"Dersim"e AK Parti'den tam destek!
Fatih Mehmet Maçoğlu… Kamuoyu Maçoğlu'nu Türkiye'nin ilk komünist başkanı olarak duydu.
Tunceli Ovacık'ta başkanlık yapıyordu. Medyada yer almayı da seviyordu. Türkiye'de işini hakkıyla yapan kim olursa olsun "ideolojiler" artık bir önyargı olarak değerlendirilmiyordu. Bu yüzden Atatürkçü, muhalif, milliyetçi hatta muhafazakâr kesimin sempatisini kazanabildi.
Toplu taşıma ücretsizdi, su faturaları son derece uygundu. Siyasetin güncel meseleleri hakkında da yorum yapmadığı için taraflı-tarafsız destek alabildi. Sosyal medyayı da etkin kullanıyordu. Tunceli Ovacık'ı bilmeyen vatandaşlar "Komünist Başkan"ın memleketi diye tanımaya başladılar.
Belediyenin katkısıyla yerel üretim canlandırıldı. Ovacık'ın insanları da Maçoğlu'nun alçakgönüllü ve herkesin derdine koşan birisi olduğunu ifade ediyordu. En azından bize haberler vasıtasıyla sunulan içerikler böyleydi. 31 Mart seçimleri öncesinde ilginç bir olay oldu. Maçoğlu, Tunceli Belediye Başkanlığı için aday olacağını her yere duyurmaya başladı. Beklenti "komünist başkan" olarak aday olmasıydı.
Ancak farklı bir süreç başladı.
HDP, Maçoğlu'nun kendilerinden aday olmasını istiyordu. Maçoğlu "hayır" demedi. Uzun süre pazarlıklar yapıldı. Anlaşma son anda iptal oldu. Maçoğlu, TKP'den aday olarak Tunceli'yi kazandı. Kim ne derse desin önemli bir başarıydı.
HDP ile yakın teması fazla dikkat çekmedi. Ama o uzun pazarlıklar epey kafa karıştırıcıydı. Maçoğlu, sempatik profili bir anda değişmeye başladı. Çünkü kendisi epey karanlık dehlizlerde ideolojik saplantılar içindeydi. Kendisini "Tunceli Belediye Başkanı" değil de "Dersim Belediye Başkanı" olarak tanıtmaya başladı. Sosyal medya hesaplarını bu şekilde değiştirdi.
Tepkiler arttı, "Neden böyle yapıyorsun, seni seçenler 'Dersim' ismini sevebilir, ama geçmiş konuları kaşımanın, insanları kutuplaştırmanın kimseye faydası yok" denildi, dikkate almadı.
Herkesin sevdiği bu başkan bir baktık ki Tunceli Belediyesi yerine "Dersim Belediyesi" adını kullanacaklarını açıkladı.
Buyur, burdan yak!
Demek ki kendisi gayet belirli ideolojilerin bataklığında,
Demek ki kendisi gayet istekli bir şekilde kendisine yönelen sevgiyi dağıtmakla meşgul. Bu girişimin Türkiye'ye hiçbir hayrı yoktur, olmamıştır. Çünkü oraya Dersim yerine Tunceli denilmesi bir devlet kararıdır. Cumhuriyet'i kuran kadroların isyanlara, saldırılara karşı bir önlemidir. Tunceli demek Cumhuriyet demektir, Tunceli demek Atatürk demektir.
Peki AK Parti hükümeti konuya nasıl bakıyor.
Tıpkı Komünist Başkan gibi!
2017 yılında Binali Yıldırım, Şırnak Havalimanı'na HDP'li Şerafettin Elçi'nin ismini verdiklerini hatırlattıktan sonra, şu ifadeleri kullanıyor:
"Dersim'de 1937 ve 1938'de vahşet yaşanmıştır. Bu topraklar en iyi bilendir. Dersim olaylarının, bu topraklarda yaşayan insanlara ne kadar büyük acılar yaşattığını biz bilemeyiz ama bizim dedelerimiz, bizim büyüklerimiz yaşadı. İstiyoruz ki bizden sonrakiler yaşamasınlar. O günün tek parti yönetimi CHP, ne dedi; 'Dersim bir çıban başıdır' dedi ve bütün buradaki vatandaşlarımızı yok ettiler, acımasızca üzerine bombalar yağdırdılar. Yaşlarını büyütüp idam ettiler."
Tunceli'de 33 Askerimizi karakolda kim şehit etti!
1937'de Seyid Rıza ve Şeyh Said'in en küçük kardeşi Abdürrahim, Tunceli merkezli bölgede isyana kalkıştı.
Bölgedeki dönemin emniyet görevlisi İhsan Sabri Çağlayangil anlatıyor: "Atatürk Singeç Köprüsü'nü açmaya gidecek. O tarihte Seyit Rıza Dersim'in lideri. Devlet, Fırat üzerine bir köprü yapmış. Köprünün başında da bir karakol. Karakolda 33 askerimiz, başlarında İsmail Hakkı adında bir yedek teğmen var. Köprüye Dersimliler saldırı düzenliyor. Karakol yakılıyor ve 33 askerimiz şehit oluyor. İşte bu olay isyanın başlamasıdır. Atatürk olayla ilgileniyor ve kesin talimat veriyor: 'Bu meseleyi kökünden hallediniz..."
Buna rağmen Ankara, olayların büyümesini istemediği için bölgeye ikna heyetleri gönderip, aşiretlerle görüştü. Ancak ihanet içerisinde olanlar geri adım atmak yerine, Mehmetçiği şehit etmeye başlamıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ün kesin talimatıyla Tunceli'de operasyon başladı. Türk askerinin kararlı ve başarılı operasyonları sonrasında iyice köşeye sıkışan isyancı Seyit Rıza, İngiltere'ye şu mektubu yazıyordu:
"İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na
Sayın Bakan,
Üç aydan beri ülkemde tüyler ürpertici bir savaş sürüyor. Savaş olanaklarının eşitsizliğine, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık. Üç milyon Kürt, sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.
Dersim Generali
Seyid Rıza"
Hikayenin kısa özeti budur...
Kim nasıl düşünürse düşünsün, kim hangi pazarlıkları yaparsa yapsın.
Tunceli'nin ismi Tunceli olarak kalacaktır.
Seçim de yapsanız, referanduma da taşısanız oranın adı Tunceli'dir!