Devletin malı mı? Siyasetçinin malı mı?

Bu seçimde, medya, iktidar partisi ve muhalefet partileri ve halk, AKP’nin başarısızlık sınırını yüzde 40’ın altı olarak çizmişti. Bu çizgi Başbakan’ın dolaylı veya dolaysız, bu sınırı işaret etmesinden kaynaklandı. Başbakan, AKP oylarının Türkiye genelinde yüzde 40 sınırının altına düşeceğini hiç kabul etmedi. Yüzde 38.8 olarak gerçekleşince, bu defa aşırı tepkiden yanlış konuşmaya başladı.
Örneğin, Antalya seçimleri için, “Kabul edilebilir değil... Antalya’ya 28 kez geldim... Hepsinde bir açılış yaptım. Bu kadar hizmet karşılık bulamıyor” diyor.
Burada Başbakan’ın üç yanlışı var...
Bir... Bir Başbakan’ın işi, hizmet götürmektir. Bu hizmeti götürürken millet adına hareket ediyor. Milletin vermiş olduğu vergilerle, millet adına Meclis’in kararıyla bütçeye konulan ödeneklerle, Antalya’ya hizmet yapılıyorsa, bu hizmetin sahibi yine millettir... Millet bugün sayın Erdoğan’ı Başbakan olarak görevlendirdi, yarın başkasını görevlendirir. Hizmeti AKP finanse etmedi... Millet etti... Başbakanın “Bu kadar hizmet götürdük” demesi yanlıştır.
Seçim öncesi bir bakanın “AKP’li olmayan belediye, destek istemekte zorlanacak” şeklinde konuşması da, AKP iktidarının ve Başbakan’ın devlet kaynaklarını kendi partisinin imkânları, devlet malını da kendi partisinin malı şeklinde gördüğünü ispatlıyor.
Böyle bir anlayış bile tek başına, topluma bir partiyi iktidardan uzaklaştırmak yükümlülüğü getiriyor.
İki... Bir Başbakan’ın açılışını yapacağı yatırımlar, en az birkaç bin kişiye istihdam yaratacak veya döviz getirecek büyük yatırımlardır. Market açılışına katılan bir Başbakan, görevini ihmal ediyor olacaktır. Zira, market açılışına katılan Başbakan’ın ülke sorunlarına ayıracak zamanı kalmayacaktır.
Üç... Başbakan, seçim ayında devletin uçağını, arabalarını ve imkânlarını kullanarak, seçim propagandası ve mitingler yaptı. Açılışları bu araçları kullanmak için bir araç yaptı.
Sendikalarda, sendikanın imkânları üstüne yatanlara “Sendika ağası” denilir... Siyasette de devletin imkânları üstüne yatan siyasetçilere “Siyaset ağası” denilir.
Başbakan Antalya’yı anlamadım derken, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen, Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın üniversiteden en yüksek oy almış olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı tarafından neden rektör atanmadığını hiç sorguladı mı?
Bu gibi yanlışları halkın sorgulaması da işte böyle seçimler sırasında olur.
AKP ve Başbakan’ın bu tür yaklaşımları, Türkiye’de iktidar partisi ile muhalefet partileri arasında, muhalefet partilerinin aleyhine haksız rekabet yaratıyor. Bu anlayış çerçevesinde AKP’nin iktidar partisi olmaktan dolayı bir avantajı oluyor...
Ayrıca, mahalli seçimler olduğu için ve iktidarda da AKP olduğundan, iktidardan beklentisi olanlar açısından da AKP’yi avantajlı duruma sokuyor.
Örneğin, İstanbul Beylikdüzü’nde, dışarıda “evet” mühürü basılmış oy pusulaları ve zarflar bulundu. Bu da muhalefet partileri tarafından seçim kuruluna bildirildi.
Özetle, doğru veya yanlış, fiilen AKP’nin iktidarda olması kendisine en az 5 puan sağladı. Bu 5 puanı da düşersek, AKP’nin oyları yüzde 33.8’e inmiş demektir.

Yazarın Diğer Yazıları