Devlet değil, AKP bürokrasisi (I)

Dünya Bankası, her yıl “İş yapma kolaylığı” diye bir rapor yayınlıyor. Bu raporda firmaların daha kolay iş ve yatırım yapabilecekleri 183 ülke sıralanıyor.
Türkiye, bu listenin giderek geri sıralarına düşüyor. Örneğin 2009 yılı için listenin 63. sırasındaydı. 2010 yılı için 73. sıraya geriledi.
Listenin ilk sırasında yer alan on ülke, Singapur, Yeni Zelanda, Hong- Kong, ABD, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Kanada, Avustralya ve Norveç’tir.
İlk bakışta insan Türkiye’nin ilk sıralarda yer alacağını düşünüyor. Çünkü, küresel süreçte Türkiye, AKP iktidarında, kraldan çok kralcı bir ülke oldu.
Örneğin, birçok gelişmekte olan ülke kontrollü kur rejimi uygularken, Türkiye serbest kur sistemi uyguluyor. ABD’de bankaya para yatıran birisi için, kaynağı soruluyor. Türkiye’de istediğin kadar parayı yurt dışına çıkarmak serbesttir. Konvertibilite ve dışa açıklıklıkta, herkesten daha küreselcidir.
Türkiye’ye istediğin kadar kısa vadeli spekülatif sermaye (sıcak para) getir... İstediğin zaman vergi vermeden geri götür.
Bu şartlarda, nasıl oluyor da Türkiye firmalar için iş yapmanın zor olduğu bir ülke oluyor.
Dünya Bankası’nın listesinde, iş yapmaktan kastedilen, ciddi fiziki yatırım yapacak ve reel sektörde faaliyet gösterecek firmalardır. Bizde spekülatif fonlar cirit atarken, ciddi işler, eğer AKP taraftarı değilse, AKP engeline takılıyor.
Dünya Bankası, firmaların işe başlamada önlerinde bulunan zorlukları şöyle sıraladı: İnşaat izinlerini çözme, işçi istihdamı, tapu işlemleri, kredi sağlama, vergi ödeme, sözleşmelerin uygulanması vb.
Bu sayılanları, yaşananlar açısından değerlendirirsek, Türkiye’de iş yapmanın ne kadar zor olduğu, kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Uygulamaların değerlendirilmesi bir yazıya sığmayacak kadardır. Bu nedenle Türkiye’deki sorunların bir kısmını bugün, bir kısmını da yarınki yazımda değerlendirmeye çalışacağım.
1) Türkiye’de imar mevzuatında anarşi var. Bir örnek vereyim... Eğer bir özel çevre koruma bölgesinde yatırım yapacaksanız, Özel Çevre Koruma Kurulu, Turizm Bakanlığı, SİT Kurulu, Belediye, Milli Savunma, Milli Emlak ve Orman Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığı ile muhatap olacaksınız. Yani inşaat izni için projeleriniz 7 ayrı kamu kurumundan geçecektir.
Diyelim ki her şeyiniz yasalara uygun... Süreç uzar, ancak sorun çözülür.. Yetmez, çünkü birçok defa bu kamu kuruluşlarının birinin ak dediğine, diğeri kara diyor. O zaman da ya siz mahkemeye gidiyorsunuz... Veya iki kurum birbirini mahkemeye veriyor. Sizin yatırım mahkeme sonunu beklemek zorundadır.
Örneğin, iki-üç yıl önce, özel çevre koruma bölgesinde yat limanları için verilen izinlerde, Özel Çevre Koruma Kurulu ile Bayındırlık Bakanlığı mahkemeye gitti. Mahkemeyi Özel Çevre Koruma Kurulu kazandı.
Bir bölgede, SİT Kurulu kararında şahit olduğum bir olay var... SİT Kurulu aynı koyda iki yatırımın, AKP’li olanlarına izin verdi, olmayanlarına vermedi.
İmar kanununda bir 18. madde var... Bu madde bu güne kadar çok can yaktı. Çok istismarlara gerekçe oldu. Madde 18’e göre, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yer-lerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada ve parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sa-hiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir.”
Bu madde ile belediyeler her türlü istismarı yapıyor. Örneğin yine şahit olduğum bir olay, bir belde belediyesi turistik tesisin bahçesinden bir kısmını aldı, başkasına verdi.
(Yarın devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları