Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Demokrasinin siyaset ve medyayla sınavı!

Kadir-i mutlak olduğunu düşünenler için her yol meşrudur. Bu tür zihniyete sahip olanlar, ellerine geçirdikleri güçlerin kontrolsüz olmasını isterler. Onlar, topluma ait her şeyi aynı zamanda kendilerine de ait olduğunu düşünür hem de kendilerinden ibaret sayarlar. Bu nedenle toplumları çıkarları doğrultusunda yalnız yönetmezler, aynı zamanda biçimlendirirler de. Başlarına musallat oldukları toplumlara tahakküm etmeyi kendileri için bir hak olarak kabul ederler. Kendilerinin, ama yalnız kendilerinin toplumu biçimlendirecek türden toplum mühendisliği yapmaya haklarının olduğunu sanırlar. Onlar bir biçimde doğrunun tekeli, imanın hakikati, varlığın gerekçesinin yalnızca kendilerinde olduğuna inanırlar. Onlara göre, toplumlar kim olduklarını bile iktidar sahipleri ve medyatik mühendislerden öğrenmelidir. Yalnız kimlikleri değil, insanların hangi millete mensup olduğunu da iktidarlar tayin etmelidir. Medyada ve siyasette bu tür iktidara sahip olduğunu sananlar, toplumlara istediği kimliği verme hakkını da kendilerinde görmektedirler. Topluma öğretme hakkı onlara aittir. Toplum adına düşünme, inanma, karar verme hakkı da onlarındır. Topluma düşen tek bir görev vardır; onlara oy vermek, onların söylenmesini istediklerini söylemek ve yaptıklarını kayıtsız şartsız onaylamaktır. İşin ilginci bunlar demokrasi adına yapılır. Toplum boyun eğdiği sürece de egemenlik, varsın “kayıtsız şartsız milletin olsun”, onlar için fark etmez.
Türkiye’deki hem medyanın hem de siyasetin temel aldığı eksen budur. Sayın Başbakan’ın siyaseti de Sayın Aydın Doğan’ın medyası da aynı şeyi gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Özel çıkarın aracı konumuna düşürülmüş bir olgunun adının medya ya da siyaset olması çok da fazla fark etmez. Aslında Başbakan Erdoğan’ı büyütmede ve hikmeti hükümet haline getirmede Doğan Medya Grubu’nun herkesten fazla payı olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak gerekir. İktidar kendi medyasını kurduktan sonradır ki, eski destekçisi medyaya meydan okuma cesaretini kendinde görmüştür. Doğan Medya Grubu eğer Deniz Feneri yolsuzluğunu görmezlikten gelseydi, bunlar başına gelmezdi. Çünkü Doğan Medya’nın Başbakan tarafından açıklanan mektupları çok zaman önce yazılmış, Aydın Doğan’ın arazi rantı ya da rafineri talepleri de eskiye dayanan bir hikâyeydi. Nitekim 22 Temmuz öncesi iktidar, Doğan şirketler grubundan POAŞ’taki vergi yolsuzluğuyla ilgili yüz milyonlarca dolar cezayı bir kalemde minimum seviyeye indirmişti. Doğan Grubu her zaman aynı yöntemler ve çalışmalar içinde olan bir gruptu. Aydın Doğan da altı yıldır aynı adamdı. Bu iktidar altı yıldır durmuş durmuş da bir anda mı Aydın Doğan’ı hukuksuz tekliflerini keşfetmişti?

Elbette değil!
Başbakan Erdoğan siyasetini, artık Doğan Medya üzerinden yapmaktadır. Başbakan “O gazeteleri evinize sokmayın. Kampanyasını başlatıyoruz, almayacağız” diyerek, AKP iktidarının yeni bir aşamaya geldiğini göstermiş olmaktadır. Kendisine oy verenlerin neyi okuyup, neyi okumayacağını da bizzat Sayın Başbakan tayin etmeye kalkışmıştır. Sayın Başbakan bizi eleştiren, hakkımızda yanlış haber yapan, yalan yazan karşıt medyayı evinize sokmayın diyor. Ama iktidar yandaşı gazetelerle ilgili ise hiçbir şey söylemiyor. Onları alın, evinize yalnız onları sokun demeye getiriyor. Başbakan, yandaş medya adına bir çeşit haksız rekabet yapıyor. Bizim üzerinde durduğumuz konu gerçekte haksız rekabet yapılması veya herhangi bir gazetenin eve sokulup sokulmaması değildir. Sorun, demokratik bir ülkede Başbakan’ın ya da herhangi bir kişinin, insanların evine hangi gazeteyi götürüp götürmeyeceği gibi bir hakkı nasıl kendisinde görebildiğiyle ilgilidir. Neoliberal taifenin özgürlük ve demokrasi için “AB, AB” diye yırtınarak peşine takıldıkları iktidarın topluma hangi demokratik özgürlüğü reva gördüğü de böylece ortaya çıkmıştır. Kısacası Türkiye’de demokrasi siyasetle yeniden sınava girmiştir. Oniki Havarili AB, bu kez hangi tür bir demokrasi havariliği yapacak onu da bekleyip göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları