Devlet olmanın ifadesi…

Görünüm, ileri görüş gibi anlamlarının yanı sıra "ülkü" de demek vizyon.

Buna sahip olanlar, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti" ve "müjde" aynı cümle içinde geçince, haliyle "Kıbrıs Türk Devleti"nin ilanını umdular.

"Mavi Vatan" merkezli bir yeni konsept…

Pakistan gibi "dost/kardeş" olduğumuz devletlerin, Azerbaycan gibi "tek millet" olduğumuz ülkelerin "KKTC ziyaretleri"nden sonra, "en azından" bir "tanınma" açılımı…

***

Olmadı.

***

Bu nevi bir "vizyon"a sahip olmayanlar; "ana vatan"ın "yavru vatan"daki pozisyonunu adeta "imar" yahut "park bahçeler müdürlüğü" sevisine indirmesini tevile çalışıyorlar.

Aralarında, "millet bahçesi" yapılacak olmasını "devlet inşasının ilk adımı" olarak tanımlayan bile var.

***

Türk Mukavemet Teşkilatı sancakları da, EOKA''cıları püskürtmeden önce ilk iş Afrodit Plajı''na hangi tesisleri yapabileceklerini istişare etmişlerdi çünkü "Bir zamanlar Kıbrıs"ta!!!

Yahut, Mustafa Kemal

"İttihat Terakki için kulüp binası olarak tasarlanan binayı kullanmak ne demek! Teklif dahi edilemez! Ezik miyim ben! İtibardan zerre tasarruf olmaz! Özel olarak seçtiğim müteahhitler, şahsıma layık bir Cumhuriyet Külliyesi(!) inşa etmezlerse vazgeçerim Cumhuriyet''i ilan etmekten ha" diye gürlemiş, devletten önce binalarını inşa ettirmişti…

Bakmayın siz suyun üzerinde durabilmesi bile mucize olan külüstür Bandırma Vapuru masallarına; yüzen sarayla geçmişti aslında İstanbul''dan Anadolu''ya da!!!

Çanakkale''nin, Sakarya''nın, Kocatepe''nin yegane motivasyonu, ay-yıldızlı bayrağın hür olarak dalgalandığını görmek değil bir gün altın varaklı taret musluklarının nasip olmasıydı milletin adamlarına!

***

Ne külliye…

Ne saray…

Ne meclis binası…

Ne park, ne bahçe…

Bunlardan hiçbiri, "ecdad" dahil tarihin hiçbir döneminde "devlet alameti" sayılan/sayılmış şeyler değildir.

Alameti geçtim, hiçbiri, devlet muştusu da değildir.

"Devlet"in temelleri "vatan"dır, "millet"tir;

Platon''dan Locke''a, Cicero''dan Rouseau''ya, Aristo''dan Hegel''e "devlet"i üç kaydırak, beş salıncak, bolca kamelya ve birkaç suni göl üzerine konumlandıran siyaset bilimci yahut filozof var mıdır acaba?

***

"Devlet" için önce "insan" gerekir; "millet" yani.

Milleti, millet yapan değerleri korumaz, onun ortak değerlerini, dil birliğini, tarih birliğini, ülkü birliğini, kültür birliğini velhasıl kimliğini koruyup pekiştirmez de "kuru kalabalık" haline getirirseniz; istediğiniz tabelayı asın bir toprak parçası üzerine; sittin sene devletleşmezsiniz!

***

"Devlet" için aynı zamanda "egemen" olmak gerekir.

"Bağımsız" değilseniz; herhangi bir dış gücün uydusu haline gelmişseniz. Boğazınızdan geçen lokmadan, sınırlarınızı korumak için atacağınız tek kurşuna kadar başka bir devlete bağımlıysanız… Öz yurdunuzda başkaları karar veriyorsa ne ekeceğinize, ne biçeceğinize, neyi ne kadar yiyebileceğinize, nasıl yaşayacağınıza; söz hakkınız yoksa… Yine sittin sene devletleşemezsiniz!

***

Yalan olmasın; çadır devleti yahut muz cumhuriyetini "devlet"ten sayıyorsanız ayrı tabii!

***

"Devlet" için, haliyle bir de üzerinde yükselebileceği bir "vatan toprağı", "ülke" gerekir; kaplumbağa gibi sırtınızda taşıyamazsınız "devlet"inizi!

Nasıl işaretlersiniz peki?

"Sınır"larla!

Yol geçen hanına dönmüş ülke olmaz, olur da yaşayamaz. Sınırlarınız kevgire dönmüş, tanınmaz olmuşsa eğer siz istediğiniz kadar "burası benim" deyin; elin çapulcuları gelir çeker alır elinizden "devletinizi"!

***

Türkiye Cumhuriyeti, KKTC''nin "Kıbrıs Türk Devleti" olarak tanınması yolunda tarihî adımlar atma iddiasındaysa eğer ilk yapması gereken külliye değil; hanidir kimliğinden uzaklaştırılan Kıbrıs Türklüğü''nü "operasyona açık" olmaktan çıkarmak, "Yes be annem" türü tuzaklara karşı yeniden "milletleşmesini" sağlamaktır.

***

Türkiye Cumhuriyeti, KKTC''nin "Kıbrıs Türk Devleti" olarak tanınması yolunda tarihî adımlar atma iddiasındaysa eğer ilk yapması gereken millet bahçesi değil; ister uluslararası pazarlıklarda bir "ön şart" haline getirerek, ister "lobi faaliyetleriyle", "egemenliğin" devir yahut gaspına mani olmaktır.

Sahi, Azerbaycan konusunda muhataplarına karşı öne sürdüğümüz "Karabağ" şartı tonunda koyduk mu masaya hiç "tanınma"yı?

***

Türkiye Cumhuriyeti, KKTC''nin "Kıbrıs Türk Devleti" olarak tanınması yolunda tarihî adımlar atma iddiasındaysa eğer ilk yapması gereken parlamento binası değil; etkin bir mavi vatan politikası, ustalıklı bir diplomasi ile "toprak bütünlüğünü" garanti altına almaktır.

***

Hele bir bunlar olsun da; öyle bir stratejik üsse, öyle bir turizm cennetine "saray yavrusu" yapmak isteyenlerin oluşturacağı kuyruk Lefkoşa''dan Ankara''ya yol olur; bila bedel hem de; hediye!

Yazarın Diğer Yazıları