Dev gibi bir sorunla karşı karşıyayız

Bugün size iki konudan bahsedeceğim.

Rusya-Ukrayna savaşı olduğu için şimdi tutup da raporlardan, usulsüzlüklerden bahsetmek pek doğru değil.

Ben de günlerdir bu savaşın Türkiye''ye gıda enflasyonu açısından etkisini ve özellikle Türkiye''de medya-gazetecilerin savaştaki tutumunu oturdum inceledim.

Önce gıda enflasyonunu yazayım.

Pek fark edilmedi Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Ukrayna''nın yer altı ve yer üstü zenginliklerini açıkladı.

Hepsini burada yazmayacağım ancak, Prof. Ercan''a göre Ukrayna dünyanın 3. büyük mısır üreticisi, 4. dış satıcısı; Dünyanın 4. büyük patates üreticisi; Dünyanın 5. büyük çavdar üreticisi. Dahası Türkiye''nin en büyük buğday ithalatçılarından biri.

Baktım rakamlar doğru, dahası da var. Türkiye''nin, Rusya-Ukrayna ile toplamda ticaret hacmi 40 milyar dolar. Yani yaptırımlar doğrudan Türkiye''yi etkileyecek. Sadece gıda ithalatımızın yüzde 38''i bu her iki ülkeden sağlanıyor.

Türkiye ve Ukrayna arasında vizesiz seyahat sağlanıyordu. Geçen yıl Ukraynalı 2 milyondan fazla turist geldi. Türk müteahhitlerin aldığı iş rekoru da yüzde 130 artarak 1.6 milyar dolara ulaştı. Ukrayna''ya ihracatımız da 3.2 milyar dolarlık ihracat rekoru kırmıştı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi yüzde 52 artarak 10 milyar dolara yaklaşmıştı.

İşin can alıcı noktasına geliyorum.

Özellikle stratejik ürün buğdayda, ithalatın yüzde 86''sı Rusya ve Ukrayna''dan yapılıyor. Yani yediğimiz ekmeğin kullandığımız unun ham maddesi doğrudan birbiriyle savaşan bu iki ülkeden geliyor. Daha da kötüsü Ukrayna çiftçisi savaşıyor, buğday ithalatının yüzde 70''ini oluşturan Rusya''ya ise yıllar boyu ağır yaptırımlar uygulanacak. Dolayısıyla ekmeğin fiyatının 5 liraya çıkması çok muhtemel.

Türkiye doğal gaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40''ını, petrol ihtiyacının ise yüzde 25''ini Rusya''da ithal ediyor. Ayrıca Mersin Akkuyu''da yapımı devam eden Türkiye''nin ilk nükleer güç santrali de Rusya''nın kontrolünde faaliyet gösterecek. Bunları yazmıyorum bile.

Beni yoksulun ulaşmakta zorlanacağı ekmek ilgilendiriyor.

Zaten Türkiye son yıllarda tarımsal üretimde kan kaybı yaşıyor.

Sadece Türkiye İstatistik Kurumu''nun (TÜİK) verilerine göre bile 2021 yılında temel gıda maddeleri olan tahıl ve baklagillerde önemli üretim düşüşleri görüldü. Bir önceki yıla göre çavdar, arpa ve kırmızı mercimekte üretim kaybı yüzde 30''ları aştı. Un ve ekmeğin ana maddesi olan buğdayda ise üretim kaybı yüzde 14''e ulaştı.

Düşüşün nedeni gübre ve yakıt fiyatlarındaki büyük artış. Türkiye''de ham madde kaynakları bulunmadığından kimyasal gübre sektörü yüzde 90''ın üzerinde dışa bağımlı. Dolayısıyla çiftçi üretmiyor, ekmiyor. Haliyle savaş nedeniyle oluşan kaybın yanında bir de içerdeki nedenlerden üretim yapılmayınca karşımıza dev gibi bir sorun çıkıyor.

İktidarın buna dair önlem almasını beklerken önlemden kastın yeni ithalatçılar bulmaya çalışmak olmadığını bir türlü anlatamıyoruz.

Belli ki zor günler geride kaldı, artık daha zor günler bizi bekliyor.

Bir diğer konu da savaşta gazetecilerin aldığı tavır…

Ürettiklerimde hep tarafsız olmaya gayret etmiş biri olarak diyebilirim ki gazetecilerde koşa koşa bir tarafı tutmanın hevesini görüyorum. İnsan hayatları üzerinden "ben demiştim"cilik oynanıyor.

Doğru bilgi vermek yerine savundukları tarafın haklılığı için çalışan bir güruh ortaya çıktı. Rusya savaş çıkartan taraf olduğu kadar NATO da bu savaşın sebebi olarak ortada duruyorken sadece bir tarafın aleyhinde haberler yapmaya çalışmak gazetecilik değil.

Tarafsız kalmaya çalışmak gayret ister. Bu gayreti göstermek yerine takım tutar gibi oturdukları yerden bir tarafın galip gelmesini isteyen "haberciler" var.

İnsanlar ölüyor, çocuklar evlerini terk etmek zorunda kalıyor, sığınakta yaşam savaşı veriyor. Kimin umurunda…

Gazetecilerden bahsediyorum… Ağlamaklı videolar çekenleri mi ararsınız, SİHA''ların vurduğu askerî konvoy videolarını sevinçle paylaşanları mı, liderlerin yaptıkları açıklamaları daha aktarmadan yorum yapmaya başlayanları mı?

Haber nerede? Haber doğru mu değil mi? Gerçek ne? Gerçeğin etkisini nasıl takip ediyorsunuz? Ortaya çıkan verileri karşılaştırdınız mı? Devletlerin açıkladığı verilerin sağlamasını yaptınız mı?

Hiçbiri yok. Günlerdir yarısı sahte, eski ya da montajlanmış video ve fotoğrafları hem de bilmeden safça paylaşıp duruyorlar.

Bir insanlık dramı yaşanıyorken kimisi de çıkıp "kadınlar, erkekleri bırakıp kaçıyor" gibi anlamsız yorumlar yapıyor.

Cephede olmadığım için haddim olmasa da yaptığım eleştirilerimi burada noktalıyorum.

Nazım Hikmet''in şiiri bize en güzelini anlatıyor:

Dünyayı verelim çocuklara

Hiç değilse bir günlüğüne

Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar

Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında

Dünyayı çocuklara verelim

Kocaman bir elma gibi

Verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi

Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar

Doysunlar

Bir gün de olsa öğrensin dünya, öğrensin arkadaşlığı

Çocuklar dünyayı alacak elimizden, ölümsüz ağaçlar dikecekler…

Yazarın Diğer Yazıları