Denktaş'a selam olsun: KKTC 33 yaşında, müzakereler sonuçsuz!
EOKA'cı Anastasiadis kendisinden önceki Rum liderler gibi bahane yaratarak "Hem Çipras hem de Ulusal Konsey ile istişare etmem lazım" diyerek "çözümü" Lefkoşa'ya kaçmakta buldu ve benim gibi düşünenleri yanıltmadı. Bilindiği üzere, Mont Pelerin'deki görüşmeler BM'den yapılan açıklama ile 20 Kasım'da yeniden toplanmak üzere sonuç alamadan ertelendi. Elli yıldır süren ve sonuç alınamayan müzakerelerde "bir haftalık" ek süre istenmesi ve bunun Akıncı tarafından kabul edilmesi "son şans" dediğimiz süreç için normal karşılanabilir. Ne var ki Anastasiadis'in bilinen "Bizans oyununu" devreye soktuğu ortadadır ve bu durum "normal" karşılanmamalıdır. Rum-Yunan ikilisi hiçbir "iyi niyeti" hak etmemektedir. Anlaşma isteyen on binlerce Kıbrıslı Türk kardeşimizi hayal kırıklığına uğratmaya, gelecekleri ile oynamaya, Anastasiadis'in hiç ama hiç hakkı yoktur. Biz "Rum anlaşma istemiyor, Rum'a güvenmeyin" dedikçe "anlaşma isteyen taraftaki" kardeşlerimiz bizi "anlaşma istemeyen statükocular-oyun bozanlar" diye suçlamaktadırlar. Halbuki Rum'u iyi tanıyan, yakın tarihimizi iyi okuyan ve anlayan herkes Rum-Yunan ikilisinin emellerini de anlamakta güçlük çekmeyecektir.
***
Rum Adayı Yunan olarak görmektedir; biz Türklerle paylaşacak hiçbir şeyleri de yoktur. Enerjilerini çözüm ve anlaşma için değil, Kıbrıs'ın tamamını nasıl ele geçirebiliriz diye boşa harcamaktadırlar. Olan Kıbrıs Türküne olmaktadır. Yıllardır anlaşma olacak diye Rum'un maskarası olduğumuz gerçeğini ne yazık ki kabullenmek istememekteyiz. Kıbrıs Türkü çaresiz değildir. Alternatifsiz değildir. Kıbrıs Türkü kendine ve Türkiye'ye güvenmelidir. Kendi çıkarları doğrultusunda "yeni açılımlarla" dünyadaki haklı yerini söke söke almasını bilecek kapasiteye ve olanaklara sahiptir. Müzakerelerdeki bu son dönemeçte "yeni Rum-Yunan tuzaklarına" karşı temkini elden bırakmamalıyız. Rum'un bir hafta sonra Cenevre'ye dönüp Türk tarafına "zamana oynayan-oyalayıcı" ve neticede bizleri "aşağılayıcı" şekilde "yeni bir senaryo" sunmasına müsaade edilmemelidir.
Burada önemli bir hususu daha belirtmemde yarar vardır. Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı "uzlaşmaz" diye niteleyenler, çözüm karşıtı diye insafsızca suçlayanlar, "Denktaş olmazsa çözüm olur" diye yaygara koparanlar, hakaret edenler, bugün artık söylediklerinden UTANMALI ve ebedi liderimizden özür dileyecek nitelikte, O'nun ruhunu rahatlatacak bir duayı, bir "fatihayı" esirgememelidirler. Denktaş yıllarca masa başında, müzakerelerde sorunun çözümü için samimi gayret göstermiştir. Kıbrıs Türkü için ONURLU bir anlaşma için uğraşmıştır. Ne var ki eski Rum lider Klerides'in anılarında yazdığı gibi Rum hiçbir zaman anlaşmaya kafa yormamıştır. Klerides "Biz masaya anlaşmak için değil, zaman kazanmak için oturduk. Denktaş'ı çözüm istemeyen taraf olarak göstermeye gayret gösterdik. Bunda da başarılı olduk." diye gerçek amaçlarını "ifade" etmiştir.
***
15 Kasım 1983 tarihinde, dün 33. Kuruluş yıldönümünü onurla kutladığımız devletimiz KKTC'yi kurduk. O günlerde BM'nin başında Genel Sekreter Perez de Cuellar vardı. De Cuellar, Kıbrıs sorununun çözümü için 10 Eylül 1984'te tarafları New York'a davet etti ve "dolaylı görüşmeler" başladı. 10 gün süren dolaylı görüşmelerin ardından, ikinci turun "doğrudan görüşmeler" şeklinde yapılmasına karar verildi. 15-26 Ekim 1984'te ikinci tur gerçekleştirildi. 26 Kasım'da başlayan 3. turda, her 2 tarafın yeterince müzakere ettiğini düşünen Genel Sekreter, son teklifleri de aldıktan sonra taraflara bir belge sundu. BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın, her 2 tarafın görüşlerini alarak masaya getirdiği belgeyi rahmetli Denktaş imzalamayı kabul etti. Kiprianu imzalamaktan kaçındı. Uluslararası toplumun, artık sonuca ulaşıldığını düşündüğü bir anda, Kiprianu tıpkı şimdi Anastasiadis'in yaptığı gibi, Atina'ya/Lefkoşa'ya danışmam lazım dedi ve gitti. Gidiş o gidiş, Kiprianu'nun ret cevabıyla, yıllar süren görüşmelerde yine başa dönüldü. Sonrasında Rum Yönetimi Başkanlığına Vasiliu geldi. Rahmetli Denktaş-Vasiliu arasında 1998-99 arasında süren görüşmeler, Rum tarafının Denktaş'ın ısrar ettiği Kıbrıs Türk halkının ayrı bir kimlik ve kendi geleceğini belirleme hakkı gibi konuları kabul etmeyince kesildi.
Gali Fikirler Dizisi (Butros Gali) ve en son Annan Planı da bilinen nedenlerle Rumlar tarafından reddedildi ve bugüne kadar sonuç alınması mümkün olmadı. Görevi bıraktığı 2005 itibariyle Denktaş masada yoktur, kendisinden sonra göreve gelen Türk liderler de sorunu çözememiştir. Sorunun Türk liderliğinde olmadığı apaçık ortadadır. Rum Yönetimi Dışişleri eski Bakanlarından Nikos Rolandis'in "Bizim taraf olarak şimdiye kadar sayısız çözüm fırsatlarını heba ettik" itirafı çözüme ulaşılamamasını özetlemeye yeter de artar bile.
Allah sonumuzu hayırlı etsin...