Deniz Fenerinin ışığı yanmalı

Gazetelerde size emanet edilen köşeler,

Ekranlarda, size terkedilen saatler, babanızın çiftliği değildir.

Yeri geldi mi, "Kamu görevi" der geçersiniz. Ama aslında basit bir tarif değildir.

Onu dediğiniz an, ağır bir sorumluluğun altına girdiğiniz andır.

**

Gazetecilik mesleğindeki bu sorumluluk hali terk edileli, çok oldu belki.

Ama hala bu hissiyatı yaşayanlar var.

Onlar bedel ödemekle meşgul.

**

Öyle bir sorumluluk duygusu ki o, kimi zaman ağır gelir insana.

Umudunuzun kırıldığı anlar, zamanlar vardır, ama bunu yazıya dökemezsiniz.

Çünkü, milyonlarca insan arasından size bahşedilen o köşeler, o programlar, sizi ister istemez karanlıktaki fenerlerden biri haline getirir.

Bu ağır bir yüktür aslında.

Kendi hayatınıza ağır bir gölge gibi düşerken, yolu, karınca kararınca aydınlatmaya çalışan ağır bir yük.

**

Umutsuzluktan tek kelime söz edemezsiniz..

Hemen, "Sizde mi?" derler..

Öylesiniz ya da değilsiniz, ama zor zamanlarda sözü söyleyebilen cesaretiniz, okur tarafından, izleyici tarafından, hep 'Tunç yürek' gibi algılanır..

Ve kimse o 'Tunç yüreğe' yakıştıramaz, umutsuzluğu, kırgınlığı, kolun kanadın düşüşünü..

O yüzden, yaşarsanız da, sessiz sedasız yaşarsınız, yüreğinize hapsedersiniz kahroluşları..

**

Şu ana kadar sıralanan cümleler bile birçok okurun aklına aynı soruyu düşürür eminim;

- Hayır mı Murat bey?

Aklınızdaki doğru cevap ne olursa olsun, dilinizdeki cevap hep aynı olur;

- Hayır hayır..

Kimi zaman 'Beyaz yalandır' aslında..

Ama bu cevabı vermek zorunda bırakan ruh hali, aynı zamanda sizi toparlayan ruh halidir..

Size, yerinizi, sizden beklentileri, sebep olabileceğiniz sonuçları, tek bir kişinin bile umuduna limon sıkma ihtimalinin dayanılmaz ağırlığını hatırlatır..

Toparlarsınız kendinizi..

Dolayısıyla, okur-yazar ilişkisi, yayıncı-izleyici ilişkisi, birbirini tamamlayan, toparlayan, kimi zaman dirilten, ayağa kaldıran bir ilişkidir..

**

Çoğu zaman fazla ümitvar buldunuz beni..

Bildiğin, umuduma limon sıktığınız anlar oldu..

Ama hep ümitvardım..

Bunun için sağlam gerekçelerim var..

Hala da öyleyim.

Bu kez gerekçem çok daha elle tutulur, gözle görülür bir gerekçe..

Memleketi gerçekten dert eden insanların arasındayım, nasıl ümitvar olmayayım..

Her yerde olur, araya hesapçılar-kitapçılar sızar.

Aslında olmaları da iyidir.

Çünkü doğrularınızın, ve attığınız iyi adımların kıymetini daha iyi anlarsınız.

Yanlışı görüp, yalanı görüp, fırlamalığı görüp, en azından, "iyi ki böyle değilim" dersiniz..

Kendinize saygınız artar..

Bazen nokta atışlarıyla ufkumu açan bir büyüğümün ifadesiyle, kötüler, yanlışlar aslında hayatımızdaki 'Turnusol kağıtları'dır..

O yanlış insanlar, kimin ne olduğunu, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kabak gibi ortaya seren turnusol kağıtlarıdır..

**

"Çarşamba çarşamba bunlar da nereden çıktı?" demeyin..

Bu aralar Murat'ın gardı düşük, sıra sizde..

Toparlayın onu.

Bu satırlar bir yardım çağrısıdır..

İyilerin mutlaka kazanacağına inanan bir yüreğin, incinmişliği, kırılganlığı var karşınızda.

Ve bu ruh halini hemen üzerinden atıp, iki basamak yükseğe sıçramak gibi bir mecburiyeti var o yüreğin.

Bir sebebi yok.

Kim bilir belki de mevsimsel..

Ama sonuçta bir gerçek.

Önceki akşam aldığım bir telefondaki nezaketle toparlamaya başladım gerçi.

Şimdi sıra sizde..

Murat el uzatıyor ve diyor ki;

Kötülere bırakmayacağız bu güzelim dünyayı..

Hiçbir karışını, hiçbir noktasını..

Ses verin, nefes verin ki, yeniden koşmaya başlasın bu garip.

Durup soluklanmaya vakit yok..

Hele hele, sinsiliğe, puştluğa, taklacılığa meydan bırakmaya, hiç ama hiç tahammül yok..

Önceki gün haklı çıktık..

Dün haklı çıktık.

Bugün haklıyız.

Yarın da haklı olduğumuz anlaşılacak nasılsa.

Bu dalgalı denizde yeter ki bir deniz feneriniz olsun.

Allah'tan benim bir deniz fenerim var.

Onu sizler de tanıyorsunuz..

Onun ışığını söndürmek için türlü oyunlar çeviriyorlar, bu net.

Bütün mesele, onun ışığını yanık tutmakta..

Yoksa, önce yolumuzu kaybederiz, sonra her şeyimizi.

Demem o ki;

Her şey o deniz feneri ışık saçmaya devam etsin diyedir.

Hem kıymetlimizdir, hem ihtiyacımız.

Başkaca bir hesap yok..

Yazarın Diğer Yazıları