Dikkat! Cephe hattı genişliyor
Dünyada her şeyin birbiriyle yakından ilintili ve bağımlı olduğu bir konjonktürde ben ne istersem yaparım, hiçbir şeyi kimseyi devleti takmam anlayışıyla doğru bir karara ulaşmak mümkün değil.
Türkiye'nin gündemine oturmuş Fırat'ın doğusuna yönelik muhtemel operasyon konusunda da aynı şey geçerli. Medyada yer alan tabiri yerindeyse karar alıcılara gaz veren haber ve yorumların doğru olmadığını düşünüyorum. Son yazımızda da söyledik; UTK testinden geçmesi lazım, harp prensiplerini mutlaka dikkate alacaksınız, birkaç gün içinde operasyon başlayacak deyip "sürpriz ve baskın etkisinin operasyonun başarısının vazgeçilmez olduğunu" unutmayacaksınız.
Sn. Tuğg. (E) Erol Uğur bir hatırlatmayla bu konunun önemine dikkat çekiyor. Clausewitz'in "Siyaseti yönetenler harbin mahiyeti hakkında doğru bilgilere sahip olmalıdırlar" sözüne karşılık Erich Ludendorff ise "Artık bu da yetmiyor. Halk da bu bilgilere sahip olmalıdır" dediğini hatırlatıyor.
Ludendorff Savaş Yönetimi ve Siyaset kitabında bu konuda şu örneği veriyor: 1. Dünya Savaşı Batı Cephesi, Temmuz 1918, "Alman Ordusu (OHL) taarruz etmeye kararlıydı. OHL çift taraflı stratejik taarruza karar verdi. Yapılan bu taarruz başarısız oldu. Başarısızlık yeterli kuvvet kullanmamaktan kaynaklanmıyordu. Ordu'nun ve Yurtiçi'nin inanılmaz gevezelikleri yüzünden düşman harekâtın maksadını öğrenerek karşı tedbirler almıştı. OHL, birliklerin baskın tesirine inanmadıklarını bilseydi bu taarruza izin vermezdi."
Askerî ve ilgili kurumları karar sürecinden çıkarırsanız siyasi karar alıcılar askerî operasyona ait gerekli ve doğru bilgileri nasıl alacak, alternatifleri kimlerle tartışıp nihai karara ulaşabilecek?
Her ne kadar Suriye'de alçak yoğunluklu mini dünya savaşı yaşanıyor olsa da Türkiye'nin Suriye'deki operasyonlarını bir savaş olarak görmüyorum. Türkiye terörle mücadele operasyonu yapıyor. En az 3 yıldır da Fırat'ın doğusunda operasyon yapılması gerektiğini söylüyorum. Ama Amerikan istihbarat raporları, düşünce kuruluşlarının analizleri 2019'da Suriye'de devletler arası savaşın daha belirgin ve şiddetli hale geleceğine işaret ediyor.
İşte Suriye'de terörle mücadele diye başlayacak bir operasyonun sizi nasıl bir yere götürebileceğine ilişkin bir durum. Ama bu konu medyada ya da sivil askeri yetkililerin yorum ve değerlendirmelerinde yok. Öyleyse biz uyarmayalım da ne yapalım!
Diğer bir konu da terörle mücadele cephe hattı ki hattın sonrası Suriye'deki savaş. Türkiye meşru ve haklı bir şekilde Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı (FK) harekâtıyla, Ocak 2018'de Zeytin Dalı harekâtıyla, Ekim 2017'den buyana da İdlib'deki harekâtıyla o bölgelerde belli ölçüde kontrol sağlandı.
Belli ölçüde diyorum çünkü son aylarda ve özellikle Fırat'ın doğusuna harekât gündeme gelmesiyle birlikte bu bölgelerde kontrolün zayıfladığı emaresi veren artan sayıda saldırılar yaşanmaya başlandı. İdlib'de bir mutabakat olsa da tam oluşmayan tampon bölge ve civarında çatışmalar artmaya başladı. Suriye ordusunun operasyonu artık daha yüksek olasılık.
Evet, bu harekâtlarla Fırat'ın batısında değişik derinliklerde kontrol ele geçirilip sınırlarımıza yönelen terör tehdidi belli ölçüde azaltılmış olsa da Fırat'ın batısı terörle mücadelede cephe hattı niteliğini muhafaza ediyor.
Şimdi buna Fırat'ın doğusu da ekleniyor. Böylece 911 km.lik Suriye sınırı tamamen cephe hattına dönüşüyor. 2002'de söylense inanılmayacak durumu 2018'de yaşıyoruz. Bu da yönetenlerin aldığı kararların kalitesi ve doğruluğunu(!) gösterir.
İşte siz Fırat'ın doğusuna birkaç güne kadar operasyon başlayacak derseniz, medyaya bu harekâtta ÖSO esas güç olacak sızdırması yaptırarak FK bölgesi ve Afrin'den ÖSO güçlerini çekmenizi önleyecek veya sizi o bölgelerde meşgul edecek saldırıların yapılmasına, PKK/YPG'nin ABD'nin yanında Rusya, Şam yönetimi, İran'la ittifak oluşturma gayretlerine fırsat verisiniz.
Patlamaya hazır İdlib'i, El Kaide'nin 400 kadar elemanını İdlib'e gönderdiğini, Suriye ordusunun bir operasyonla ilk etapta HTŞ-Nusra ve diğer grupları Halep-Lazkiye kara yolunun kuzeyine yani sınırımızın dibine yığacağını hiç saymıyorum bile. Türkiye'nin Suriye'de operasyon yapmasını istemeyen malum aktörlerin terör örgütlerini Türkiye içinde saldırı için yeniden talimatlandıracakları ayrı bir gerçek.
Bütün bunlar Fırat'ın doğusuna müdahale etmeyelim anlamına gelmiyor. Ama medyada köpürtüldüğü gibi iç siyaset odaklı olduğu izlenimi veren yöntemle değil.
911 km. cephe hattı kabul edilebilir değil. Cephe hattını genişletmeyecek, acilen belirlenecek Suriye genel siyaseti içine yerleştirilmiş siyasi, istihbari, ekonomik, askerî stratejiler halen mümkün.
Türkiye'de değişen anayasayla birlikte oluşan yeni rejimde kurumsal karar sürecinin de ortadan kaldırıldığını ve tek noktadan gelen talimatlara bağlı bir yönetim anlayışının hayata geçtiğini görüyoruz. Doğrudan kendisiyle ilgili konulardaki karar süreçlerinde bile TSK'nın varlığını hissedemiyoruz, göremiyoruz.
"Savaş, generallere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir" sözünü herkes duymuştur. Ama Türkiye bugün öyle bir duruma geldi ki, askerî vesayeti kaldıracağız söylemiyle asker kendi alanında söz söyleyemez hale geldi. Dolayısıyla bu söz Türkiye için şu hale geldi; "Savaş siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir."