Despot iktidara ortam yaratmak!
Hükümetler, varlıklarına ihtiyaç duyulduğu sürece iş başında kalır. Bu yüzden iktidarlar demokrasi ve kurulu düzenin ancak kendileri sayesinde mümkün olabileceği duygusunu yaratırlar. Onun için de demokrasinin düşman ve tehditlerle karşı karşıya olduğuna kamuoyunu inandırmaya çalışırlar. Kamuoyunun iktidarın yapacağı operasyonlara destek vermesi, meşru düzene yönelik tehdidin büyüklüğüne inanmış olmasına bağlıdır.
Tehdit yaratmak!
Düşman algısının yaratılması yalnız başına yetmez, aynı zamanda kamuoyunda yakın bir tehditle karşı karşıya olunduğu duygusu da üretilir. İktidar yetkilileri projelerine düşman olanlara karşı kamuoyu oluşturmak için her aracı kullanırlar. Tehdit edici gösterilen unsurların güçleri ve yetenekleri abartılarak kamuoyuna sunulur. Tehdidin büyüklüğüne dikkat çekilir. Kamuoyu desteği sağlanınca da operasyonlar başlatılır. Korku ve tehditler operasyon süresince sürekli olarak diri tutulur.
Despotik rejimlerin, önce düşman yaratmak ve tehdit inşa etmek, daha sonra da gereğini yapmak gibi bir gelenekleri vardır. Bu stratejiye, Bush döneminde “önleyici vuruş” adı verilmişti.
Tehdit sahteyse tedbir zulümdür!
Gerçek bir tehdidin söz konusu olduğu yerde tedbir zorunluluktur. Ancak gerçekte olmayan bir tehdit, varmış gibi propaganda ediliyorsa işte o zaman iş değişir. Eğer tehdit sanal ise bu tehdide dayalı olarak yapılan operasyon zulüm olur. Körfez Savaşı başlamadan önce Saddam’ın “kitle imha silahları”nın bütün dünyayı nasıl tehdit ettiğine herkes inandırılmıştı. Kitle imha silahlarının tehdidini (!) ortadan kaldırmak için Irak’a karşı yapılan operasyonla olmayan kitle imha silahları değil, gerçekte Irak halkı imha edilmiştir.
Darbe tehdidi yaratmak!
Irak’takine benzer propagandanın bir başka türü de Türkiye’de uygulamaya konulmuştur. Türkiye’de son zamanlarda televizyon, basın ve yayın kuruluşları darbe sözcüğünü fazlaca konuşur oldular. Halbuki darbe sözü her ağza alındığında insanların bilinç altında bulunan darbe travmaları aktifleştirilmektedir. Sürekli olarak darbe, darbeci, darbe teşebbüsü, 80 darbesi vs. söylemleri bu amaçla dile getirilmektedir. Sonuçta gazeteler “Hâlâ Darbe Heveslileri Var” diye başlıklar atmaktadır.
Aslında yapılan araştırma ve yorumlar darbe konusunda insanların ne düşündüğünü ortaya koymaya yönelik değildir. Aksine bu tür haberlerle darbe korkusunun kamuoyunda diri tutulması amaçlanmaktadır. İktidar da böylece darbe tehdidini gerekçe yaparak muhalifleri sindirmeye yönelik despotik tavırlarına kamuoyu nezdinde meşruiyet kazandırmış olacaktır. Son sekiz yıldır iktidarda olan parti, kendisine yönelik olarak yapıldığı söylenen sayısız darbe planını kamuoyuna duyurmuştur. Bugün sayısını kamuoyunun da unuttuğu darbe planları, yasa dışı örgütlenmeler ve akla ziyan suikast planları sayesinde, iktidar muhalif kesimlere yönelik olarak yaptığı anti demokratik uygulamaları savunmaktadır.
Sonuçta kafası karıştırılan kamuoyu, abartılan darbe planları ya da yaratılan darbe korkusu, demokrasiye değil, despotlaşan iktidara bilinçli bir biçimde ortam yaratmaktadır.