Devlet kimin? (27 Temmuz 2017)
ABD'de ve Avrupa'da veya herhangi bir demokraside bir siyasi iktidarın veya bir gurubun devleti ele geçirmesi kimsenin aklına gelmez. Zira Devlet, ''toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel bir varlıktır '' Millet demokratik seçimlerle, kendi adına ve geçici olarak yönetmek üzere devleti bir siyasi partiye veya partilere emanet eder.
Demokrasilerde devlet kurumsallaşmıştır. Başta Meclis ve senato gibi kurumlar olmak üzere, denetim mekanizmaları gelişmiştir. Bu mekanizmalar hiçbir başkanın veya hiçbir hükümetin devleti keyfi veya ideolojik tasarruf yapmasına izin vermez.
Rejim değiştirmek, dikta kurmak ve devlet imkanlarını sonuna kadar kullanmak isteyenler ancak Fetö gibi her türlü hile ve hurda ile ele devleti ele geç geçirmeye çalışır. Yani Devlet imkanlarını haksız tasarruf edenler veya ele geçirmeye çalışanlar, bir anlamda Milletin emanet ettiği mala hıyanet etmiş olurlar.
Öte yandan Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, refahı ve kalkınması için devlete daha çok ihtiyaç duyarlar.
Gelişmekte olan ülkelerde özel sektör elinde yeterli sermaye birikimi oluşmamıştır. Bunun için devlet cebri tasarruf yaratarak (vergi v.b) veya sermaye piyasasını düzenleyerek, tasarruf ve sermaye birikimine destek sağlar. Yatırımları teşvik eder ve yönlendirir.
Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde herkesin ortak kullandığı kamu altyapı yatırımları yapar.
Türkiye istiklal savaşından sonra bu deneyimi yaşadı. Özel sektör elinde sermaye birikimi yoktu. 1933 'te başlayan devletçilik döneminde, birinci ve ikinci sanayi planlarını yapmış ve Türkiye 1930 iktisadi buhranını daha kolay atlatmıştır.
Kurtuluş savaşından çıkmış bir Türkiye de Özel sektörde yeterli sermaye birikimi olmadığından, Bu planlama sayesinde devlet alt yapı yatırımlarını yapmış ve piyasa kuralları içinde işleyen kamu iktisadi teşebbüslerini, düşük gelirli guruplara ve köylü kesimine yönelik üretim yapan piyasa malları üretilmiştir.
Yine gelişmekte olan ülkelerde, Devletin piyasaya müdahalesinin temel gerekçesi piyasada oluşan rekabet eksiklikleri ve toplumda talebi artan ''sosyal devlet anlayışı'' ile izah edilmektedir.
Bir ekonomide İktisat Politikalarının başarısı ve kaynakların en verimli şekilde kullanılması için, herşeyden önce Devlet - Piyasa arasında optimal bir denge kurulmuş olması gerekir. Baskıcı ve bürokratik devlet sermayenin başka ülkelere çıkmasına ve parelel olarak yatırımların aksamasına neden olur.
Yine Devletin ülke kalkınmasında etkili olabilmesi için devlet yönetiminin şeffaf olması gerekir. Devletin şeffaf olması, aynı zamanda devlet bütçesinin halk adına hareket eden meclisler tarafından denetimine imkan vermektedir . Bu yolla halkın vergileri ile çarçur edilmemiş ve bütçe kaynakları daha etkin kullanılmış oluyor.
Şeffaf devlette Siyasi iktidarlar halka hesap verdiği için, siyasi tercihler de daha doğru yansımış oluyor.
Bir ülkede devlet demokratik ve şeffaf olmazsa, otokrasi baskısı olursa, kalkınma projeleri olumsuz etkilenir. Uzun dönemli sabit sermaye yatırımlarını yerini, kısa dönemli ve sepülatif yatırımlar alır.