Devletin zirvesi de patladı!..

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD dönüşü gazetecilere uçakta konuşmuş. Ama ne konuşma!..
Uludere olayı çerçevesinde, AKP iktidarında etnik bölünmeye kafa yorarken en usturuplu deyimiyle “devlet işleyişinde” daha da derin bir bölünme ile karşı karşıya kaldığımızı gördük. Bence bu bölünme yalnızca devlet hattı ile sınırlı kalmıyor. AKP’nin ilk kurulduğundan beri derinden ve gizli gizli devam eden Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül kapışmasının da artık patladığını ortaya koyuyor.
Adına siz ne derseniz deyin!..
İster “Başkanlık kavgası” ister “Cumhurbaşkanlığı kavgası” . İki liderin de TV ve gazetelerden vereceği gülücüklü pozlara da bundan sonra inanmayın. Çünkü; Gül, Erdoğan ile arasındaki son köprüyü de attı...
Abdullah Gül’ün ABD dönüşünde gazetecilere uçakta verdiği her satırı çok ince hesaplanmış söyleşinin tahliline geçmeden önce bir-iki hususa değinelim.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün meşhur “Kürt açılımı” öncesinde 10 Mart 2009’da “güzel şeyler olacak” diyerek attığı işaret fişeği hiç aklımızdan çıkmaz. Fakat onun daha öncesini de iyi bilmek gerekir. Abdullah Gül’ün Milli Görüş Hareketi içinde başlattığı “yenilikçi hareketin” en önemli destekçileri Kürt kökenli isimlerdi. Abdullah Gül, tüm siyasi hayatı boyunca Avrupa Parlamentosu ile çok yakın ilişkiler kurmuş, Türkiye’deki Kürtçülük hareketini destekleyen Avrupalı Parlamenterlerle sıkı fıkı olmuş ve onların tüm istek ve mesajlarını Ankara’da çeşitli mahfillere taşımış biridir. Hatta o kadar ki; yurt dışında kaçak yaşayan eski HADEP’li, DEP’li vs.. isimli partilerin temsilcileri ile Avrupa’nın çeşitli kulislerinde görüşen bir siyasetçiydi.
Sakın ha! Yanlış anlaşılmasın. Bu satırları Abdullah Gül’ü suçlamak için değil, onun siyasi profilini(!) daha iyi ortaya koyabilmek adına yazıyorum.
10 Mart 2009’dan biraz öncesine de kısaca bir göz atmakta fayda var.
“AB’ye uyum tahliyesi...
Ana dilde yayının ardından Türkiye AB yolunda önemli bir adım daha attı. DEP’li 4 eski milletvekili Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle tahliye oldu.
Türkiye’nin AB yolu üzerindeki büyük engellerden ikisi dün birkaç saat arayla ortadan kalktı. İlk kez resmi bir kanaldan Kürtçe yayın yapıldı, birkaç saat sonra tam 9.5 yıldır Ulucanlar Cezaevi’nde yatan 4 eski DEP’li milletvekili; Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan tahliye oldu.
Yargıtay hafta başında Zana ve arkadaşları hakkında yeniden yargılama sonucu verilen 15 yıl hapis cezasını usulden bozmuştu. Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi, eski DEP’lilerin tahliye talebini dün sürpriz şekilde ele alıp kararını verdi: Tahliye...”
9 Haziran 2004 tarihli bu haberleri hatırladınız mı?
“Ankara’da sürpriz görüşme... Zana ve arkadaşları Gül’e gitti...
Yargıtay’ın kararıyla cezaevinden tahliye edilen eski DEP’li milletvekilleri, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile görüştü. Leyla Zana’nın da aralarında bulunduğu DEP’lilerin, yarın yapılacak Diyarbakır mitingi ve siyasi nitelikteki açıklamalarından önce Gül’le görüşmesi dikkat çekti. Zana, Selim Sadak, Hatip Dicle ve Orhan Doğan, dün ” geçmiş olsun “ için gelen misafirleri kabul etti. Saat 16.10 sıralarında, Doğan’ın oğlunun kullandığı araçla evden ayrılan Zana ve arkadaşları, önce Dışişleri Konutu yerine, yakınında bulunan Başbakanlık Konutu’na girmek istedi. Kapıdaki polisin yol göstermesi üzerine Dışişleri Konutu’na geçen eski DEP’liler Gül’le 45 dakika görüştü.”
11 Haziran 2004 tarihli bu haberleri hatırladınız mı?..
Zanagillerin serbest bırakılmasında Abdullah Gül faktörü ve bunun bir “teşekkür ziyareti” olduğu günlerce Ankara’da konuşulmuştu.
Gelelim bugünün gündemindeki uçak muhabbetine!..
AKP içindeki Uludere ve özür kapışmasının ardından Gül ne diyor?
“Özür ne ki; ben burada özrün ötesinde bir şey söylüyorum...”
Abdullah Gül, hem İçişleri Bakanı’na hem de ona sahip çıkan Başbakan Tayyip Erdoğan’a giydiriyor.
Yani; Abdullah Gül, AKP içinde tavrını, Beşir Atalay ve Hüseyin Çelik’ten daha da kısacası Kürtçü kanattan yana koyuyor.
“Görev alanına girseydi, Uludere için Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirmekte tereddüt etmezdim” .
Abdullah Gül’ün bu sözleri bazı gazetelerde “yetkim olsaydı...” diye yansıtıldı.
Her neyse!..
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı olan Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri daha da yaralayıcı.
Yoksa, emrinde olan başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere komutanlar Cumhurbaşkanı’ndan bir şeyler mi saklıyorlar?..
Abdullah Gül merak ettiği bilgi ve belgeleri, Genelkurmay’dan istemesine rağmen alamadı mı?
Genelkurmay’ın kozmik odasına kadar girebilen güçlü bir zihniyeti(!) gerçeklere ulaşabilmek için kim ve nasıl engelleyebilir ki?
Yoksa bunun altında “DDK, TSK’yı da teftiş etsini” ima ederek başka bir tezgah mı var?
Başta söylediğim gibi; buna en safiyane niyetle “devlet işleyişinde derin çatlak” diyebiliyorum.
“Uludere konusunda üzüntümüzü tam yansıtamadık. Ben olayın 2. günü bir cami çıkışında açıkça söyledim. Böyle bir olay karşısında derin üzüntü ve acı duymamak mümkün değil. Sorun bunu tam yansıtamayışımız. Tabii ki bu olayı sadece olayın olduğu ilçe il değil bütün Türkiye konuşacak. İşin hukuki boyutunu mahkemeler yürütüyor. Mahkemeye bu konuyla ilgili tüm kayıtlar ulaşıyor mu, ulaşmıyor mu? Bu noktada sorun varsa o zaman dur demek lazım. Bildiğim, her türlü bilgi ve belge mahkemeye ulaşmış durumda. Karartma olmaması önemli. Tarihimizde çok olay karartılmıştır. Nitekim şimdi yeni yeni bazı dosyalar açılıyor.”
Başbakanın “susun” talimatına karşılık Cumhurbaşkanı “konuşun” emri veriyor. Şüpheli imalarla hem Adalet Bakanlığı’na hem de Genelkurmay’a bindiriyor.
“Savcı tüm şüpheleri ortadan kaldıracak şekilde olayın üzerine yürümeli. (BBP Genel Başkanı Mustafa Destici) Tehdit ediliyorsa açıklasın, bilelim. Genelkurmay’da bu işleri bilen kim varsa onları çağırdık. Bana da ulaşan iddialar tek tek araştırıldı. Bütün bunlar savcıya ulaştı. Hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde olayın soruşturulması lazım. BBP’den bana gelen bazı dosyalar vardı, onları inceledim. Savcı tüm şüpheleri ortadan kaldıracak şekilde olayın üzerine yürümeli.”
Konuyla ilgili Cuma günkü yazımı okuyanlar tartışmayı hatırlar. Kulislerde, Yazıcıoğlu’nun helikopter kazası ile ilgili Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım hakkında bazı iddialar ileri sürülüyor.
Binali Yıldırım, kim?
Tayyip Erdoğan’ın 2 numaralarından, sırdaşı ve hiç vazgeçemeyeceği isimlerden.
Son aylarda halkla ilişkiler çalışmalarını hızlandıran, Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik “şirinlik” faaliyetlerine hız veren Abdullah Gül, sizce bu en son diplomatça çıkışı ile neyi hedefliyor?
Bütün yayın organlarına dikkatlice baktım. AKP’nin TT Arena’daki büyük gösterisi, “muhalefete göz dağı” gibi yorumlanmış.
Allah aşkına!..
Türkiye’de göz dağı verilecek, gövde gösterisi yapmaya ihtiyaç duyulacak bir muhalefet partisi var mı?..
Tayyip Erdoğan, büyük gövde gösterisini çok yakından tanıdığı ve takip ettiği Abdullah Gül’e yaptı.
Şu anda 2014’de yapılacak gibi görünen Cumhurbaşkanlığı seçimi için siyasetin ve oy kavgasının eksenleri de gayet netleşti.
Çatlak, yalnızca AKP içinde sınırlı kalmıyor. Taraflar siyasi ikballeri için aldıkları uluslararası görevleriyle milleti, daha da büyük bir kamplaşmaya ve de bölünmeye sürüklediler.
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı’nın görev süresine bir an önce karar verse de...

Yazarın Diğer Yazıları