Demokrasiye suikast!
Türkiye, tarihinin en anti demokratik seçimlerinden birine son hız sürükleniyor...
"İttifak yasası" AKP ve MHP'nin yaklaşan seçimlerle ilgili "panik" halinin de bir göstergesi...
AKP iktidarı döneminde en çok eleştiri konusu olan mesele "kişiye özel kanunların", "kişiye özel ihalelerin" sayısındaki patlama idi...
Şimdi de "partilere özel" seçim kanunu düzenleyerek, demokrasinin en temel direği olan eşit ve adil seçim yarışına dinamit koydular.
Politik Yol'a konuşan CHP'li Erdoğan Toprak "bu değişiklik teklifi; demokrasinin, serbest ve şeffaf seçimlerin, seçmen iradesinin sandıklarda özgürce tecelli etmesini engellemek amacıyla devreye sokulmak istenen bir demokrasi suikastının kapalı kapılar ardında, iki partinin hazırladığı bir utanç belgesidir..." diyor.
***
Ayarını bozduğun kantar...
Muğla Barosu'nun değerli başkanı Av. Cumhur Uzun ile konuşuyorum.
İttifak yapan MHP'yi barajdan kurtaran ancak ittifak yapmayan diğer partilere baraj sınırı koyan seçim kanunundaki haksız düzenlemeleri soruyorum.
Konuya kuş bakışı bakarak şu değerlendirmeyi yapıyor; "Seçim kanunları tıpkı anayasalar gibi toplumun her kesimini doğrudan ilgilendiren yasalardır. Tıpkı gerçek anayasa yapımlarında izlenmesi gereken yöntemlerde olduğu gibi toplumda tam bir konsensüs sağlamak sureti ile yapılmak zorundadır. Çünkü kimin iktidar, kimin muhalefet olacağı bu yasalara göre yapılacak seçim sonucuna göre şekillenecektir..."
Cumhur Uzun, seçim kanunlarının bireysel çıkara dayalı olduğu düşüncesi oluşturmadan, toplumun yararına ve demokrasinin gelişimine katkı sağlayacak şekilde yapılması gerektiğini vurguluyor;
"Bugün iktidar olanlar yarın muhalefet olduklarında aynı seçim kanununa dayalı seçime girecekler. Bugün 'benim yararıma' diyerek yapılacak anti demokratik bir düzenleme yarın bizzat bu düzenlemeyi yapanların karşısına çıkacaktır. Bunu en iyi ifade eden halk deyimini hatırlatıyorum; 'ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar'... "
Muğla Barosu Başkanı, "Sadece seçim kanununa bakarak bir ülkenin ne kadar demokratik olduğunu anlamak mümkündür..." diyor...
Başka söze gerek var mı?!
***
"Alışmadık gözde lens durmaz... "
Çok değerli dost, güzel insan, gazeteci-yazar-şovmen Metin Uca ile Bodrum'da konuşuyoruz...
Hem TELE 1'de dün akşam yayınlanan programımın konuğu oldu hem de Bodrum'da yeni kitabını imzalayıp, yeni oyununu oynadı...
İmza gününü organize edenlerin, "çocukların alınmadığı bir mekan" seçmeleri kapıdan dönen bazı okurlarını üzdü... Ancak Metin Uca'nın bu durumdan haberi olmadığını aktarmamda yarar var...
Uca'nın yeni kitabı "Alışmadık Gözde Lens Durmaz"... İçinde hem kahkahalarla güldüren hem de duygulandıran hikayeler var...
Tarihi gerçekler ve günümüze yapılan göndermelerle Metin Uca, özgün mizah anlayışını konuşturmuş kitapta...
Metin Uca ile "Saray'ı çevreleyen sanatçıları" konuşuyoruz... Orhan Gencebay'dan Yavuz Bingöl'e ben isimler veriyorum ancak Uca isim vermeden eleştiriyor...
"Ölünün arkasından konuşulmaz" diyor gülümseyerek... "Bize arkalarından dua etmek düşüyor..."
Peki ya, MESAM'daki son operasyona ne demeli? Arif Sağ'ın başkanlığını yürüttüğü Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği'ne (MESAM) Kültür ve Turizm Bakanlığı kayyum atadı...
Yani "devlet" Arif Sağ ve yönetimini görevden alarak Yavuz Bingöl ve ekibini getirdi!
Kamuoyunda "Saray'ın sanatçısı" olmakla eleştirilen Bingöl'ün bu görevi tesadüf olabilir mi?
Metin Uca, Ahmet Arif'in bir şiirini mırıldanıyor; "bunlar engerekler ve yılanlardır, bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır... tanı bunları, tanı da büyü..."
Dünya edebiyatının büyük ismi Tolstoy "Gerçek sanatçının görevi; dünyanın maddi güzelliklerini değil, çirkinliklerini eleştirip, gerçekleri aktarmaktır" diyor.
Adı belli bu isimlerde "sanatçı" sıfatı, tıpkı Metin Uca'nın kitabının adı gibi duruyor;
"Alışmadık gözde lens durmaz..."