Depremde öğrenci olmak

Art arda gerçekleşen iki depremin ne kadar insanı, daha özelde ne kadar öğrenciyi ve öğretmeni etkilediği henüz bilinmiyor. Deprem sonucu binlerce binanın yıkıldığı ve hasar gördüğü varsayılıyor. Bu binalar arasında okulların da olması muhtemel. Öğrencilerin ve öğretmenlerin büyük bir kısmının depremden zarar gördüğünü, can veya mal kayıplarının meydana geldiğini düşünürsek eğitim kurumunun da depremden önemli ölçüde olumsuz etkilendiğini söyleyebiliriz. Eğitimin devam edebilmesi için en temel unsur olan okulların durumu henüz belirsizliğini koruyor. Yine bölgede görev yapan öğretmenlerin ve okula devam edecek öğrencilerin de ne şartlarda olduğunu bilmiyoruz. Depremin yoğun bir yıkım ve hasar meydana getirdiğini düşünürsek evsiz kalan öğretmen ve öğrencilerin hayata nasıl devam edecekleri eğitimin de akıbetini belirleyecek.

Afet şartlarında eğitim ne kadar mümkün?

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, depremlerden etkilenen illerin eğitim takvimlerini açıkladı. Eğitim öğretime geçişin il bazlı değil ilçe ve okul temelli olacağı, sağlamlık raporlarına göre hareket edileceği de ayrıca dile getirildi. Her ne kadar eğitime geçişle alakalı bir takvim yayınlanmış olsa da yıkımın yoğun olduğu bölgelerden dışarıya doğru göçün başladığını, insanların farklı şehirlere giderek hayata tutunmaya çalıştıklarını biliyoruz. Farklı şehirlere göç eden ailelerin çocuklarının eğitim olanaklarına erişmeleri daha kolay olacaktır.. Deprem bölgesinden ayrılmayan ailelerin çocuklarının ise eğitime katılımı daha sancılı bir süreç olarak karşımızda duruyor. Zira yıkılan veya hasar gören okulların sayısı az olsa da eğitimi verecek kadroların yani öğretmenlerin durumu netleşmiş değil. Vefat eden öğretmenler olabileceği gibi evi hasar gördüğü için bölgeyi terk edecek veya memleketine geri dönecek olan öğretmenlerin olması muhtemel. Yine psikolojik travmanın öğretmenler üzerindeki etkisinin de varlığını dikkate almak gerekir. Bu da eğitim sürecinde aksaklıkların yaşanacağı anlamına gelmektedir.

Travmayı aşmalıyız

Pandemi sürecinde tecrübe ettiğimiz online eğitimin ne kadar işlevsel olduğu tartışılmıştı. İçerisinde bulunduğumuz afetin pandemiden çok daha ağır şartlara sahip olduğunu yadsıyamayız. Depremde yaşanan travmanın aşılması için okulun sosyalleştirici ve iyileştirici yönü muhakkak dikkate alınmalı. Yetişkin insanlarda dahi kalıcı hasarlar bırakması beklenen böyle bir travmanın, eğitim çağındaki çocuklara vereceği psikolojik zarar ancak örgün ve yüz yüze eğitim ile hafifletilebilir. Deprem bölgelerinde eğitimin en kısa zamanda yüz yüze sürdürülmesi ve öğrencilerin tamamını kapsayacak şekilde planlanarak uygulamaya geçmesi gerekmektedir.

Afet eğitimdeki eşitsizliği arttıracak mı?

Kahramanmaraş merkezli depremler çok geniş bir alanı ve milyonlarca insanı etkiledi. Henüz vefat ve yıkılan bina sayısının ne kadar olduğu net olarak bilinmiyor. Fakat bu denli büyük bir afetin özellikle sosyoekonomik olarak dezavantajlı toplumsal kesimleri daha fazla etkileyeceği sosyolojik bir gerçektir. Afetin zihinsel ve ruhsal tahribatı da uzun bir zaman dilimine yayılan etkilere sahip olacaktır. Afet ''ten sonra eğitim kapsamında ilk akla gelen 8. sınıf ve 12. sınıf öğrencilerinin durumu oldu. Zira Haziran ayında girecekleri sınavlar, eğitim süreçleri açısından önemli bir eşiği temsil ediyor. Bu bağlamda Millî Eğitim Bakanlığı eğitimde fırsat eşitliği adına bütün ülkede LGS''ye ve YKS''ye girecek öğrencilerin 2. dönem konularından muaf tutulacağını açıkladı. Fakat yine de sınava hazırlanması gereken depremzede öğrencilerin diğer öğrencilere karşı dezavantajlı oldukları bir gerçek. Bu durumun telafisi için afet dolayısıyla mağdur olmuş ve sınava hazırlanan öğrencilere yönelik onarıcı ve hazırlayıcı projelerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Göç etme ve deprem bölgesi dışındaki okullara kayıt aldırma imkanına kavuşan öğrencilerin bulundukları okulda psikososyal açıdan desteklenmesi gerekli. Bu desteğin rehberlik öğretmenleri tarafından gerçekleştirilmesi kadar Millî Eğitim Müdürlüklerince takibinin sağlanması da önemli. Deprem bölgesinde kalan öğrencilerin ise hem psikososyal açıdan desteğe hem de sınava hazırlanma sürecinde ders çalışma ortamlarına ihtiyaçları olacaktır. Ders çalışma ortamların sağlanmasının yanı sıra öğrencilere yönelik rehberlik faaliyetlerinin okul dışında da sürdürülmesi gerekmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları