Devletin ''çark''ı işte böyle durdu?..

Kurtuluş Savaşı öncesi ülkeyi istila ederek parçalamaya çalışan emperyalizmin maşaları yeniden toplanıp, bir daha gelse memlekete bu kadar zarar veremezdi herhalde?..

Ne yazık ki "ülke bitmiş" gibi bir manzara hakim... Türkiye''de artık hiçbir şey yama tutmuyor, herkes "çare" arıyor...

Bırakın ekonomiyi bir tarafa; sosyal yaşamın- güvenliğin- bürokrasinin- eğitimin- ticaretin her tarafında büyüyen kara delikler, çok vahim bir gidişatla, sonu belirsiz bir tünel olmuş da AKP''nin umurunda değil... Ekonomi dışında, aslında ekonomiyi de yerle bir eden sosyo politik tablodaki yıkım çok nettir;

Ülkede huzur kalmamış... İçinde siyasetçilerin de bulunduğu gemiler dolusu uyuşturucudan söz ediliyor bu ülkede, ancak devlet kılını kıpırdatmıyor!..

Bakırköy- Barcelona hattında (Belediye başkanlarından başbakan çocuklarına kadar) kirli paralarla kumar oynayanların fotoğrafları gazetelerden, sosyal medyadan düşmüyor da, kimse "nereden geliyor bu değirmenin suyu" diye sorgulamıyor...

Ortaokullardan üniversitelere kadar uyuşturucudan sentetik haplara kadar ürkütücü bir salgın büyüyor, devletin operasyonları ise yetersiz kalıyor...

Güvenliğe gelince, tehlike her zamanki gibi pusuda!..

1984''ten bu yana ülkenin başına bela olan gerici-bölücü terör 10 yıl önce frenlenmişken, AKP''nin "açılım- çözüm" adı altında düştüğü tuzak binlerce güvenlik görevlisinin şehit olmasına yol açtı...

İşte iktidar bu gafletten bir zahmet uyansa da; terörle mücadele son 5 yılda hızlanırken, PKK halen boş durmuyor, sınır ötesinde siper kazmaya devam ediyor...

Skandallar, rezaletler, vahametler...

Memleketin "çark"ını paslı hale getirdikten sonra tamamen durmaya zorlayan rezaletler ve vahametler bitmiyor ne yazık ki;

Örneğin yolsuzluklar son 20 yılda memleketin gündeminden hiç düşmüyor, her gün yeni bir skandal medyaya yansıyor...

Bir firari suç örgütü liderinin sosyal medyadaki ifşaatlarına bakılırsa da, belediyelerden devletin tüm kurumlarına, medyadan siyasetin her alanına kadar pisliğe bulaşmamış kimse yok...

AKP''nin "ne istediler de vermedik" diyerek büyüttüğü ve iyice palazlanınca da devlete darbe yapmaya kalkışan "Fethullahçılar" adlı terör örgütüne yönelik operasyonların hız kesmemesi ise devletin nasıl kuşatıldığını çok vahim bir göstergesi...

Tüm bunlara rağmen cemaate bulaşmış isimler halen devlet birimlerinde görevlendirilirken, bazı siyasi partilerin gizli katlarında (!!!) FETÖ elebaşlarıyla yüzlerce kez konuştuğu saptanan cemaat kuryelerinin faaliyette olduğu dünkü gazetelere bile manşet oldu!!!

Medyadaki çarpık ihanet!..

Peki ya mürekkep yerine, çamura bulanmış matbuata ne demeli?.. Devletin çarkının durmasında medyanın utanç verici payı hiç unutulmayacak...

Yüzde 80''den fazlası iktidarın denetiminde olan gazetesi- televizyonu- radyosu, muhabiri- köşe yazarı ve yöneticisiyle kirli bir rant çarkının içerisinde çırpınanlar, utanç verici bir örtbas, suskunluk ya da saptırmayla gazetecilikte ne ahlak bıraktılar, ne güven, ne de itibar...

Memleket kara paracı otellerinde yan gelip yatan gazeteci- televizyoncu kılıklı satılmışların, belediye başkan danışmanlarının rezaletleriyle sarsılırken, sözde muhalefet kanallarında FETÖ''cuların ve PKK''lıların cirit atması ise bir başka utanç!..

Cemaat desteğiyle sızdıkları gazeteleri Alman casuslarına teslim ederek, devlete Suriye operasyonu üzerinden tuzak kuran kriptoların Soros, ABD ve Avrupa destekli internet siteleriyle ilişkisi ise sosyal medyada akın akın deşifre oluyor!..

Ancak devletin her alandaki "çark"ını durduran rezaletler ne yazık ki bunlardan da ibaret değil...

Bürokrasiye yakınlarını, üniversitelere çocuklarını-akrabalarını dolduran, uyduruk sınavlarla temizlikçileri akademisyen yapan rektörler mi dersiniz, Said Nursi hayranı kaymakamlar mı, cumhuriyet düşmanı İskilipli Atıf''ın mezarında el pençe divan vuran valiler mi, yoksa her fırsatta, bir yandan rüşvet bataklığında çırpınırken- bir yandan da rezilliklerini Atatürk''e saldırarak kapatmaya çalışan memur kılığındaki hainler mi?..

Çare yine millette...

"Devletin çarkı"nı durduran bir de eğitimdeki yıkımlar var ki, belki de yazının başından itibaren sıralanan bütün sıkıntıların, rezaletlerin ve ihanetlerin de asıl sebebi...

"Bir ülkeyi ele geçirmek- çökertmek istiyorsan eğitim sistemi ile oyna" stratejisine sığınanlar işte Tevhid-i Tedrisat''ı bu yüzden hedef tahtasına koydular...

Velhasıl; bağnazlık- gericilik ve bölücülük eğitim sisteminin temeline bomba yerleştirdi ve Türkiye ilkokuldan üniversiteye kadar dehşet verici bir eğitim yozlaşmasının kıskacında kendi geleceğini kararttıkça kararttı...

Özetle; Türkiye''de siyasetten bürokrasiye, iş dünyasından ekonomi çevrelerine, sivil toplum örgütlerinden medyaya kadar her alandaki kirlilik ülkenin bir zamanlar tüm dünyayı kıskandıran; halka güven- devlete saygınlık getiren o müthiş bürokratik çarkını yerle bir etti...

AKP''nin iktidarda olduğu son 20 yıldaki çarpıklığın vahim tablosudur yukarıda yansıtılan manzara...

Ancak tüm bu çarpıklıklar yetmezmiş gibi, son aylarda bir de döviz kuru üzerinden oynanan ürkütücü bir oyun var ki, devletin çarkını tamamen durdurdu!..

Sadece devlet değil, ekonomi durdu, ticaret durdu, tarım durdu, sanayi durdu ve tabii tüm bunlar enflasyonu ve hayat pahalılığını büyütünce de, milyonlarca yurttaşın ocağı söndü...

Çünkü son aylarda market çalışanları etiket değiştirmeye yetişemiyor..

Üretimi durduran sanayici iflasın eşiğinde bekliyor, ithalat ve ihracat döviz kuru üzerindeki oyunlar yüzünden yerinde sayıyor, girdilerin artması zaten dışa bağımlı hale gelen tarımın geride kalan üretim alanlarını da çökertmek üzere...

Şimdi söyler misiniz; böyle bir vahim tablonun içerisinde sistemin çarkı dönebilir mi, devlet ayakta kalabilir mi?..

Peki; cumhuriyetin binbir badire atlatarak kurduğu çark paslanmaktan öte, durma noktasına gelmişken bu halk ihanetten çürüyen sistem dişlilerinin arasında ezilmekten nasıl kurtulacak?.. Çare millettedir vesselam...

Yazarın Diğer Yazıları