingini yaşatmayı seçmiş bile sanki... Aynı petrol kuyusundan beslenince böyle mi oluyor?


++++++

MİNİ YORUM
En makbul hareket

Parmaklarını, dizlerini karnına doğru çekip cenin vaziyeti almış jimnastikçi pozisyonuna getirirsen metalci, dışa doğru uzatıp uluyan kurt başına benzetirsen ülkücü, işaret parmağını uzatırsan aktivist alperen veya hilafetçi, serçe olanı uzatırsan Anadolu rockçı, gösterildiği iddia edilen orta parmağın yanına işareti koyarsan kapalı vaziyette yemine durmuş izci, açıksa PKK sempatizalığına kadar uzanan ucu açık zaferci olursun. Hepimizin bildiği ve tekerleme eşliğinde icra edilen başka parmak hareketleri de var. Ama makbul olan bir tane, alnın sultanın diz kapağına teğet vaziyette, sultanın eteklerine yapışmış olan. Ötesi ağzınla kuş tutsan kar etmez...

Yazarın Diğer Yazıları