Depremin kuşkulu deşifresi!..
"Bir musibet bin nasihat evladır" derler ya, bu ülkede yaşanan felaketler sadece çarpık yapılaşmanın vahametini ortaya sermiyor, derneklerden devlete kadar her alandaki çarpıklıkları, tutarsızlıkları ve yanlışları da sert biçimde deşifre ediyor...
Ne tuhaf ki bu ülkede artık sosyo-politik yaşamdaki yolsuzlukları, usulsüzlükleri, hataları ve eksiklikleri ortaya sermek için akıllara durgunluk veren gazetecilik becerilerine de gerek kalmıyor...
Yer kabuğundaki bir küçük sarsıntı bile toplumu sömüren çarpıklıkları tek tek gözler önüne sermeye yetiyor ki, asıl vahamet de işte burada ortaya çıkıyor...
Baksanıza; Türkiye deprem ülkesi ama Sivrice merkezli son felaket yalnızca Elazığ, Malatya ve çevresinde yıkımlara, kayıplara, yaralanmalara yol açmadı...
Sarsıntı hem akibeti belli olmayan deprem vergilerinin nerelere saçıldığı sorusunu bir kez daha gündeme getirdi, hem de halkın yardımlarıyla ayakta duran Kızılay'a verilen bağışların AKP yanlısı kuruluşlara nasıl akıtıldığını gözler önüne serdi...
Heyhat!!! Depremin yaralarını sarması gereken bir dernek, depremin ardından yaşadığı artçı sarsıntılarla bir yerlere savruluyor ve ne yazık ki tartışmaların içinde ezildikçe eziliyor...
Kızılay "paravan"mı oldu?..
Kızılay genel başkanının geçmişi üzerindeki spekülasyonlar, bu kuruluşta çalışanlara verilen astronomik maaşlar ve yine Kızılay başkanının henüz Elazığ'da sarsıntı durmadan halktan para toplamak için alelacele tweet atmasının tepki çekmesi bir yana, asırlık kuruluşun toplumun güvenini sarsan kuşkulu tartışmalar içerisinde boğulması çok acı olsa gerek...
Baksanıza, Kızılay üzerinden öylesine tuhaf ve tepki çeken bir para trafiği yaşanıyor ki, akıllara durgunluk veriyor;
Kerem Kınık'ın 2016 yılında Kızılay'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı'na atanmasından önceki 3 yılda (2013-2014-2015) dernek toplam 214 milyon 145 bin TL bağış toplamış...
Kınık'ın başkan olduğu 2016'dan 2018'e ulaşan 3 yıllık sürede bağış miktarı 6 milyar 899 milyon TL'ye yükselmiş...
Ancak Kızılay'a bağışlanan para çok gelmiş olmalı ki, kurum bunları nereye harcayacağını da şaşırıvermiş!!!
Ve ne tuhaf ki, Başkentgaz'ın bağışladığı, 7 milyon 925 bin dolar sözde 'yurt yapılması için", adı taciz-tecavüz rezaletlerine de karışan Ensar Vakfı'na verilmiş!..
Ancak tuhaflıklar bu bağışla da bitmiyor... Başkentgaz- Kızılay-Ensar hattındaki tepki çeken alışverişin başka boyutları da gözler önüne seriliyor...
Örneğin, yurttaşın doğalgaz ödemelerinden gelir elde eden Başkentgaz, 8 milyon doları önce Ensar Vakfına aktarması şartıyla Kızılay'a veriyor, sonra da bu parayı "gider" göstererek 1,5 milyon dolarlık vergi avantajı sağlamış oluyor...
Yani, hazineye girecek olan paranın Ensar Vakfı'na ulaştırılması için Kızılay Derneği "paravan" olarak kullanılmış oluyor...
Bu konuda medyaya yansıyan haberler ve yorumlar Kızılay gibi yaşamsal bir kuruluşun üzerinde kuşku yaratmaktan öteye gitmiyor...
Ve tüm bunlar, yıllardır Kızılay'ın üzerine titreyen milyonlarca insanın yüreğini de titretiyor...
Şimdi söyler misiniz; vatandaşlar Ensar Vakfı ile muhabbete girişen Kızılay'a bundan sonra nasıl güvenip de bağış yapsın?..
Hele de Ensarcıların, öğrenci yurtlarında yaşanan skandallar vatandaşın büyük tepkisini çekmişken!..
Kılıçdaroğlu yanıt bekliyor...
Türkiye'de yaşanan her deprem sonrasında bağış yağmuruna tutulan Kızılay, Elazığ'daki büyük sarsıntının ardından ne yazık ki kuşkulu, tuhaf ve çelişkili para trafiği ile bir kez daha yıpranmış olurken, bu dernekteki şaşırtıcı olaylara müdahale etmeyen, örneğin Kızılay'ın Ensar Vakfı'na bağış yapılmasında "paravan" olarak kullanılmasına göz yuman AKP iktidarının yıllardır toplanan "deprem vergileri" ile ilgili suskunluğu da bir kez daha kamuoyunun gündeminde...
Elazığ depreminin ardından "65 milyar tutarındaki deprem paraları nereye gitti" diye sosyal medya üzerinden sorular soranlar, ifade vermek için savcılığa çağırılırken, hükümetin bu konudaki suskunluğu devam ediyor, dikkat çekiyor...
Dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 23 Ekim 2011 tarihinde Van'ın Tabanlı Köyü'nde meydana gelen 6,7 şiddetindeki deprem sonrasında, toplanan vergilerin "sağlık, eğitim, duble yollar gibi 74 milyonun ihtiyacını karşılamak için kullanıldığını" söylemiş olsa da, AKP'nin yıllar süren suskunluğu kuşkuları arttırıyor...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bu kuşkuları dağıtmak için AKP'yi iyice sıkıştırmaya başladı... Şunları sordu Kılıçdaroğlu:
"2004-2019 yılları arasında vatandaştan toplanan deprem vergisi 65 milyar lira. Dolara vurursak 34 milyar dolar. 34 milyar dolar para deprem yaralarını sarmak, kentleri depreme dayanıklı hale getirmek için bizim verdiğimiz para... Sonra bu parayı da arttırdılar. Kentleri depreme dayanıklı hale getireceksek, can ve mal kaybı olmayacaksa, bu fedakarlığa millet katlandı. Vatandaş haklı olarak şu soruyu soruyor, '17 yıldır iktidarsınız ve deprem vergisi alıyorsunuz. Elazığ ve Malatya'daki ve bilinen tüm deprem bölgelerindeki tahribatı önlemek için ne yaptınız?.."
AKP'nin günümüzdeki yöneticileri ne tuhaf ki, Mehmet Şimşek kadar açıksözlü olamıyorlar...
CHP liderine yanıt vermeye çalışan AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, "Bütçede paralar toplanır, ihtiyaca göre de harcanır. Dolayısıyla deprem vergileri adı altında, bunlar toplanacak ve depreme gönderilecek tarzında bir düzenleme söz konusu değildir" şeklinde tuhaf bir açıklama yapınca, kamuoyundaki kuşkular daha da arttı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şu açıklaması ise kimseye inandırıcı gelmedi;
"Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde bir para hangi amaç için toplanmışsa bugüne kadar o gaye için harcanmıştır. Onun dışında bir yere biz bu tür paraları harcama diye bir tavrın içinde olmadık, olmayız."
Ne kadar tuhaf ve şaşırtıcı değil mi; deprem gibi bir felaket hem ülkedeki çarpık yapılaşmayı, hem de imar rezaletlerini deşifre ederken, bir taraftan "vergi"ler yüzünden hükümetteki tuhaf suskunluğu, bir yandan da "yardım"lar üzerinden Kızılay'daki şaşırtıcı para trafiğini gözler önüne seriyor...
Bu çelişkili manzara, merhametli insanların yaşadığı Türkiye gibi bir ülkede, bir yandan siyaseti, diğer yandan önemli bir sosyal kurumu iyice yıpratırken, halkın güveni de artçı politik sarsıntıların içinde boğulmaya devam ediyor...
Sormak lazım; bu ülkede depreme mi üzüleceksin, yoksa sarsıntıların ortaya çıkardığı rezaletlere mi?..