Devlet batmaz... Halk yoksullaşır...
Gelen yiyor... Giden yiyor... Bu devlet nasıl batmıyor? Aslında hiçbir devlet batmaz... Çünkü devlet ekonomisinin, devlet malının kaynağı milletten gelir. Devlet batmaz... Millet yoksullaşır. Aşsız ve işsiz kalır. Yani batan millet olur.
Siyasi İktidarlar, yolsuzluk yaparak haksız rekabet yaratırsa, kamu malını verimsiz kullanır, kaynakları, vergi gelirlerini, özelleştirme gelirlerini yanlış kullanırsa, halktan yana olmayan yabancı sömürüye hizmet eden politikalar uygularsa, halkın refahı azalır.
Örneğin, slogan uğruna veya o yılki bütçe açıklarını kapatmak için kârlı kamu kurumları yerli ve yabancı şirketlere blok satış yoluyla satıldı. Oysa ki başka ülkeler bu işletmeleri çoğunlukla halka arz yoluyla özelleştirdiler.
“Devlet kasaplık yapar mı” diye 37 işyeri olan Et Balık Kurumu’nun özelleştirme sonucu şimdi 8 ilde kombinası var.
Et Balık Kurumu, doğal tekel veya kamu altyapı yatırımı değildi... Ancak piyasayı düzenlemede önemli bir işlevi vardı. Üreticinin malını değeri ile alıp, tüketiciye aşırı kâr koymadan satıyordu. Üretici de memnun idi... Tüketici de memnun idi.
Şimdi Et Balık Kurumu, hükümet için kurtarıcı oldu.
Özelleştirilen 32 Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) işletmesinden 22’sinin kapısına kilit vuruldu. Bu işletmelerde özelleştirme öncesi çalışan 1.353 kişi, özleştirme sonrası 514’e düştü.
Geçenlerde çiftçi 75 kuruş istediği sütünü, bu parayı alamayınca sokaklara döktü. Birçok ülkede belediyeler, sütü üreticiden değerine alır ve yoksullara, öğrencilere bedava dağıtır. Bizde süt sudan ucuz. Bu tamamıyla hükümetin yanlışından kaynaklanıyor.
Türk Telekom’u 20 yıllığına alan Hariri Ailesi Türk Telekom için getirdiği 5.6 milyar dolar dövizi, 5 yılda geri götürdü. Şimdi 15 yıl hepimiz bu Hariri için çalışacağız. Zira her yıl en az bir milyar dolar kâr götürecek.
Türk Telekom gibi kârlı şirketlerin ve kârlı bankaların yabancıya satışları sonrası bu kuruluşların kârı da dışarıya gidiyor. AKP İktidarında Borsadan sağlanan kazançlar ile bu gibi kârlar yurt dışına çıktı. Bu nedenle 32 milyar dolar çıktı.
Bu gibi kâr çıkışları, ödenen faizler ve dış ticaret açıkları Türkiye’nin cari açığını artırdı. AKP İktidarında, 7 yılda dış cari açık 167 milyar dolara çıktı.
Yani Türkiye’de halk yabancıya çalışıyor. Bu şartlarda halkın fakirleşmesi kaçınılmaz bir sondur.
İşsizlik ve fakirlik, devlet gelirlerinin düşmesine neden oldu. Ne var ki AKP Hükümeti bunun da yolunu buldu... Dolaylı vergileri, yani zengin ve fakirin aynı oranda verdiği vergileri artırdı. Örneğin, 2010 Ocak- Mart döneminde, Gelir Vergisi ve Kurumlar vergisi gelirleri, bir önceki döneme göre yüzde 2.9 geriledi, buna karşılık, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin payı yüzde 24.5 oranında arttı.
Milletin fakirleşmesi, zaman içinde ortaya çıktığı için kısa dönemde anlaşılmıyor... Bir ekonomide hükümet tarafında bu gibi zararların sosyalize edilmesi, aynen bir suya atılan taşın çıkardığı dalgalara benzer... Zaman içinde herkese yayılır.
İktisatlılar Vakfının yaptırdığı bir araştırmaya göre İstanbul halkı Türkiye’nin çözülmesi gereken en önemli sorunu olarak, işsizlik, yoksulluk gibi ekonomik sorunları görüyor... Ayrıca İstanbul halkının yüzde 79’u önümüzdeki on yıl için ülkenin en önemli hedefinin yüksek büyüme hızı olması gerektiğini söylüyor.
Halk sıkıntısını, sorunlarını biliyor... Ancak bıçak kemiğe dayanmadan yeterli tepki göstermiyor... Bu tepkiyi sandıkta göstermesini her an bekleyebiliriz.