Deniz Feneri ve Bağımsız Yargı
Deniz Feneri Davasına bakan savcılardan Mehmet Tamöz ve Abdulvahap Yaren hakkında da görevi kötüye kullanmaktan (5237 nolu kanunun 257 ve 53 / 1’inci maddeleri) dava açıldı. Savcı Nadi Türkaslan’ı Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı gizlemekten ‘resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanmak’tan (TCK’nın 5237 nolu kanunun 204 / 2, 212, 257 ve 53 /1’inci maddeleri ile) suçlandı. Savcılar hakkında 3-8 seneye kadar hapis isteniyor. İddia, savcıların resmi belgede tahrifat yapmak ve görevi kötüye kullanmak şeklinde. İddiaya göre savcılar sanıkların mal varlıklarına tedbir konulması sürecinde mahkemenin reddettiği taleplerinin üstünü kapatarak tapu müdürlüklerine göndermekle suçlanıyorlar.
Savcıların görevden alınması, Temmuz 2011 başında davada gerçekleşen 20 önemli kişinin tutuklanmalardan sonra gerçekleşti. Ancak sürecin nasıl işlediğini önce hatırlayalım. Davalı avukatlarının savcılar ile ilgili şikayetlerinden sonra HSYK savcılar ile ilgili soruşturma başlattı.
31 Temmuz 2011’de Deniz Feneri Davasının tutuklu sanıklarının avukatları HSYK’ya Deniz Feneri Davasının üç savcısını belgede tahrifat suçlaması ile şikayet ettiler. 24 Ağustos 2011’de Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili Nuri Yiğit görevinden alındı. Yiğit’in yerine HSYK yedek üyesi Harun Kodalak getirildi. Kodalak ise daha önce Almanya’nın yardım talebini reddetmiş olan savcı. Türkarslan, Yaren ve Tamöz’ün Kodalak’ın izni olmaksızın tutuklama istemeleri yasaklandı. 26 Ağustos 2011’de Türkarslan, Yaren ve Tamöz’e Ankara Başsavcısının kararı ile Deniz Feneri Davasından el çektirildi. Neden bu noktaya gelindi?
1 Haziran 2009’da zekat paralarını dolandırdığı iddia edilen kişilerin bu paraları ortakları oldukları şirketlerin hesaplarına ve kendi özel hesaplarına aktardıkları iddiası ile savcılar Mehmet Tamöz, Abdulvahap Yaren ve Nadir Türkarslan, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nden anılan kişilerin mal varlığına ve şirketlerindeki ortaklık paylarına ve şirketlerin mal varlığına el konulmasını istemişlerdir. 1 Haziran 2009’da Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi birinci talebi kabul etmiş ve aldığı birinci kararın savcıların ikinci talebinin doğuracağı hukuki sonuçları doğurduğunu söyleyerek ikinci talebi reddetmiştir.
Çünkü Mahkeme ret ile ilgili kararında birinci kararın savcıların ikinci talebinin hukuki sonuçlarını karşıladığını söyleyerek reddetmiştir.
Üç gün sonra sanık avukatları Tapu Dairesine üstü kapalı olarak gönderilen belgenin üstünün açılarak yollanmasını ve mal varlıklarına konulan tedbirin kaldırılmasını istemiştir. Savcılar, Tapu Dairesine üstü kapalı olarak yollanan yeri açarak tekrar yollamışlar ancak tedbirin kaldırılması talebini reddetmişlerdir. Aradan 2.5 sene geçmiştir. Bu üç sene içinde sanık avukatları belgede tahrifat yapıldığı ile ilgili herhangi şikayette bulunmamışlardır.
Ancak Temmuz 2011’de tutuklamalar başlayınca avukatların aklına kapatılmış belge gelmiştir. HSYK’ya 31 Temmuz 2011’de şikayet gerçekleştirmişlerdir. Ve bugüne kadar uzanan süreç yaşanmaya başlamıştır. Bu arada savcılar görevden alındıktan sonra Deniz Feneri Davasından tutuklananlar dört ay tutukluluktan sonra “daha uzun tutuklama cezaya dönüşüyor” denilerek 26 Ekim 2011’de serbest bırakıldılar.
Abdülvahap Yaren 26 yıllık savcı olan son 3 senede de basın savcılığı dışında Deniz Feneri savcılığına bakmaktaydı. Nadi Türkarslan da 26 yıllık savcı ve son 8 senedir basın savcılığına bakmaktaydı. 21 Ocak 2012’de Yaren ve Türkarslan HSYK tarafından basın savcılığı görevlerinden alınarak, “Yeni bitki çeşitlerine ait ıslahatçı haklarının korunması, entegre devre topografyalarının ve coğrafi işaretlerin korunmasına aykırı faaliyetleri” ni incelemekle görevlendirildiler. Kaçakçılık faaliyetlerine bakan Mehmet Tamöz’ün ise görev alanı daraltıldı. Bütün bunlardan sonra siz savcı olsanız iktidar aleyhine bir soruşturma yürütmeye, iddiada bulunmaya cesaret edebilir misiniz?
Son bir not: Yaren, Türkarslan ve Tamöz’ün yerine gelen savcılar da sanık avukatlarının mal varlıklarına konulan tedbirin kaldırılması talebini reddettiler.