Denize düşen

Cumhuru kutuplaştır, ikiye böl, sonra da birleştirmek için ayağının altına aldığın milliyetçiliğe sığın...

Bununla da yetinme, ahı gitmiş vahı kalmış bir parti genel başkanını koltuk değneği yap, ondan medet um!..

Yaşanan bu..

Adını da koydular, cumhur ittifakı...

Zedeledikleri cumhurun sırtından inmek niyetinde değiller!

* * *

Oy oranı yüzde 40'ın altına gerileyen iktidar partisinin, tüy dökümü yaşayan bir muhalefet partisinden medet umması, siyasette ender görülen bir denize düşen yılana sarılır olayıdır.

* * *

Cumhurun yarısından fazlası, AKP-MHP karşıtı seçmenden oluşuyor...

Referandumda gördük, gerçek rakamı da Kılıçdaroğlu "Hayır oyları yüzde 52 olarak gerçekleşti" diyerek açıkladı..

Şayet birileri, el çabukluğu marifet deyip hantini kuntini yapmasaydı, bu sonuç resmileşecekti...

Araya sihirbazlar girince, yüzde 52 hayır oyu, kendiliğinden (!) yüzde 51 evet oyu oluverdi...

* * *

Hiçbir şey yaşanmamış gibi, canına okudukları cumhurun tekrar sırtına binmek istemeleri yeni bir siyasal tavırdır ama getireceği sonuç da iyi olmayacaktır...

16 yıldan beri seçim yasasına dokunmayanlar, yeni bir oldubittiyle karşımıza çıkıyor.

Tertip belli, AKP'ye ya da MHP'ye verilecek her oy "Cumhur ittifakına" verilmiş sayılacak. Böylece tarafların baraj sorunu ortadan kalkacak...

Araştırdım, birçok demokratik ülkede partiler arası seçim ittifakı yapılmış ama birinde bile böyle ucube bir oy değerlendirmesi yaşanmamış

Bir kısım cumhurun oyuna ipotek koymak, cumhurun geri kalan kısmını da siyaseten esir almak anlamına gelmez mi...

* * *

Anlaşılan şu; toplumun bütününü yönetemeyen kafalar çözümü, cumhuru bölme yoluna sapmakta buldu...

İkinci husus da göz ardı edilmesin; pompaladıkları korkuya oy tırtıklamasını da eklediklerinde, iktidar olmanın hesabını kimseye vermek mecburiyetinde kalmayacaklarını düşündüler...

Yola çıkarken bilinç altında sakladıkları buydu...

Şimdi geliştirme sürecindeler...

Adı, milletten ümmete dönüşüm

Asıl adını saklayan ve yabancı isim kullanan bir okur, egemen siyasal iradenin Türkiye'yi nereden nereye getirdiğini göstermek için iki fotoğraf yollamış... Birinci karede takım elbiseli, kravatlı, papyonlu beyler bir taksinin önünde poz vermiş... Beylerden biri şoför, diğerleri yolcu olmalı...

Görüntü, tartışmasız çağdaş...

İkinci karede ise insanı ürperten bir görüntü yer alıyor...

Başlarında takke ya da sarık, ayaklarında şalvar, üzerlerinde cübbe olan 12 kişi İstanbul'un bir semtinde salına salına yürüyor...

Birinci kare, dünün, ikinci kare ise günümüzün İstanbul'undan...

Ülkeyi nereden nereye ve nasıl getirdiklerini uzun boylu anlatmaya herhalde gerek yok. Bu iki fotoğrafa bakan, nereden nereye ve nasıl geldiğimizi anlar...

Kimlerin getirdiğini de...

* * *

Dün ile bugünü kıyaslayacak konu çok; anlatmaya kalksak ne zaman yeter, ne de anlattıklarımız kitaplara sığar...

Önemli günler yaşanıyor

Doğu Guta, birkaç günden beri Esad güçleri tarafından hava saldırılarıyla vuruluyor...

Bölgede 400 bin Suriyeli var, Esad'ın uçakları bu insanların üzerine bomba yağdırıyor...

Saldırılarda can verenlerin büyük kısmı kadın, çocuk ve yaşlı. Eli silah tutanların ise karşı koyacak gücü yok...

Rusya'nın Birleşmiş Milletler'deki Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, BM Güvenlik Konseyi'ne, Suriye rejiminin abluka altında tuttuğu Doğu Guta'daki durumu görüşmek için toplanma çağrısında bulundu.

Bu çağrının yapıldığı sırada BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de Suriye'deki bütün askeri faaliyetlerin ve çatışmaların durdurulmasını istedi...

Öyle anlaşılıyor ki Esad duruma hâkim olmak için BM'yi ve Güvenlik Konseyi'ni kullanmayı planladı; durumu da Guta bölgesini bombalamak ve Rusya'yı da Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırmaya iterek sağlamak istedi...

* * *

Gelişmeleri beklemek lâzım...

Terör çeteleri silahı bırakır mı, ABD üs sayısını azaltır, teröristlere verdiği silahları toplar ve hinoğlu hin bir aktör olmaktan çıkar mı, Rusya ve İran duruma nasıl bakar, İsrail ara ara yaptığı saldırıları durdurur mu, biz de harekâtı askıya mı alırız hepsi önümüzdeki günlerde belli olur...

Ahh bir olabilsek

Bir yandan "Bir olursak, iri olursak, diri olursak, hep beraber Türkiye olursak kaderimiz de ona göre şekillenir" diyorlar, bir yandan da olanca hınçlarıyla, kendileri gibi düşünmeyenleri, eleştirenleri, doğruları söyleyenleri hainlikle, terör yanlısı olmakla suçlayarak o bütünden koparıp atıyorlar. Kaderimiz mi... Hep birlikte olamadığımıza göre şekilleniyor işte!

Yazarın Diğer Yazıları