Devleti zayıflatmak halkın gelirini azaltır
Devletin varoluş nedenlerinin başında, halkın refah düzeyini artırmak gelir. Halkın refah düzeyini Devlet hizmet yaparak sağlar. Kamu hizmetlerinden herkes aynı şekilde yararlandığı için bu hizmetler gelir dağılımının düzelmesini sağlar. Ayrıca devlet bedava eğitim ve sağlık hizmeti sunarak, fırsat eşitliği yaratır. Kalkınma ve refah için tarımda destekleme yapar. Altyapı yapar v.b.
Faiz dışı fazla oranını tutturmak için hükümet bütçe harcamalarında kısıntıya gidiyor. Bu kısıntı eğer “tasarruf” şeklinde olursa, sonuç ekonomiye ve toplum gelirine olumlu yansır... Ancak bu kısıntılar tasarruf şeklinde değil, yatırımları kısmak şeklinde oluyor.
Atıl yatırımları kısmak, bütçeden yapılan ölü yatırımları kaldırmak, bir tasarruftur... Ancak, eğitim, sağlık gibi altyapı ve insana yapılan yatırımları kısmak tasarruf değildir. Bunlar eninde sonunda halkın cebine bir maliyet olarak yansıyor...
Bu defa resmi okullar parayı eğitimi yürütmek için gerekli olan parayı halktan çeşitli yollara saparak topluyor... Veya altyapı bakımından yetersiz kalınca özel okullar devreye giriyor... Aynı şekilde devletin yaptığı sağlık hizmeti aksayınca, vatandaş özel sektörden aynı hizmeti üç beş katı fiyatla alıyor. Sonuçta halkın eğitim ve sağlık giderleri artıyor. Diğer mallardan daha az satın alabiliyor.
Öte yandan Devlet bütçesinin yarısına yakın kısmı borç faizi ve sosyal güvenlik açıklarına gidiyor. Devlet vergilerin dörtte üçünü oluşturan KDV gibi dolaylı vergileri zenginlerden de fakirlerden de aynı oranda alıyor... Vergi gelirinin önemli bir kısmını Devlete borç verenlere yüksek faiz olarak dağıtıyor... Fakirin satın alma gücü düşüyor...
Bu şartlarda toplumun faiz elde eden en fazla yüzde 2’sinin geliri artıyor... Yüzde 98’inin ise geliri azalıyor.
Altyapı yetersizliği ilave bir risk olarak ortaya çıkmıştır. Bu şartlarda özel sektör de uzun dönemli yatırım yapmıyor. Spekülatif alanları ve kayıt dışılığı tercih ediyor. Bu durum ücretlerde sürekliliği engelliyor. İşsizliği artırıyor.
Siyasi iktidar, enerji gibi, altyapı gibi stratejik ve gelir getiren devlet mallarını da satmaya başladı. Bu demektir ki önümüzdeki yıllarda bunların gelirinden de mahrum olacağız. Buna karşılık, kurumlar vergisi oranını düşürdü. Yani bu malları satın alanlar daha az vergi ödeyecek.
Anlaşılan AKP köprüler ve paralı yoları da özelleştirecektir. Bunların satılması söz konusu değil. Satılacak olan bunların geliridir. Bu gelirler bugünkü açıklar kapatılsın diye devrediliyor. Yani bugünkü açığı kapatmak için yarınki gelirler satılıyor. Üstelik bu gelirlerin devredilmesi halinde, bir iskonto oranı uygulanacaktır. Bu oran faizden yüksekse, devlet kaybedecektir.
Bunların satılması bir nevi devletin borçlanmasıdır. Siyasi iktidar borç stokunu düşük göstermek için bu gibi hileli yollara başvuruyor.