Desinler...
Bugün dinî, sosyal ve siyasî hayatımıza maalesef hep "desinler" kavramı yön vermektedir. Oysa ki:
Dindar desinler diye ibadet ederseniz riyakâr olursunuz ve Allah korusun dinden bile çıkarsınız.
İmkânınız olmadığı halde zengin desinler diye lüks mağazalardan alışveriş yaparsanız yani ayağınızı yorganınıza göre uzatmazsanız bir gün ekonomik sıkıntıya düşersiniz.
Dünya lideri desinler diye önünüze gelen yabancı ülke yöneticilerine sesinizi yükseltirseniz uluslararası arenada itibarınızı sıfırlarsınız.
Şimdi gelin bu tespitleri biraz daha açmaya çalışalım.
Dinî hayat
Şemseddin-i Sivasî'nin (ö. 1597) "İbret-nümâ" adlı mesnevisinde "Âbid ile Köpek" başlığı altında şöyle bir hikâye anlatılır:
Bir kişi ibadet etmek maksadıyla bir gece mescide gider. Ortalık karanlıktır. Mescitte bir müddet ibadet ettikten sonra kapıdan birisinin girdiğini hisseder. Benim gibi ibadet etmek isteyen başkaları da varmış diye düşünür. Sonra, muhtemelen beni tanıyordur, ibadete devam edeyim ki ne kadar çok namaz kılıp tespih çekiyor desin diye ibadete devam eder. Derken şafak söker, etraf aydınlanmaya başlar. Bir de bakar ki kendisi gibi ibadet eden biri zannettiği şey bir köpek ve yatmış uyuyor.
BEYİT:
"Desinler diye ibadet ederse kişi//Köpeğe maskara olmaktır onun işi." (Li-müellifihî)
Sosyal hayat
-Ele karşı,
-Ele güne karşı,
-Dosta düşmana karşı,
-El âlem ne der?
-Desinler,
-Sansınlar,
-Dostlar alışverişte görsün.
Sosyal hayatımızı çoğunlukla bu tabirler yönlendirmektedir. Yani toplum olarak "doğru nedir"den ziyade "el ne der" yahut "desinler, sansınlar" merkezli düşünüyor, hâl ve hareketlerimizi ona göre düzenliyoruz. Nasreddin Hoca'ya atfedilen "Dostlar alışverişte görsün" ifadesi meseleyi gayet güzel açıklamaktadır.
Rivayet bu ya, Nasreddin Hoca ticarete başlar. Ama 9 akçeye aldığı yumurtaları 8 akçeye satmaktadır. Etraftan "Hocam bu nasıl ticaret, 9'a alıp 8'e satıyorsun, iflas edeceksin" diye ikaz edenlere Hoca "Üzülmeyin dostlar, bizimkisi ticaret yapmak değil, dostlar alışverişte görsün yeter" cevabını verir. O hesap, sosyal hayatta işlerimizin çoğu "desinler, sansınlar, dost üzülmesin, düşman sevinmesin" odaklı yürüyor.
BEYİT:
"El âlem ne der kaygısıyla yaşarsa kişi//Ruhunu karanlığa hapsetmek olur işi." (Li-müellifihî)
Siyasî hayat
Siyasî hayatımız hepten "desinler"in emrinde…
Ümmetin hâmîsi desinler diye Suriyelilere sınırlarımızı açtık, ibâte ve iâşeleri için 40-50 milyar dolar harcadık. Şimdi korona yüzünden muhtaç duruma düşen kendi vatandaşlarımıza gerekli ölçüde yardım yapamıyoruz.
Ne kadar demokrat desinler diye darbe ile iş başına gelen Mısır yönetimine küstük, şimdi barışmanın yollarını arıyoruz.
Ne kadar çok üniversitemiz var desinler diye her ile bir üniversite açtık, şimdi kalite düştü diye yakınıyoruz.
Okuma yazma oranı arttı desinler diye ilköğretime ilaveten ortaöğretimi de mecburî yaptık, okuma yazma bilmeyen bir nesille karşı karşıya kaldık.
BEYİT:
"Desinler, sansınlar olursa siyasetçinin işi//Eğitimde, kültürde nal toplamaktır onun işi" (Li-müellifihî)
Hâsılı; "desinler" fâsit bir dairedir ve bu fâsit daireden çıkmadıkça dinî, siyasî ve sosyal hayatta doğru adımlar atmak mümkün değildir. Başarının yolu başkasının ne dediğine değil, doğrunun ne olduğuna bakmaktan geçer. Mevlânâ ne güzel söylemiş: Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
*
ACZİMİN GİRYESİ:
DESİNLER
"Desinler, demesinler" diye hep susturdular bizi,
Doğru işler yapmaktan alıkoydular hepimizi.
(Li-müellifihî)