Demokrasi ve özgürlükler geriledi
Altmış yıl öncesinde bazıları “demokratik ülkeler mi yoksa otokrasi ile yönetilen ülkeler mi daha hızlı kalkınır” tartışması yapardı... Tarihi tecrübeler, Sovyetler Birliği’nde yaşanan diktalar, Hitler ve Mussolini faşizmi, Saddam, Kaddafi, Hüsnü Mübarek ve bugün de Saddam diktaları, toplumları hırpaladı ve halkın refahından götürdü. Demokratik ve özgür Güney Kore’de fert başına milli gelir 32.400 dolar, dikta ile yönetilen Kuzey Kore’de 1900 dolardır. Uydu resimlerinde gece vakti Güney Kore aydınlık, Kuzey Kore kapkaranlık bir görünümdedir. Suudilerde ülkenin ve halkın ortak malı petrol gelirlerine yalnızca bir aile sahiptir.
Yaşananlar, demokrasi ve özgürlük olmadan, toplumsal refah ve kalkınma olmayacağını açık açık gösteren örneklerdir. Ve sonuç: Dikta rejimleri eninde sonunda toplumları felakete sürüklüyor.
Bugün iletişim teknolojilerindeki gelişme, bir ülkede olan bitenin anında dünya kamuoyu tarafından öğrenilmesini sağlıyor. Artık demokrasi ve insan haklarında dünya daha hassas davranıyor... Demokrasi ve insan haklarının çiğnendiği ülkelere karşı ortak tepkiler oluşuyor. Sonuçta bu ülkelerin dışlanması gündeme geliyor.
Halkın ve siyasi iktidarların, bu konuda hassas olması gerekir. Ne var ki bazen kader ağlarını örüyor ve toplum farkına varmadan otokrasi tuzağına düşmüş oluyor. Otokrasi yolunda siyasi iktidarlar da yaptıklarını kendi çizgileri içinde makul gerekçelere dayandırdıklarını düşünüyorlar. Bazıları da kısa vadeli çıkarlarını toplumun geleceğinden önde tutuyor ve süreç işliyor.
Uluslararası kurumlar, Avrupa Birliği, demokrasi ve özgürlükleri ekonomik performanstan daha önde tutuyorlar. Bu nedenle de yıllık raporlarında ele alıyorlar.
Söz gelimi, Avrupa Birliği 2014 raporunda, tutukluluk süreleri, yargının işleyişi, bireysel özgürlükler, medeni ve siyasal haklar, kadın hakları, ifade ve basın özgürlüğü, seçim sistemi, kamu ihaleleri, sosyal politikalar, düzenleyici kurumların bağımsızlığı ve devlet yardımları gibi çeşitli konularda önemli eksiklikler olduğu vurgulandı.
Yine İnsan hakları örgütü Freedom House, yıllık raporunda Türkiye’ye ciddi eleştiriler yöneltti. Örgütün son raporunda Türkiye’de sansür uygulandığı, yargı bağımsızlığına müdahale edildiği, özgürlüklerin kısıtlandığı ve kadın karşıtı söylemlerin arttığına dikkat çekildi
Aynı raporda, Rusya, Venezuela, Mısır, Tayland, Nijerya, Azerbaycan, Macaristan ve Türkiye’de ifade özgürlüğünün İnternet kısıtlamalarıyla ihlal edildiği, eğitim, iş ve seyahat gibi alanlarda bireylerin kendi kararlarını vermelerinin engellendiği belirtildi.
Kadir Has Üniversitesi’nin, “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler araştırması” nda ankete katılanlar da Türkiy ’de demokrasi ve özgürlüklerin giderek azalığını ifade ediyor.
Söz gelimi, 2011 yılında Türkiye demokratik ülkedir diyenlerin oranı yüzde 50.7 iken, 2014 yılında bu oran 34.3’e gerilemiş. Yani 2011 yılında Türkiye’nin demokratik ülke olduğunu halkın yarısı kabul ederken artık halkın yalnızca üçte biri kabul ediyor.
Düşünce özgürlüğü var diyenler aynı yıllar içinde yüzde 42.7’den yüzde 27.5’e gerilemiş.
Başkanlık tartışmaları yaşanırken, önce halkın sonra iktidar ve muhalefetin ve belki daha önemlisi teorisyenlerin, dikkatli davranması gerekir. Aksini düşünenleri boğazlamak ve bu yolla demokrasinin ve tartışmanın önünü kapatmak yerine, doğruları bulmanın yollarını öğrenmek daha insani ve daha demokratik bir yoldur.