Demokrasi yolu nasıl açılır?

Rahmetli, Prof. Dr. Mükerrem Hiç’in 40 yıl önceki bir beyanatını okudum... “Türkiye’de Demokrasi neden rayına oturmuyor?”
Bugün de aynı soru, belki daha da fazla gündemde olan sorudur?
Bugün demokrasi rayına oturmadığı gibi tersine gidişat var. Cumhurbaşkanının iktidar partisi lehine açık tavrı, siyasi partilerin önseçimi unutmuş olmaları, devletin tarafsızlığını kaybetmesi, bugünkü demokrasiyi 1980 öncesine göre daha geriye götürdü.
Geçen sene Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, Türkiye’de otokrasiye gidiş, insan hakları ihlalleri, özgürlüklerin kısıtlanması, medyaya yapılan baskılar için “Beni korkutuyor” tabirini kullanmıştı. ABD senatosunda “Türkiye otokrasiye mi gidiyor” sorusu sorulmuştu.
Dün ve bugün Avrupa Birliği, dünya çapında işlevi olan birçok sivil toplum örgütü, Türkiye’deki yasaklamaları ve son üç yıldır oluşmaya başlayan hükümetin baskıcı kararlarını tenkit ediyor.
Ne var ki halkın demokrasi talebi güçlü değil. Bu noktada siyasi partilere görev düşüyor.
Başta, siyasi partiler artık ön seçim yapmalıdır.
1963 ile 1980 yılları arasında zorunlu olan önseçim, 1980 sonrası siyasi partilerin inisiyatifine bırakıldı. Siyaset üstten aşağıya örgütlendi. Genel başkanlar kendi ekibini kurdu. Ekip, il başkanlarını, il başkanları ilçe başkanlarını değiştirdi. İstemediğini görevden aldı. İlçeler de kendi adamlarını üye yaptılar. Böylece tepeye bağlı biatçi bir piramit oluştu. Bu yapı ile bir defa genel başkan olanın bir daha gitmeyeceği bir düzen oluştu. Bunun gerekçesi olarak da “ön seçim parti içinde kavga ve huzursuzluk oluşturuyor” denildi.
Siyasi süreçte söz sahibi olduğu için ön seçim, halkın demokrasiye sahip çıkması kültürünü oluşturur.
Türkiye’de siyasetin gelmiş olduğu bugünkü çıkmazda ön seçim, kaçınılmaz bir ihtiyaç ve çözümdür. Siyasi partiler yenilik getirmek istiyorsa; AKP, yeni Türkiye, CHP, yeni CHP sloganları söylemek yerine, yenilik olarak demokrasinin önünü açsınlar.
Bugünkü siyasi konjonktürde, tek parti döneminden çok partili sisteme geçişi getiren CHP’nin atacağı adımlar daha önemlidir. CHP’nin tüzüğünde yüzde 85 ön seçim maddesi var. Tartışılan bu tüzüğe ne oranda uyulacağıdır. Bu anlamda CHP İstanbul il başkanı Kılıçdaroğlu’nun yanında “CHP’nin İstanbul’da seçimi 3 dönemdir, AKP’ye kaptırmasının nedeni, adayların ön seçimle değil, merkez yoklamasıyla belirlenmesidir” dedi.
Kılıçdaroğlu genel merkezde de aynı tutumu desteklerse, CHP için iyi bir başlangıç olacaktır.
İkincisi... Muhalefet partileri kendi oyun sahalarını seçmelidir.
AKP’nin misyonu 1970’lere dayanıyor. İlk çıkışları Milli Nizam partisi ile olmuştu. Sonrası, Fazilet, Refah, Saadet Partisi oldu. Bu misyon Fazilet Partisi’nden ayrılan bir ekip ile AKP’ye kadar geldi. 30 yıl aynı misyona sahip çıktığı ve halka daha iyi anlattığı için AKP iktidara geldi.
Ecevit, tek başına sol misyonu ısrarla takip etti ve 1977 yılında yüzde 42 oy aldı ve CHP iktidara geldi. Hani Türkiye’de sol oylar en fazla yüzde 30 ile sınırlı idi?
İktidar yolu, bir siyasi partinin misyonunu ve ideolojisini halka iyi anlatmak ve benimsetmektir. Kendi misyonunun halkın refahı için önemli olduğuna, önce partinin kendisi inanmalıdır.
CHP son dönemlerde, her kapıyı çaldı. Farklı misyon sahiplerini, birbirine zıt ideolojileri topladı. Cumhurbaşkanı seçimlerinde AKP sahasında oynadı. Bu defa seçmen tabanı rahatsız oldu. Şimdi ön seçimle bu kaybını telafi edebilir. Halk seçerse ’’Kimse adayın parti misyonuna aykırı veya değil “ tartışması içine girmez.

Yazarın Diğer Yazıları