Devlet DTP'lileri dinliyor mu!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin istihbarat birimleri ve cumhuriyet savcıları, DTP’lilerin yaptıkları telefon görüşmelerini dinliyorlar mı, dinlemiyorlar mı?
Bu soruyu soruyoruz çünkü Türkiye’nin gündeminde bugün iki ana konu var: DTP önderliğindeki ayaklanma ve Ergenekon Dâvâsı.
Yargı aşamasındaki Ergenekon dâvâsında suç delili olarak dosyalara konulan ve sanıklara sorulan ana unsurların başında yaptıkları “telefon görüşmeleri” geliyor. Siz telefonla dostunuzla görüşürken biraz pervasız olabilirsiniz. Birisi için CIA’nın adamı dersiniz, dün yiyecek ekmeği yoktu, bugün milyon dolarları var, bu kadar para bu kadar sürede ancak eroinden elde edilebilir de diyebilirsiniz. Nitekim öyle de olmuştur ve bugün eşi dostu ile özensiz telefon görüşmesi yapanlar Ergenekon’da her söyledikleri gerçek bir bilgi imiş gibi hesap vermekte, yok böyle bir şey dediklerinde ise önlerine yaptıkları telefon görüşmelerinin kayıtları konmaktadır.
Ömürlerini PKK terörü ile mücadele ederek geçirmiş emekli kuvvet komutanları yaptıkları telefon görüşmelerinin hesabını verebilmek için çırpınıp durmaktadırlar. Diyelim ki, Ergenekon dâvâsında yargılananların mekânlarında bulunan bütün bilgi ve belgeler ve yaptıkları telefon görüşmeleri gerçekten çok ağır “suçlar” içeriyor ve “iyi ki bu dâvâ açıldı” !
Bunu böyle farz edelim ve gelelim DTP’lilerin yaptıklarına. Bütün dünya kabul ediyor ki, “PKK bir terör örgütüdür!” ve PKK’nın üç ana gelir kaynağı vardır: a) Tehditle haraç toplama, b) Eroin ticareti, c) İnsan kaçakçılığı.
PKK bütün bunların yanında, “bölücü bir örgüt” tür. Türkiye’ye maddî maliyeti trilyon dolarlara, can kaybı olarak da 50 binlere dayanmış, mânevî yıkımı ise hesap edilemez boyutlardadır. DTP, işte bu örgütün Meclis’te milletvekili, belde, il ve ilçelerde belediye başkanı, şehirlerde ise bellerinde c4’lerle “canlı bombası” ellerinde molotof kokteylleri ile mâsum insanların “cayır cayır yakıcısı” dır. DTP Doğu ve Güneydoğu’da devleti “işgalci” olarak gören “isyan çetesi” dir.
Ömrünü PKK ile mücadele ederek geçirmiş kimi komutanlar ve PKK’yı bölücü örgüt olarak gören ve onun arkasında AB ve ABD var diyen bâzı siviller devlet düzenini değiştirmek suçlaması ile mahkemede hesap vermektedir. Fakat saydığımız suçları ve saymadığımız daha fazlasını defalarca tekrarlayan DTP’liler ortalıkta gezmekte,kimse “bölücülükten” ve “devletin düzenini değiştirmekten” dokunmaya cesaret edememekte ve hakim huzuruna çıkartılıp, “Nedir şu Kandil dağındakilerle yaptığınız telefon görüşmelerinde söylemek istedikleriniz?” diye hesap sorulamamaktadır.
“Ergenekon” için “Biz bu işin savcısıyız ” diyenlerin DTP için “Avukatıyız” demedikleri kalmış görünmektedir. Ergenekon sanıkları en ağır cezaları alsın için bütün imkânları zorlayanlar DTP’nin, Öcalan’ın yalnızlığına son verme ve Türkiye’yi eyaletlere bölme talepleri başta olmak üzere, neredeyse bütün isteklerini yerine getirmek için seferber oldukları gözlerden kaçmamaktadır. Televizyon ve gazeteler de Ergenekon’da tutuklu olanları acımasızca yerden yere vurmakta ve fakat DTP’nin kan gövdeyi götüren ayrılıkçı fiil ve taleplerine “demokratik haklar” olarak merhametle yaklaşmaktadır. Aynı tablo AB yahut Amerika’da olsaydı devlet, hükûmet ve basın yayın organları aksi tarafın yanında yer almaz mıydı? Öyleyse soralım: “- Türkiye nereye gidiyor!” Ve görelim.. “- Ülkeyi yönetenler DTP’yi dinliyor!” Tabi bu dinleme, “Telefon dinleme” anlamında değil.. Bu “dinleme” sesine kulak verip, “gereğini yapma” anlamında bir “dinleme”! Ve herkes de biliyor ki aslında DTP bir aktarıcı, DTP’ye “sufle” verenlerle, Ergenekon tutuklularının hedefindeki güçler ve bugün Türkiye’yi yönetenleri o makama taşıyan güçler, “aynı güçler”. Öyleyse şaşılacak bir şey yok!