Dernek adı altında Türk düşmanlığı!

Çok uluslu şirketler, küresel ekonomiyi yönlendirecek güce eriştikten sonra, sivil toplum kuruluşları üzerinden devletlerin iç işlerine karışmaya başladılar. Bu yöntem, bazı devletler tarafından da etkin bir şekilde uygulanıyor. Dış kaynaklarla, fonlarla beslenen bazı STK'lar; demokrasi ve hukuk sisteminin sağlıklı işlemediği, millî kimliği oturmamış ülkelerde iktidar değiştirebilecek güce eriştiler.

Türkiye'de de çok sayıda STK görünümlü dış fonlarla beslenen dernek ve vakfın olduğu biliniyor. Temelinde devleti güçsüzleştirmeyi hedef alan bu STK'ların faaliyetleri üzerine çokça yazılar yazıldı, önemli makaleler kaleme alındı. Mustafa Yıldırım'ın Sivil Örümceğin Ağında kitabı, bu alanda yazılmış eserlerin başında geliyor.

Ancak son yıllarda dış kaynaklı olmayıp, "yerli" sermaye hareketleriyle oluşturulan bazı dernekler burs vaadiyle, gençlerimizin zihinlerini bulandırmaya, onları yönlendirmeye başladı.

Geçtiğimiz günlerde görüştüğüm bir okuyucumun paylaştıkları beni hayrete düşürdü. Kendisi İstanbul'da okuyan bir üniversite öğrencisi... Nüfusuna kayıtlı olduğu Karadeniz'deki bir ilçenin tanıtım vakfı tarafından aranıyor. Vakıf, 400 üniversite öğrencisine aylık 150 TL'lik karşılıksız bir burs vereceklerini söyleyip, öğrenci kardeşimizin başvuruda bulunmasını istiyor.

Genç arkadaşımız, derneğin "yerli" olduğunu düşünerek, burs için bir form dolduruyor. Formda kişisel bilgilerin yanı sıra, hangi şahsiyetleri örnek alıyorsunuz, hangi yazarları takip ettiğiniz soruları da soruluyor. Örnek aldığı şahsiyetlere "Atatürk, Enver Paşa, Abdülhamit", takip ettiği yazarlara da "Esfender Korkmaz, Batuhan Çolak" cevaplarını veriyor. Sonrasında mülakata çağrılıyor.

İstanbul Ümraniye'de son derece lüks bir mekanda (dernek binası) mülakata alınıyor. "Burs vereceğiz" vaadiyle yüzlerce üniversite öğrencisi çağrılmış, hepsiyle tek tek mülakat yapılıyor. Uzun bir bekleyişten sonra sıra kendisine geliyor. İçeri girdiğinde karşısında dernekten 6 kişi var.

Gencimizi 150 TL için adeta sorguya çekiyorlar. Hatta işi ileri boyuta götürüp "Hükümetimizi eleştiren yazarları okuyorsun" yorumunda bulunup, Mustafa Kemal Atatürk ve Enver Paşa'yı neden örnek aldığını soruyorlar. Devamında ise, "Namaz kılıyor musun, 'Dünya beşten büyüktür' sözünü açıkla, hilafet senin için ne anlam ifade ediyor, Lozan hezimetini bize anlatır mısın..." soruları geliyor.

Verilen cevaplardan memnun kalmamış olacaklar ki, 400 kişilik burs kazananlar listesinde üniversiteli gencimizin adına yer verilmiyor.

Sonradan öğreniliyor ki, burs çıkan öğrencilere bazı zorlamalar yapılıyormuş, aynen aktarıyorum "Batuhan Ağabey, burs iyi ki çıkmamış. Bunların karşılıksız burs dediklerinde 'dernek faaliyeti' adı altında bir takım seminerlere katılım zorunluluğu varmış, telefonuma mesaj geldi."

Mesajı bana göstermesini isteyince şaşkınlığım daha artıyor...

"Değerli öğrencimiz, Araştırmacı-Yazar Mustafa Armağan'ın katılımıyla, 24 Aralık Cumartesi, saat 10.30'da gerçekleştirilecek olan 'Lozan Meselesi' adlı seminere sizler de davetlisiniz. İstanbul'da okuyan bursiyer öğrencilerimizin seminere katılımı mecburidir. Not: 10.30'dan sonra seminere gelenler, seminere katılmamış sayılacaktır."

Söz konusu araştırmacının, uydurma belgelerle uzun yıllar Zaman gazetesinde, Atatürk'ü karaladıktan sonra kendisini tamamen bu işe adadığını bilmeyen yok. Kurtuluş Savaşı için "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen Mısıroğlu'nun bir başka versiyonu. İşin ilginç yanı bu şahsın çıkardığı derginin reklamı, İstanbul ve Ankara'daki toplu taşımaların her köşesine yerleştiriliyor.

Burs adı altında gençlerimizin nasıl zehirlendiğinin, genç dimağların; birilerinin amaçları ve sapkın ideolojileri için nasıl fanatikleştirildiğinin en açık delilidir bu yaşananlar.

Hemşericilik adı altında, yerli vakıf-dernek statüsünde görülen bu unsurların faaliyetleri günden güne artması dikkat çekiyor. Türkiye'yi 15 Temmuz'a sürükleyen zihniyet de aynı böyle davranırdı. Türklük düşmanı, cumhuriyet düşmanı, millî devlet karşıtı adamlar yetiştirdiler. Dini kullandılar. Sonra da vatandaşları katlettiler.

Gençlerimizi ve ailelerini buradan mutlaka uyarmak istiyorum. 150 TL için geleceğinizi, fikrinizi, gönlünüzü sakın bunlara kaptırmayın. Gerekirse günü simitle tamamlayın ama onurunuzu, kimliğinizi bu zihniyete teslim etmeyin.

Yazarın Diğer Yazıları