Demokratik otokrasi

Teklif var ısrar yok; siz, otokratik demokrasi de diyebilirsiniz. Kulağınıza hangisi daha armonik geliyorsa; onu seçin.

***

Baktım, Cumhurbaşkanı da "bilemediğini" ilan etmiş… Madem ki, alan, Cumhurbaşkanı''nın bile, ABD Başkanı''nın kendisine neden "otokrat" demiş olabileceğini anlamlandıramayacağı kadar çorak; yeşillendirelim.

Bugün azıcık siyaset kuramı, daha da doğrusu bilimi çalışalım istedim.

***

İlkin…

Cumhurbaşkanımız, kendisiyle ilgili "otokrat" yaftasına reddiyesini "seçilmişlik" üzerine inşa etmiş ama etmese daha iyiymiş.

Zira, dünya üzerine gelmiş geçmiş en uç ve klişe örnekle "Adolf Hitler de seçilmemiş miydi?"

Mussolini?

***

Diktatörlüğe dahi yol olabilen demokrasi, bu manada nasıl ve neyin delili olabilir ki?

Tarihin değişik dönemlerinde diktatöre dahi dönüşebilmişken, pekala otokrata da dönüşebilir "seçilmiş liderler"; otokrasi, onların iktidarı demokratik yollarla ele geçirip, geçirmediği değil, iktidarı ele geçirdikten sonra izledikleri yöntemlerle ilgili.

Asıl olan, o yöntemler demokratik, dahası hukuki mi?

***

Misal…

Bir ülkede yaşayan ve "eşit vatandaş" konumunda olan etnik kökenlerden birini öne sürüp, ona "hak ve özgürlüklerini verme" bahanesiyle bir dizi "imtiyaz" tanımaya kalkışırsanız, ne demokratik, ne özgürlükçü hatta ne de liberal bir iş yapmış olursunuz

Yahut…

İsterseniz tek değiştirilemez maddesi "Hukuk devleti" olma iddiası olsun "Yeni Anayasa"nızın mesela; herhangi bir hâkim, karşınızda cübbesinin olmayan düğmesini iliklemeye kalkıyorsa telaşla; kimseyi inandıramazsınız, bu ülkede, siyasi kudretin "yargı önündeki eşitliğe" halel getirmediğine mesela…

***

Türk Dil Kurumu Sözlüğü, "Siyasi kudretli elinde bulunduran" diye açıklıyor "otokrat" tanımını.

Sayın Cumhurbaşkanı''nın, mevcut sistemde "siyasi kudreti elinde bulundurmadığını" iddia edebilen yahut savunabilen çıkar mı?

Doğurduğu iklimin sözlükteki karşılığı yüksek sesle telaffuz edildiğinde kulağa hayli rahatsız edici geliyor olsa bile, 16 Nisan 2017''den sonra "otokrat"lık, Türkiye''yi yöneten iradeyle ilgili bir eleştiri olmaktan çıkıp "tespit" haline gelmedi mi?

Keza, "otokrasi" de, "Hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi" TDK''ya göre.

Ortada bir "taht" bulunmadığından "hükümdar" sıfatına şerh düşülebilir belki; başka?

Çok da alınganlık gösterecek bir durum yok yani ortada!

"Konum bildir"e basınca şöyle bir adres tarifi veriyor "Google amca" hakkımızda;

Evet otoriteryanist ama bir "despot", "diktatör" yahut "totaliter" değil!

Evet "Norveç gibi" değil ama "Çin gibi" de değil!

Bir Hindistan gibi düşünün…

Brezilya belki…

Sırbistan…

O kafalarda…

Ha bir de tabii Kongo ile Ruanda arasında…

***

Halisane niyetle, ortadaki kavram kargaşasının giderilmesine katkı manasında böyle yazıyorum ama, bir sorun bakalım "yerli ve millî" ruhuma:

ABD Başkanı, herhangi bir ülkeye demokrasi, herhangi bir lidere de demokratlık dersi verecek son kişi olabilir mi acaba!

Ülkelerin seçimle iş başına gelmiş liderlerini darbeyle devirip, yerlerine kukla diktatörler atamayı ve bunu milyonlarca insanın kanını dökerek yapmayı "demokrasiyle ihya" zanneden bir ülke nazarında "demokrat" sayılmak da, "aman kalsın, biz almayalım"lık bir şey olabilir!

Bu sebepten dolayı…

Türkiye Cumhurbaşkanı''nın bu minvaldeki eleştirilerle ilgili olarak hesap vereceği makam ABD Başkanı yahut medyası değil; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, dolayısıyla seçim sandığıdır!

SORU-YORUM

BİR: Azerbaycan''ın işgal altındaki Karabağ topraklarının bir bölümünü geri aldığı harekatın başlama yıldönümü dolayısıyla, "Türkiye ve Azerbaycan''ın Karabağ Zaferi(!)''ne giden yoldaki iş birliğini" değerlendiren bir "uzman", "Artık kardeş bir ülkemiz var" dedi ekranda; daha önce neydik ki?

İKİ: Ermeniler ve kukla oynatıcısı devletlerin, Ermenistan''ın başına, bir kere daha "Türkler karşısında hezimete uğrayan Paşinyan"ı getirmesi biraz tuhaf değil mi?

ÜÇ: Sahada bütün Karabağ''ı geri alma kabiliyetimiz varken oturduğumuz masanın sonucunda, bugün yeniden "tutulmayan sözler"den yakınıyor ve "Ermenistan''la anlaşma"yı konuşmak durumunda kalıyorsak, neyin "zaferini" kazanmış olduk biz tam olarak?

BİR BİLMECEM VAR ÇOCUKLAR

Portekiz''de denizcilerin ardından eşlerinin yaktığı fadoları her dinlediğinde hüzne gark olup da, Türkiye''de zindanlara atılan denizci, karacı, havacı eşlerinin ardından gururla Harbiye Marşı söyleyen kadınlara "takvime soyunma" çağrısı yapabilmek için kim/ne olmak gerekir?

Yazarın Diğer Yazıları