Dersim yahut devlet yıkıcılığı!
Dr. Nuri Dersimi, 30 Mart 1916’da, bir takım aşiretlerin birleşerek, bölgedeki Osmanlı memurlarını ortadan kaldırdıkları, Elaziz vilayetine doğru yürüyerek Kürdistan davasını emrivaki şeklinde halletmeye çalıştıkları ve bölgeyi hâkimiyetleri altına aldıklarını anlatır.
Sevr’e gelinceye kadar devam eden süreçte ayaklanma ve saldırıların arkası kesilmez. Sevr Antlaşmasında, Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti ve özerk bir “Kürdistan” tasarısı yer almıştı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları Sevr’i reddedip Kurtuluş Savaşını başlatınca Kürdistan projesi de Sevr ile birlikte rafa kalkmış olur. Türk Ordusuna karşı Yunan Ordusu 22-23 Mart 1921 gecesi saldırı başlatır. İkinci İnönü adı verilen bu çetin savaşlar sürerken 29 Mart 1921’de Koçgiri isyancıları da harekete geçerler. Divriği Kaymakamını esir alıyorlar. Bunun üzerine de Nurettin Paşa harekete geçiyor.
İkinci Dünya savaşının rüzgârları esmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ise Dersim bölgesine yasalarını ve düzenini götürmek amacındadır. Bunun için bölgeye yollar, köprüler, okullar, karakollar, devlet binaları yapılır. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan; aşiretlere haber yollayarak saldırılara son vermelerini, silahlarını bırakmalarını, okulları ve karakolları yakmamaları için onları uyarır. Aşiretler ise devlete şu şartları dayatır: Karakollar yapmayacaksınız, köprü inşa etmeyeceksiniz, yeniden nahiye ve ilçe merkezi kurmayacaksınız, silahlarımıza dokunmayacaksınız ve vergileri pazarlık usulüyle verilir hale getireceksiniz!
Açıkça Seyit Rıza kendisine “devlet içinde devlet” muamelesi yapılmasını istiyor. Kabul edilmeyince de silaha sarılıyor.
21 Mart gecesi Denenanlı ve Haydaranlı saldırganlar; Kahmut köprüsünü yakıp Pah nahiyesini basıp telgraf tellerini kesiyorlar.
Çağlayangil’in anlattığına göre, 1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü’nün açılışını yapmak üzere Dersim’e gelecekti. Köprünün ucunda güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol vardır. İsmail Hakkı adlı bir teğmenin komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenleniyor. Karakol yakılıyor ve 33 askerin tümü komutanıyla birlikte şehit ediliyor. Dersim’e yapılan harekât da bu olay üzerine başlıyor.
Seyit Rıza, “İngiltere hükümetine, Türk hükümeti; Dersim bölgesine girmeye kalkışmıştır.../...Kürtler, bu olay karşısında silaha sarıldılar. Ben ve yurttaşlarım Türk Ordusunu başarısızlığa uğrattık” diye haber gönderecektir.
Zamanın İngiliz Askeri Ataşesi yazdığı raporda durumu şöyle tasvir etmiştir: “Dersim’de ise büyük çapta bir ayaklanma var. Askeri makamlar harekât için hazırlık yapıyor.../... Dersimliler, sanırım, Hatay sorunu halledilmeden önce ayaklanmaya karar vermişlerdir. Sayılara 1.500 kadar olan asiler 8 Mayıs’ta hükümet kuvvetlerine ciddi zayiat verdirmişlerdir, ayaklanma bu saldırıyla başlamıştır”.
Hakikat orta yerde dururken, “Devlet önce bu bölgede isyan çıkarttı; sonra isyan bastırmak bahanesiyle katliam yaptı” demek, bilinçli bir saptırmadır. 1877’de Osmanlı Ordusu geri çekilirken örgütlü aşiret grupları tarafından arkadan vurulduğunu Dr. Dersimi yazmıştır. Türk Milleti kan içinde II. İnönü Savaşı’nı verirken aşiretlerin çıkardığı Koçgiri İsyanı, inkârı mümkün olmayan tarihi gerçeklerdir.
Osmanlı’dan bugüne kadar uzanan onlarca Kürt örgütünün bağımsız Kürdistan davasını örgütlemek için kurulduğu orta yerde durmaktadır. Bu örgütlerden bazıları şunlardır: Kürdistan Teali Cemiyeti, Teşkilat-ı İçtimaiye, Kürdistan Teavün ve Terakki Cemiyeti, Hevi Örgütü, Azadi Örgütü, Hoybun Cemiyeti, Devrimci Doğu Kültür Ocakları, PKK, DTK, KCK vb.
Siyasi yahut ekonomik çıkarları için kanlı örgütlerin çıkardığı isyanları sömürenler yalnız bu ayaklanmalar sırasında şehit olanların maneviyatlarına değil aynı zamanda gerçeklere de fena halde ihanet etmektedirler.
Cumhuriyeti, Milli Devleti ve onun kurucularına Dersim üzerinden saldırmak da masum bir iş değildir. Bilinçli bir projedir. Güç odakları yıkmak istediklerini ilk önce günahkâr ilan ederler. Dersim üzerinden yapılan da geçmişle yüzleşmek değil devlet yıkıcılığıdır.