Devletin kasası Saray'a bağlandı da...
Başbakan Binali Yıldırım'a bağlı olan kurum ve kuruluşlar: Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ,Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu,Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş,Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı,Tanıtma Fonu Kurulu Genel Sekreterliği.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'e bağlı kurum ve kuruluşlar: Bankalar. Görevi; Ekonominin genel koordinasyonu.
Yeni kabine açıklandığında sıcağı sıcağına yaptığım ilk değerlendirmede, Başbakan Yardımcılıklarının AKP iktidarlarında genelde süs vazosu mahiyetinde olduğuna dikkat çekip "Siz asıl TMSF'nin kime bağlanacağına bakın" demiştim. Havuz medyasından sürekli "Ekonominin tek patronu Mehmet Şimşek oldu" diye gaz veriliyordu. Gerçekten öyle mi olmuş?.. Yukarıdaki satırlara bir daha bakın!.. Yıldırım'a devletin kasası, tüm para muslukları bağlanmış. Yani, Saray'a.. Yani, Recep Erdoğan'a.. Sadece TMSF, Varlık Fonu, TOKİ yeter!.. Ekonomin patronu olduğu iddia edilen Mehmet Şimşek'de ne var? Bankalar!..
Başbakan Yıldırım'a bağlanan TMSF'nin, resmi internet sitesine girin bakın."Kayyum olunan şirketler" başlığı altında öyle bir liste var ki, ekrana sığmıyor. Yaklaşık bin adet. TMSF'nin "iradi tasfiye sürecinde olan "1 Banka, "iflasa tasfiyesi sürecinde olan" 5 Bankanın da ismi var. Anlayacağınız, şu anda Türkiye'nin en büyük holdingi TMSF.. Bünyesine aldığı bine yakın şirketin aktif büyüklüğü yaklaşık 41 milyar Lira.
Bankalar da ne var? Sorunlar ve üstü devamlı örtülen krizler yumağı. Geçenlerde Ankara büromuzdan Fatih Erboz arkadaşım -gazetemizde yer aldı- CHP Ankara Milletvekili, ekonomist Bülent Kuşoğlu ile yaptığı söyleşi sonrasında çok önemli bir habere imza attı. Haberde, Kuşoğlu, "batık kredilerden dolayı bankaların öz sermayelerindeki sıkıntıya" dikkat çekiyordu. Devletin işleyiş çarklarını da çok iyi bilen Bülent Kuşoğlu'na TMSF ile birlikte diğer para musluklarının ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısına değil de Başbakan'a direk bağlanmasını sordum. Kuşoğlu, ciddi çelişkilere dikkat çekti:
Şimşek'e yetki verilmedi
"Ekonomide vitrinde hükümetin görünen ismi Mehmet Şimşek. Ona güveniliyor dış piyasalarda. Onun dedikleri önemliydi ama onun bir kez kaç kez ifade etmiş olmasına rağmen yapısal reformlarla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Bu doğrultuda adımlar atılmadı. Hukuk, adalet reformundan başlayarak Türkiye'de vergi, sosyal güvenlik gibi bütün yapısal reformların devreye konmasını istiyordu. Bu konularda adım atılmadı.
Sanki Nurettin Canikli ile ilgili bir problem varmış gibi görünüyordu ama Canikli'de sarayın sözcülüğünü yapıyordu. Gerçekte aslında iki Başbakan Yardımcısı arasındaki görünen çelişki saray ile hükümet arasındaki çelişkiydi. Şu anda da bu devam edecek. Bir Başbakan da yok. Saray var. Sarayda da bu işlerin sorumlusu olan kişi yok. Ekonomiden sorumlu kişi yok sarayda. Genel görüşleri var onların. Varlık Fonu ile ilgili farklı bir anlayış var, Ekonomi baş danışmanı var, onlar daha farklı şeyler söylüyorlar. Ne söylendiği tam olarak belli ve net değil. Sorumlulukları yok ama bu tarafta sorumlu olan bir Bakanlar Kurulu var. Bakanlar var, bunların arasında da bir koordinasyon söz konusu değil. Mehmet Bey'in bunu yapması mümkün değil. O yetki de verilmiş durumda değil. Sadece bankalarla yapmaya çalışacak bu mümkün değil. Şu anda ekonomi ile ilgili sorunlar da çığ gibi büyüyor. Bunların toparlanması lazım. Başarılması da mümkün değil. Şu andaki görüntüyle. Saray devrede olduktan sonra mümkün değil ama hükümetin kendi içerisinde de böyle bir şey mümkün değil. Hükümet içinde de bu koordinasyonu yapacak bir ağabey, bir sorumlu görünmüyor. Bu işlerden anlayan birisi yok.
Maliye Bakanlığı 200 milyar lira vergi SGK primi tahsilatını yapamıyor. TBMM'den 3 defa af çıktı, buna rağmen yapamıyor. Öte yandan geçen hafta Maliye Bakanı açıkladı, 140 milyar lira üzerindeki KDV ihalesini yapamıyor. Bence bu daha fazla. Bankalar sıkışmış vaziyette. Telekom borçları dönemiyor Oger tarafından. Bankalar sıkışmış vaziyette. Her tarafta sorun var. Üretim ekonomisine dönmek gerek. Herkes borçlu, bütün firmalar borçlu. KGF (Kredi Garanti Fonu) kredilerini verdiler, Hazine çok büyük bir yük altında. Bu yap-işlet-devlet projelerinden dolayı da Hazine bir yükümlülük altına girdi. Yani, alt-üst olmuş vaziyette.Sorumlusu olmayan, koordinatörü olmayan bir ekonomi yapı ve ekonomi yönetimi var. Bunun altından bu şekilde kalkamazlar.
TMSF'ye bağlı şirketlere kayyum bulamıyorlar. Onların yönetim kurulunda yer alacak sorumlu kişiler bulamıyorlar. Bu şirketler, bine yakın şirket, 41 milyar liralık mal varlığı var. Bunlar idare edilmiyor. Bunların çoğu iflas edecek ya da birilerine düşük bedellerle satılacak, yani sermayenin el değiştirmesi söz konusu olacak. Bu da büyük bir skandaldır ,hukuk ve adalet yönünden bakıldığı zaman. Ekonomik yönden bakıldığı zaman Türkiye'ye çok büyük zararlar verecek. Biliyorsunuz son aylarda şirket sayısı, kapanan -açılan şirket sayısı oranlarına baktığınız zaman kapanan şirket sayısı daha fazla. Çok artıyor. Böyle bir ortamda siz Türkiye'nin bunlar karlı şirketleriydi, bunları da TMSF'ye bağladınız, yönetmiyorsunuz, bunları da bir süre sonra kapatacaksınız. Çok karlı olanlarını, çok özel durumda olanlarını kendi yandaşlarınıza vereceksiniz, böyle bir hukuk anlayışı olamaz. Türkiye'de büyük hukuk skandalları yaşanıyor, yaşanacak bu bunun göstergesidir. Bunun altından hiçbir hükümet kalkamaz. Büyük sıkıntılar getirecek daha sonrası için. Türkiye'nin devleti de daha sonra açılacak davalarla bağlanacağı için büyük tazminat davaları açılacağı için, büyük tazminlere maruz kalacak, büyük sıkıntılar geçirecek."