Denizli Lisesi tarihe gömülmesin
Tarihi binalar bir toplumun tapu senetleri ve kültür miraslarıdır. Bulundukları yerle ve orada yaşayan insanlarla özdeşleşmişlerdir.
(...)
Tarihi okulların son kurbanı olarak Denizli Lisesi seçilmiş. Gerekçe Haydarpaşa Lisesi ile aynı. “Milli Eğitim Bakanlığı, Denizli Lisesi’nin tarihi binasının bakımını yapamıyormuş”. Bu konuda Valilik, Belediye ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü anlaşmışlar, bu binayı Denizli Belediye binası yapacaklarmış. Belediye buranın bakımını ve onarımını yapacakmış. Bu konuda bu okulun mezunlarına, öğretmenlerine, velilerine ve öğrencilerine görüş sormuşlar mı? Bu mekanda yaşayan ve yaşamakta olanlar onlar. Belediye bina yapmak için başka yer bulamaz mı? Bu bina Denizli eğitim tarihinin anıt binası, Denizli’nin gururu değil mi? Denizli Belediyesi’nin imkanları varsa, bu binaya hizmet binası yapmadan da bakmalıdır. Sadece Belediye değil, İl Özel İdaresi de Denizli’nin bu anıt okul binasının bakım ve onarımına destek olmalıdır.
1932 yılından bu yana 65 binin üzerinde mezun veren, mezunlarıyla sadece Denizli’nin değil, tüm ülkenin bilim, sanat, kültür, siyaset, bürokrasi, ticaret, sanayi, tıp, hukuk, maliye ve iş alanlarına damgasını vuran Denizli Lisesi’nin, halkımızca KOCA MEKTEP diye adlandırılan tarihi binası başka bir amaçla kullanılamaz. Denizli Lisesi bu mekandan başka bir mekana taşınamaz. Taşındığı takdirde, okul tarihi köklerinden, mezunlar da anılarını barındıran mekandan koparlar. Olayın büyüsü bozulur, bir daha da o ruhu yerine getiremezsiniz.
Dr. Sakin Öner
+++
AKIL KILAVUZ OLURSA...
Yıllardır yaşıyoruz, terör çok büyük afet,
Bu gerçeği görmeli, iktidar, muhalefet!!!
Tüm müslüman ülkeler, kargaşayla yaşıyor,
Kaosu Amerika, her tarafa taşıyor!!!
(...)
Sorun iki tarafa, neden ölmek istiyor,
Emperyalist yurdunu, gelip bölmek istiyor!!!
Senden sonra sırayla, İran’ı da vuracak,
İsrailin uydusu, Kürdistanı kuracak!!!
Irakta ölü verdi, artık canı yanıyor,
Bu yüzden sizin için, taşeron kullanıyor!!!
(...)
Kurtulsun istiyorsan, dertten, elemden başın,
Maziye sünger çekip, sevgiyle kucaklaşın!
Toplum bu badireden, metanetle atlasın,
Dostlarınız sevinsin, düşmanınız çatlasın!
Av. Mehmet Sevim / Ankara
+++
OĞLUM BAK GİT!..
Anama: “En az üç çocuk.”
Babama: “Ananı da al git.”
Üniversite mezunu olduğu halde iş bulamayan ağabeyime: “Devlet herkese iş bulmak zorunda mı?”
Askerde şehit olan dayıma : “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.”
Cesedini taşeron firmanızın patlayan kömür ocağında çürümeye terk ettiğiniz amcama: “Ölmek bu işin kaderinde var” diyen..
Geçen hafta boyunca anama kürtaj, doktora sezaryen dersi veren...
Her şeyin daniskası, her konunun uzmanı siyasetçi amca;
Sesimi duyuyor musun?
“Tecavüze uğrayan kadın, doğmamış çocuğunu öldürecek yerde, tecavüzcüsünü öldürsün. Çocuğuna devlet bakar” diyen siyasetçi amca...
İdare ettiğiniz devletin cezaevlerinde, size emanet edilen çocukların ırzına geçildi; bakabildiniz mi?
İdare ettiğiniz devletin çocuk yuvalarında, emanetiniz kız çocuklarının ırzına geçildi, fuhuş sermayesi yapıldı bakabildiniz mi?
Van’daki deprem çadırlarında, onlarca çocuk, oyuncak tanımadan, okul görmeden yanarak öldü; bakabildiniz mi ?
İdare ettiğiniz Türkiye’nin sokaklarında, ancak nutuk atarken aklınıza gelen, “Dindar değil de tinerci mi olsunlar?” dediğiniz on binlerce sokak çocuğu var; bakabiliyor musunuz?
“Tecavüze uğrayan kadın bile doğurmalıdır, Bosna’da binlerce kadın doğurdu” diyen siyasetçi amca; belli ki kendi kızının, eşinizin duvar dibinde, ağaç gölgesinde tecavüze uğramayacağından -asla dilemem ama- uğrasa bile gizleyebileceğinden eminsin.
(...)
Şimdi bunları söyledim diye, yüzüme ateş saçan gözlerle bakıyor: “Oğlum bak git...!” diyorsun siyasetçi amca.
Gitmeyeceğim işte!
Salih Altun
+++
Bunu mu tebrik ettiler
Hürriyet Gazetesinde bir haber:
“ERDOĞAN’A TEBRİK KUYRUĞU
Başbakan Tayyip Erdoğan Türkiye’de bölgesel olarak ilk kez düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda “Türkiye bölgede güven adası oldu” dedi. Tayyip Erdoğan kürsüden inerken etrafını saran katılımcılara farklı dillerde teşekkür etti.”
Şayet gazeteden herhangi biri internete girip Uluslararası Para Fonu’nun 2011 GSYİH verilerini kontrol etseydi 10.576 Dolar ile Türkiye’nin 62. sırada, AB’nin müflis, battı denilen ülkesi Yunanistan’ın ise 27.875 Dolar ile 27. sırada olduğunu görürdü.
Bu mu tebrik edilecek ekonomik sonuç?
Mesele, haberin doğruluğu yanlışlığı meselesi değil...Mesele, yalakalık meselesidir kardeş!...
Önder Manoğlu
+++
Irak’a seyirci kalan nasıl anlasın
Geçenlerde şu an vizyonda olan ‘Kan ve Aşk’ adındaki, Bosnalı kadınların savaşta uğradıkları tecavüzleri konu alan filmi seyrettim. Balkan kökenli göçmen bir aileden geldiğim için aklıma dedelerimin uğradıkları sıkıntılar de eklenince, bir ara filmde gözlerim doluverdi... Film’de Sırp askerlerin 5 dakika önce kocalarını kurşuna dizdikleri kadınları, sıraya dizerek, arkadaşlarının önünde topluca tecavüz sahnesini mutlaka meclisimizdeki bazı kişilerin ibretle seyretmeleri gerekiyor!
Tesadüf o ki, bir-iki gün sonra da, Başbakan’ın Kürtaj açılımı gündeme geldi...
‘Tecavüze uğrayan kadınlarımız ne olacak’ yönündeki sorulara, parlamentomuzda bizleri temsil eden bazı vekiller, ‘gerekirse onlara devlet bakar’ dediler.
Bu memlekette tarlada henüz 13-14 yaşlarında tecavüze uğrayan Ceylanlar, Kardelenler ağabeyleri tarafından, tecavüze uğramak sanki kendi suçlarıymış gibi, karnında bebeleriyle tabancalı topyekün KÜRTajlara uğruyorlar! Daha o cinayetlerin önüne geçememiş, çocuk gelin ayıbını örtememiş bir hükümet, ne hakla kürtaj sorununu tartışmaya açıyor anlayabilmiş değilim! (...) Kürtajı evet ben de vicdanen savunamıyorum, ama o kadar ileri gittiler ki; tecavüze uğrayıp, tecavüzcüsünün yüzünü, belki de kendi oğlunda görmek istemeyen kadını bile istismar ettiler... Gerçi komşumuz Irak’ta binlerce Müslüman kadın, önce dul bırakılıp, sonra da işgal kuvvetleri tarafından tecavüz edilirken, stratejik ortaklık peşinde koşanlardan bunu anlamalarını beklemek, yanlış olurdu!
Engin Balım
+++
Hükümetin ekonomi anlayışı
Hükümet, 2011’in ilk çeyreğinde 21.6 milyar dolar CARİ açık verirken 2012’nin ilk çeyreğinde 16.1 milyar dolara çekilmesinden başarı diye bahsedilebilmektedir. Bu rakam, 2012’nin ilk çeyreği daha üççeyrek var.
Başarı bu olmamalı. Buna da başarı denmemeli. Bunlar bir plan ve program dahilinde olmalıdır.
Ya değilse daha çok, “Tıngır tahta, tıngır saç,/ Elim hamur, karnım aç” ekonomisiyle boğuşuruz.
Nazım Peker