Devlet ve ciddiyet
Türkiye hemen herkesin, öncelikle siyaset kurumunun ve bilhassa iktidarın çok sorumlu hareket etmesi gereken bir dönemi yaşıyor. Ne yazık ki başta iktidar ve mensupları bu sorumluluğu görmüyor adeta reddediyor.
Türkiye dış politika ve iç politika açısından çok tehlikeli bir fay hattı üzerindedir;
1- ABD ile yaşananlar ilişkilerimizi sıkıntılı bir döneme sokmuştur, IŞİD konusunda Türkiye’yi bu militanları yetiştiren devlet olarak görmektedir. Nitekim bu görüşün tesiriyle Türkiye’nin, ABD ve Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği müzakerelerine katılmasına, ortaklık kurmasına fevkalade soğuk bakılmaktadır. Aynı durum AB açısından da geçerlidir. Bu anlaşma taraflar arasında imzalanınca, Türk pazarlarını gümrüksüz Amerikan malları işgal edecektir. Bu tablo karşısında ekonomimiz ne olacaktır diye düşünen, araştıran hele hele siyasetin sorumlu kademelerinde çare arayan kim var? Biz değerli kuruluşlarımızı böyle ciddi işlerle uğraştıracak yerde akıl almaz ters işlerle meşgul ediyoruz. Merkel’e, “Türkiye NATO’ya ihanet ediyor” dedirten şüpheler ve davranışların sahibi olmasak AB’nin ABD ile yaptığı Gümrük Birliği müzakerelerinde ciddi ve akıllı bir destek sağlamamız mümkün olabilirdi...
2- Doğu Akdeniz’deki stratejik çizgiler ve Kıbrıs’ın artan önemi artık görülmelidir. Atalarımız tam bir uzak görüşlülükle Kıbrıs’ı alıp Anadolu’ya sağlam bir koruma ve kollama merkezi kazandırmıştır. Şu anda Kıbrıs’ı Türkiye’den koparmak için her türlü oyun tezgâhlanıyor. Rum tarafı hükümetimizin kırdığı, ilişkileri bozduğu bütün ülkeleri yanına almayı başarıyor.
Şanghay senfonisi
3- Cumhurbaşkanının Başbakan iken başlattığı Şanghay 5’lisine katılma senfonisi devam ediyor. Son defa Türkiye’ye gelen Putin’den bu ricada bulundu. Tabii böyle bir değişiklik dış politikada ne kazandırır ve ne kaybettirir sorularının cevabını dikkatle düşünüp, değerlendirmeden bu yola çıkmak fevkalade tehlikeli ve riskli bir iştir.
4- Suriye ve Irak konusunda ortaya çıkan gerçek: “Kurulacak Kürt devletine Akdeniz’e çıkış koridoru sağlamaktır” . Bu devlete yer açmak için milyonlar öldürülmüş bir o kadar insan da sakat kalmıştır. Emperyalizmin doğumu, gelişmesi, tarihçesi bilinmeden, yakın ve uzak hedefleri tanınmadan, emperyalist devletlerle iş birliği yapmak intihar etmektir. “Ben her şeyi bilirim” diyen siyasi şahsiyetlerin yönettiği memleketler, bir bataklıktan bir diğerine yuvarlanır.
Balkanların fotoğrafı da hiç iş açıcı değildir. Yunanistan ekonomisini düzlüğe çıkaramamıştır. Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk çeşitli gaileler içindedir. Rusya’nın Kırım’ı işgali ve Ukrayna’nın bazı topraklarını ele geçirmesi affedilmez suçlar listesine yazılmış, Rusya’ya ilk darbe petrol fiyatlarıyla indirilmiştir. Putin biz bu krizi iki yıl sonra aşarız demektedir.
Kaba çizgileriyle ifade ettiğimiz dışımızdaki dünyanın problemleri hiç şüphesiz bizi de etkileyecektir. Biz, bu gelişmelerin bugününü anlamalı dünü ile ilgili neler olduğunu araştırmalı ve geleceğe ait sağlam tahminler yapmalıyız.
Utanç verici beyanlar
Savaş alevlerinin Türkiye’yi yaladığı günlerdeyiz. Böyle zamanlarda siyasi otorite birleştirici olmaya ve dikkatle bütünlüğü korumaya mecburdur. Aksi halde iç cephenin temelleri zayıflar. İktidar partisi mensubu bazı milletvekillerinin konuşmalarını, demeçlerini, davranışlarını hayretle izliyorum. Kendi kendime AKP içerisinde kalmış tanıdığım bazı arkadaşların bu duruma nasıl tahammül ettiklerini sorguluyorum. Çünkü böyle bir tutuma ve tavra bu arkadaşlarımın benim tanıdığım mazideki kimlikleri asla müsaade etmez. İktidar partisi her vesileyle birleştirici olmayı temel hedef bilmelidir. Ancak görünen bunun tamamen zıddıdır. İnebolu’dan Ankara’ya mermi taşıyan, yavrusunun üzerindeki yorganı cephane sandığının üzerine örten kadınımıza Atatürk daima hayran ve minnettardır. Bu inançla Türk kadınlarına bütün dünya kadınlarının önünde hak ve hürriyetler tanımıştır. Gerçekler ortadayken bir hanım milletvekilinin Cumhuriyet dönemini yerden yere vuran acayip açıklamalar yapması, diğerlerinin de zaman zaman benzer beyanlarda bulunması utanç vericidir.
Güneydoğu bölgemizdeki PKK küstahlıkları, Cizre’de cereyan eden olaylar onurlu bir devletin, şahsiyetli bir hükümetin asla müsaade etmeyeceği ihanetlerdir. Meclis kürsüsünde edilen yemin, milletvekillerinin vazgeçilmez rehberi olmalıdır. Vatanın ve milletin bütünlüğü sorumlu siyaset adamları için namustur.
Bizim devlet geleneğimizde ölçülü olmak ve iktidarın emanet olduğunu unutmamak vardır.