Devlete karşı direnişin kutsanması
Dersim olayları, devlete ve hukuk düzenine karşı silaha başvuranların eseridir. Aşiret ağalarının, haydutların, çapulcuların ve yerel despotların devlete kafa tutmalarının sonucunda patlak vermiştir. Dersim, genç Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı gerçekleştirilen Kürtçü başkaldırışın sembolüdür. Türkiye Cumhuriyetinin varlığını hazmedemeyenler Dersim’i bu nedenle kutsuyorlar.
Dersim, Osmanlı mirasıdır!
Sanıldığı gibi Dersim olayları Cumhuriyetle başlamamış, aksine Cumhuriyet, Dersim’deki hastalıklı yapıyı Osmanlı’dan miras almıştır. Dersim, Osmanlı asırları boyunca da hep sorun olmuştur. Bu bağlamda Dersim ve civarındaki Kürtçülük faaliyetlerinin kitlesel hale dönüşmesinin alt yapısını 1918’de İstanbul’da İngiliz desteğiyle kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti hazırlamıştır. Daha sonra 1927 yılında Kürtçü ve Ermenici aşiret liderlerinin çabası sonucu Kürt Milli Genel Kurultayı yapılmıştır. Bu kurultayla Hoybun örgütünün temeli atılmıştır. Türk düşmanı ve ayrılıkçı Kürt örgütü Hoybun, Ermenilerle ittifak yapmıştır. İngiliz ve Fransız güdümündeki bu Kürt Ermeni örgütü, Doğu Anadolu’daki isyanların hazırlayıcısı ve kışkırtıcısı olmuştur. Hoybun örgütü, kurulması düşünülen Kürdistan Devletine Dersim’i de dahil etmiştir.
Devlete karşı isyan kararı!
Bağımsız Kürdistan için aşiret ağası Seyit Rıza ve Alişir, 5 Eylül’de Ovacık’a bağlı Lerenk Köyünde birçok aşiretin katıldığı bir toplantı düzenlemiştir. Toplantıda devlete karşı isyan etmek için “kavli karar” edilmiştir. Alişir toplantıda, “Avrupa devletlerinin dört vilayetten ibaret bir Kürdistan’ı kabul ve tasdik ettiklerini ancak Ankara Hükümeti’nin bunu kabul etmediğini, ayrıca Alevilerin tamamının mahvı için Türk subaylarının cebinde talimat olduğunu” belirterek halkı isyan etmeleri için kışkırtmıştır. Böylece aşiret taifesi devletin yaptığı yollara, köprülere, okullara, karakollara ve güvenlik güçlerine karşı saldırıya geçmişlerdir. Olayların gelişmesi Çağlayangil’in hatıralarında şöyle anlatılır: “Fırat, Şeytan Köprüsü denen mevkide dört metreye kadar daralır. Burada devlet bir köprü yapmış. Köprünün başında bir karakol var. Karakolda da otuz üç asker bulunuyor. Askerlerin başında İsmail Hakkı adında bir yedek teğmen vardır. Köprüye Dersimliler bir baskın düzenliyorlar. Baskında karakol yakılıyor ve otuz üç asker şehit ediliyor. İşte bu olay, Dersim İsyanı’nın başlamasıdır. Atatürk olayla ilgileniyor ve ilgililere kesin talimat veriyor: Bu meseleyi kökünden hallediniz!”.
Dersim’de saldırıya uğrayan devlettir!
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ilkelerini, Türkiye tarihini ve Türk ordusunu suçlamak için fırsat arayanlar bu kez Dersim’i dillerine dolamışlardır. Devlete karşı isyanı, Mehmetçiğe karşı saldırıyı ve halka karşı yapılan eşkıyalığı görmezlikten gelenler; hukuk ve yasa hâkimiyeti için alınan karşı tedbirleri yerden yere vurmaktadır. Adeta malum cenahca devletin, isyan eden eşkıyaya teslim olmaması eleştirilmektedir. Soros destekli ve dış mihraklı çevreler devlete karşı isyanı kutsamaktadır. Devlet ve asker aleyhine uydurulan bazı trajik senaryolardan yola çıkılarak devlet mahkûm edilmek istenmektedir. Sözde demokrasi savunucuları eşkıyalığın, kanunsuzluğun, cinayetin, katliamın ve saldırının bir bedeli olduğunun farkında değilmiş gibi davranmaktadır. Onlar, köprüyü atanların, askeri şehit edenlerin bunun bedelini göze almaları gerektiğini görmezlikten gelmektedir. Kavgayı başlatanların ,kavgadaki yumruğun sayısını ve şiddetini tartışmaya hakkı olmadığını da bilmiyorlar. Devlete isyanı kutsayanlar, bunu sözde demokrasi ve insan hakları için yapıyorlar. Hâlbuki Dersim’de karakolu basılan devlettir. Köprüsü yakılan devlettir. Askeri şehit edilen devlettir. Kısacası Dersim’de saldırıya uğrayan devlettir, gerisi de ayrıntıdır.